Kısa Başlık ya da Rahata Kaçan Bütün Başlıklar
Salome
Genç dergisi posta ile elime ulaştı, yazıma baktım, uzun başlık yazıda güzel durmuyormuş, hele şu el kadar sarı köşede. Yok yani, uzun başlık yazmanın çok yenilikçi aykırı gençvari bir şey olduğu iddiası içinde olmadığım gibi, umursamazlık kisvesi altında biraz rahata kaçan bir seçim olduğunu seve seve itiraf ederim, ama benim bu tembelliğimin, son yıllarda pek popüler olan İran gibi bir ülkenin adını başlıklarda kullanarak boy ve endam gösteren hatunların tembelliği, bayağılığı, zavallılığı, kaybetmişliği ve cehaletiyle alakası yoktur.
Benimkinin her türlü art niyetten uzak, basit bir açıklaması var: Bir yazının mevzunu içine alacak kısa ve ilgi çekici bir başlık bulmak her yiğidin harcı değildir, bir de benim yiğit olmadığımı göz önüne alırsak, bu konuya vakit ayırma gereği duymamamın hoş görülmesi doğaldır ki, görülmese de pek oralı olacağımı sanma ey sen hoş görmeyen kimse. Eminim Tahran’lı İran’lı başlıklı ucuz haber ve kitapların sözde kahramanları da benim hoş görmeyişimi, tiksintimi ve teessüfümü takmazlar.
Her sene en az bir tane çıkar bunlardan, biri İran’da taşlanmaktan kaçmış manken kız olur, adı da ya Sanaz’dır ya Elnaz. Ali Kırca’ya çıkar, bir kaç orası burası açık fotoğrafı basılır, gündemin zalim hızı ile onun da senaryosu ve hayalleri uçar gider. Taşlanmak gibi bir sorunu olmadığı halde ülkesine geri dönmez, belki bir kaç sene sonra başka bir hikayeyle Türk halkının sempatisini kazanma umudu vardır. Sonra şarkıcı kız vardır, onun hikayesi ise asılma korkusuyla Türkiye’ye sığınmaktır, esas hikayeyse bu hikayeyi yutacak tek halk olan iyi kalpli Türk halkı ve yalan olsa da rating yapan her hikayeyi gündeme taşıyan Türk medyası sayesinde Türkiye’de albüm yapabilme ihtimalidir. Ama bu kızcağızın da kullanma tarihi geçer, paşa paşa evine yurduna döner.
Bir de Türkiye’den İran`a gidip bir kaç gün ya da haftada İran uzmanı kesilen ve incelemeler araştırmalar yazan entelektüel şahsiyetler vardır ki hiç o konuya girmeden, direk, başını örten ve bu yüzden pek bir ukdeli görünen aşırı ama pek aşırı boyalı suratlı Türk bayanlara geçelim. Bu şahıslar genellikle batının gizli kolları ile desteklenirler, başlarının kapalı olması onları daha inandırıcı kılar, “işte içlerinden biri” oluverirler. Bu kişiler ne kadar propagandaya alet olabilecek gerçek varsa çarpıtırlar. Zavallılıkları ve cehaletleri en göz önünde olan da bunlar olur, hikaye ömürleri daha uzundur zira hedefleri dünya çapındadır. Azınsanmayacak bir sürüyü de bir süre meşgul ederler, ne de olsa sıkı bir başlıkları vardır, kısa ve gündem yaratan.
İşte başlıkların bu sihrine alet olmamak için fazla durmuyorum üzerlerinde. (tamam pek de etkileyici bir bitiş değildi ama etkilemek isteyen kim?)
GENÇ'ın Yazısı.