Mehmet Sadık
 
Mâlumunuz Mısır’da asker yönetime el koydu. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî, “Askeri darbeyi tanımıyorum. Ben bu ülkenin başkomutanıyım” dese de, süreç onun aleyhine işledi. Temennim Mısır’ın bu zorlu günlerden en az zararla ve güçlü bir şekilde çıkabilmesi…
 
Bu konuyu yani Ortadoğu’yu yakından takip eden yazar Taha Kılınç dün Genç Dergi`deydi. Kendisi Afrika’ya gidecek Genç Gönüllü kardeşlerimize tavsiyelerde bulundu. Ve de Mısır’da gerçekleşen askeri darbenin başlangıcından, nedenlerinden ve destekçilerinden bahsetti. 
 
Taha Kılınç, Mısır’da gerçekleşen darbenin Arap Baharı’na bakılarak anlaşılması gerektiğini söyledi. Askeri darbenin Necmettin Erbakan’ın karşı karşıya kaldığı 28 Şubat süreciyle benzerlikler taşıdığını, ancak ekonomik olarak Erbakan döneminin daha olumlu olduğunu dile getiren Kılınç, Mısır’da Savunma Bakanı Abdulfettah Sisi’nin hükümete 48 saat süre vermesi durumunun ise kabul edilemez olduğunu belirtti. Mursî’nin zor bir görev üstlendiğini söyleyen Kılınç, “Mursî’nin kazandığı seçime müdahale olmadı. Mursi, Mısır tarihinin ilk özgür devlet başkanı olarak zor bir miras devraldı: Yargı, medya, ekonomi çevreleri, hatta büyük ölçüde din adamı sınıfı kendisine karşıydı. Mursî, İsrail’le de zorluklar yaşadı. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e, Mısır’ın yeni büyükelçisinin atanması vesilesiyle yazdığı mektup ve bu mektupta yer alan “Kıymetli dostum” ifadesi, onu zor durumda bıraktı mesela. Müslüman Kardeşler, muhalefetteyken İsrail konusunda çok sert bir söylem geliştirmişlerdi. Mursi daha sonra çıkış yolu bulabilmek için ABD ve Batı kampının karşısındaki Brezilya, Rusya ve Çin gibi ülkeleri ziyaret etti. Ancak burada da karşısına Suriye çıktı” dedi.
 
Mursi’nin İslâm dünyasını heyecanlandırdığını, ancak Mısır halkına aynı heyecanı veremediğini de savunan Kılınç, 30 Haziran’da Tahrir Meydanı’nda Mursi’ye karşı toplanan insanların sayısının, aynı meydanda iki yıl önce Hüsnü Mübarek’i protesto edenlerden daha fazla olmasına dikkat çekti. Mısır’ın büyük ölçüde ABD’nin askeri yardımları ve turizmle ayakta durduğunu söyleyen Taha Kılınç, Mısır ordusunun konumuna da değindi. “Mısır ordusu, ülke ekonomisinin lideri. Bu bir gerçek… Herkes orduyla olmak istiyor. Çünkü ordu ekonomide güçlü, her yerdeler” dedi. Kılınç, Mısır’ın en büyük eksikliklerinden birinin de karizmatik bir lider olduğunu söyleyerek, ekonomik problemleri aşabilmek için toplumla iyi diyalog kurabilen liderlerin gerektiğini dile getirdi.
 
Yaşanan son olayların dışarıdan kışkırtılma ihtimaline dair bir soruya da Kılınç, “Dışarıdan Mısır’a bir baskı ve Müslüman Kardeşler’e karşı ciddi bir direnişin olduğu açık, bu var. Ancak dış tahriklerin tutması için içeriden nedenler olmalı. İçeride bir şey olmasa Tahrir’de bu kadar insan toplanmazdı. Mesele sadece dışarıdan değil. İslâm dünyasında maalesef her şeyi ABD ve İsrail’e bağlayan bir anlayış var. İslâm inancına göre yalnız Allah’a ait olması gereken sıfatları (Her şeyi bilmek, her şeyi planlamak, her şeyi takip etmek, olayların sonuçlarını takdir etmek, olaylara yön vermek vb.) ABD ve İsrail’e izafe eden bu mantıkla mücadele edilmeli” cevabını verdi.
 
Konjonktür kavramının bizim kültürümüzdeki karşılığının “sünnetullah” olduğunu söyleyen Kılınç, “Müslümanlar hangi hâlde ki Allah zafer nasip etsin?” sorusunu sorarak, aslında tüm bu olayların muhtevasını da özetlemiş oldu.


GENÇ'ın Yazısı.