Bilim`in Sanatlaşmış Hali: Ebru Sanatı
Ayşe Polat
Bilim ve sanat. İlk bakışta bize birbirinden uzak iki ayrı dal gibi gözükebilir. Fakat birbirleriyle ne kadar iç içe olduğunun en güzel örneğini Ebru sanatında görebiliriz. Ebru sanatı başlı başına bir fizik ve kimya kurallarının sanata dönüşmesidir. Meşhur Ebruculardan Özbek şeyhi Hezarfen Edhem Efendinin “Ebru sihir gibidir bazen tutar bazen tutmaz” demiş ise de mükemmel sonuç elde etmek Ebru sanatçısının kimyasal dengeleri kurmasına bağladır.
Ebru sanatında boya damlaları suyun yüzeyinde güzel desenler oluştururlar. Halbuki suya damlatılan boya yer çekimi ile dibe batması gerekir. Üstelik boyanın ve suyun yapıları birbirlerine benzedikleri için boyanın suyun içinde çözünmesi gereklidir. Sır boyaya katılan öd maddesinde gizlidir. Öd büyük baş hayvanların safra kesesinden elde edilmektedir. Öd’ün moleküler yapısı (karıncanın boyunun milyonda biri kadar olan ölçekte) incelendiğinde iki bölümden oluştuğu belirlenir. Bir ucu sudan kaçan bölümüdür diğer ucu ise suya bağlanabilir özelliktedir, suyu çeker. Öd ile boya karıştırıldığında, öd molekülleri suyu seven kısımları ile boya ile etkileşerek onu sararlar. Bu karışım suya damlatıldığında, öd’ün suyu sevmeyen ucu ile karşılaşır. Ve iki ayrı yapıda oldukları için birbirlerini iterler ve etkileşmezler. Bu sayede boya su ile karışmaz. Bu olayı suda yürüyen böceklerde de görebiliriz. Yağımsı olan ayakları su ile etkileşime girmez ve suda batmamalarını sağlar.
Yaprakların üzerinde ki çiğ damlaların yuvarlak top halinde olduklarının nedeni de iki ayrı yapıdan oluşan su ve yaprağın birbirleriyle en az etkileşime girmek istemelerindendir. Etrafımıza baktığımızda aslında bu ‘yüzey gerilimi’ adı verilen olaya çok rastlarız. Makro âlemde ki her şey moleküler yapıda açıklık kazanır. “Çimenlerin üzerindeki çiylerde güneşten düşmüş parlak elmas damlaları” Allah’ın ne kadar büyük bir sanâtkar olduğunun küçücük bir göstergesidir.
Ebru sanatı, ‘yüzey geriliminden’ ibaret değildir tabii. Bir esere baktığımızda ilk olarak gönlünden akan özgün duygularını suya yansıtan sanatçının emeğini görürüz. Daha sonra, bilim gözü ile baktığımızda kendimize şunları sorarız: nasıl görebildiğimiz, ışığın ne olduğu, ışığın yansımaları, renklerin beynimize nasıl ulaştığı, kullanılan boyaların hangi maddeden yapıldığı, nasıl muhafaza edildiği`... Resim bizlere hem o eserin sahibi sanâtkarın meziyetini hem bütün ilimlerin sahibi gerçek Sanâtkarı gösterir.
Genç Bilim'ın Yazısı.