Artık Sathı Müdafaa Var
İleride tarih bizi nasıl yazar bilinmez ama “TV Çocukları” ifadesini kullanırsa pek yanılmış olmayacak. Hepimiz TV’lerle büyüdük/büyüyoruz. Şimdilerde serpilip büyümeye çalışanların haznesine bir de sanal dünya eklendi. Algılamalarımız, hayal dünyamız, zihnimizin çalışması, bakışımız, görüşümüz, kodlamalarımız... hepsi; gözlerimizi ve kulaklarımızı dikip baktığımız sihirli kutuların tornasında şekilleniyor. Dinlememek, sıkılıvermek ve dikkati yoğunlaştıramamak gibi moda illetler biz ve bizden sonraki nesillere has. Görsel ve sanal dünyalar artık dünya ile de sınırlı değil. Önümüzde sayısını bilemediğimiz âlemler var. Ve hangi âlemde “seyr” ettiğini, hangi âlemlere “aktığını” bilemediğimiz genç yığınlar... İlgi sahamızın ne kadar genişlediğinin ama etki sahamızın bir o kadar daraldığının hâlâ farkında değiliz. Önümüzde her tarafı istila edilmiş uçsuz bucaksız bir meydan var. Kimi gerçek, kimi sanal... Bu meydanda kurtarılmış alan kalmadı. Artık hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. O satıh ise niteliğini ve niceliğini bilemediğimiz âlemler oldu.
Ey bu gençlere ulaşma çabasındaki dertliler! Ey sözünü ve özünün kirlenmeyeceği inancıyla agoraya inmeye talip olanlar! Neredesiniz ve ne işle meşgulsünüz? Hangi âlemlerdesiniz? Yol başlarını kapmak zorundaydınız, ne yaptınız? Buluşmak zorundaydınız, ne yaptınız? Çoğalmak ve çoğaltmak zorundaydınız, ne yaptınız? Zenginleşmek ve zenginleştirmek zorundaydınız, ne yaptınız? Haramilere geçit vermemeniz gerekiyordu. Siz yol başlarındaysanız bu kahra doğru akıp giden “seyr ü sefer” de neyin nesi? Siz varsanız ufkun arkasına sinsice ağan bu karanlık da neyin nesi? Siz varsanız bu gidişat neyin nesi? Siz var mısınız? Öyleyse bu soru neyin nesi?
***
GENÇ Gönüllüler yüreğimizi ferahlatacak çalışmalara başladılar. Kızı, erkeği ile üniversiteli ve liseli gençler bunlar... Çoğu zaman sanal, bazen de gerçek buluşmalar gerçekleştiriyorlar. GENÇ’i konuşuyorlar. Aslında GENÇ bahane. Kendilerini nasıl zenginleştirebileceklerini, içlerindeki potansiyeli nasıl gerçekleştirebileceklerini müzakere ediyorlar. Güzel projeler ortaya koymaya başladılar da... Bunları yeri geldiğinde paylaşacağız. Şu kadarını söyleyelim ki Anadolu’nun dört bir yanından güzel haberler gelecek. Ummadığımız haberciler gözümüze nur, ayağımıza fer, yüreğimize har katacak. Şükredeceğiz.
***
Bu sayımızla ilk senemizi tamamlıyoruz. Önümüzdeki sayı bizim için yeni bir başlangıç olacak. Hem tasarımımız, hem de muhtevamız yenileniyor. Geçtiğimiz sene sözün nasıl söyleneceği konusunda bir çıta koymaya çalıştık. Yeni senede bunu aşmamız gerekiyor. Performans ölçümüz ne olacak? Doğrusu satış rakamları, sizlerin ilgisi gibi birçok kriter getirilebilir. Hepsine amenna. Ama bizim öncelikli ölçümüz işimizin öncelikle bizi, yani GENÇ çalışanları ve gönüllüleri tatmin etmesidir. Bizi tatmin etmeyen, zenginleştirmeyen, çoğaltmayan bir işin başkalarına bir faydası olabilir mi? Biz önce kendimizi adam edeceğiz, sonra da adam olmak son nefese kadar sürermiş deyip bu işe devam edeceğiz. Başkaları mı? Duruşumuz, tavrımız ve sözümüz yetecek onlara.
***
Ekimde yeni kampanya dönemimiz başlıyor. Yeni dönemde abonelerimize GENÇ ve CAFCAF dışında ilave hediyeler sunabilmenin gayreti içerisindeyiz. Ama esas hazırlığımız GENÇ Gönüllüler için. Dergimizi –dolayısıyla da derdimizi- başkalarına ulaştırma çabası içerisinde olduğunu bildiğimiz arkadaşlarımızın gayretlerini özellikle ödüllendireceğiz. GENÇ’in gönüllü abone temsilcilerine yönelik özel hediyelerimiz var. Önümüzdeki sayı bunları sizlerle paylaşacağız.
Yeni sayıda ve dönemde buluşmak duasıyla Allah’a emanet olunuz.
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.