Gençlerin Rüyalardan Anladığı
`Yorumlanmamış bir rüya, okunmamış bir mektuba benzer.` Erich Fromm`un “Rüyalar, Masallar, Mitoslar” isimli kitabında rastlamıştım bu ifadeye. Çok anlamlı gelmişti. Rüyalardaki sembol dilinden bahsediyordu Fromm. Bu dilin, insanlığın tarihin başından bugüne dek oluşturduğu tek ortak dil olduğunu ve bu dili çözmenin tüm insanları ve tarihi kavramak anlamına geleceğini vurguluyordu. Fromm`a göre masallar ve mitoslarda karşımıza çıkan bu sembol dili, rüyalar aracılığı ile de her gece bizlere seslenerek, kişiliğimizin ve ruhumuzun gizli kalmış ya da bastırılmış yanları hakkında ipuçları vermektedir. Bu yüzden de kendimizin diğer yanını (belki de gerçek yüzünü) tanımak ve bir "bütün" haline gelebilmek için, rüyaları tanımalı ve onları yorumlamayı öğrenmeliyiz der.
Rüya, din, felsefe, tasavvuf ve psikoloji gibi bir çok ilmi disiplinin ilgi alanına giren bir terimdir. Rüyalar konusunda bugüne kadar çeşitli araştırmalar yapıldı, birçok görüş öne sürüldü. Rüyalar bizim meta, öte bir yanımıza aittir. Biz bu yazımızda rüyaların geniş çaplı bir incelemesinden çok, gençlerin rüyaları nasıl değerlendirdiğine dair birkaç örnek sunmak istiyoruz.
Rüyadaki anlam
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud`a göre bastırılmış hatıralar veya farkına varamadığımız fikirlerimiz rüyalar yoluyla açığa çıkar. Rüya imgeleri, kılık değiştirmiş bir halde, bilinç dışı imge ve düşünceleri anlatır. Bu yüzden rüyaların araştırılması Freud`a göre bizi `bilinç dışına götüren kral yolu`dur. Carl Gustave Jung ise rüyaları sadece bastırılmış dürtüler olarak ele almaz. Onun rüya yorumuna yaklaşımı analiz şeklindedir. Rüyanın amacını sorgulamak, bilinçaltının belirli bir sembolü neden seçtiğini ve rüyayı gören kişiye kendi yaşamı ve yaşamına karşı tutumu hakkında ne göstermeye çalıştığını anlamak ister Jung. Ona göre bireyin eşsizliği ve biricikliği gözden kaçmamalıdır ve rüyalar dar bir yorumla sınırlanmamalıdır. Freud ile arasındaki temel farklılık Freud’un rüyanın ne saklayacağına, Jung’un ise ne açıklayacağına bakmasıdır. Bakmayın önce batı dünyasından başladığıma. Onlardan yüzyıllar önce rüya ilmi bizim medeniyetimizde mevcuttu. Bu konuda literatürümüz oldukça geniş. Tasavvufi açıdan rüyalara bakacak olursak, rüyanın hâli de tâbiri de Cenâb-ı Hakk’ın katındaki ilme ait mevzuattandır. Yani ilm-i ledündür. Sadık rüyalar ehli tarafından tabire, yani şifrelerin çözülmesine muhtaçtır. Rüya tabiri de hak verigisi bir ilimdir. Tabir kitapları az bir bilgi verse de asıl tabirin büyük çoğunluğu “keşif”tir. Mizânu`n Nüfûs adlı risalede anlatıldığı üzere tabir ilmi “enfüsi” ve “afâkî” olmak üzere iki kısımdır. “Enfüsi” olanını avâm-havâs herkes tahsil edebilir. Yani kulaktan duymak suretiyle ve geçmişte ehil kimselerin yaptığı tabirleri çeşitli eserlerden toplamak suretiyle tahsili mümkündür. “Afaki” olan tabir ilmiyse, ancak havassa mahsus olup keşfe muhtaçtır. Çünkü rüyanın şeytani mi Rahmani mi olduğunu ayırd edebilmek, ilahi feyizlere mazhar olmaya bağlı bir keyfiyettir. Tasavvufi bakış açısına göre her rüyada bir anlam vardır. Rüya misal aleminden bir bölümdür ve rüyaların dili farklıdır. Kişinin haline göre doğrudan ya da perdeli olarak gelir mesaj. Karmakarışık rüyalar dahi çok şey söylemektedir. Lakin rüyaların dilini Allah dilediği kuluna dilediği kadar bildirir. Bu yüzden rüya tabiri yapılmadan önce “Allah-u alem” (Allah bilir) diyerek, mutlak manada rüyanın tabirini bilmeyi Allah`a izafe etmek tasavvufi edeptendir.
Rüya tabiri diye bir şey var mı?
Kur`ân-ı Kerim`de yedi yerde ‘rüyâ’ kelimesine yer veriliyor. “Eğer rüya tabirini biliyorsanız, benim bu rüyamı tabir edin” (Yûsuf, 12:43) ayetinden, rüyaların tabir edilebilirliğini çıkarabiliriz. Başta Hz. Yûsuf ve Hz. İbrahim olmak üzere peygamberlerin gördüğü rüyalar başlı başına birer inceleme konusudur. Yûsuf aleyhisselâm küçüklüğünde gördüğü ve Yûsuf sûresinde anlatılan rüyayı kastederek sûrenin sonunda babası Yâkub’a, “İşte baba, evvelce gördüğüm rüyanın tabiri budur” demesi dikkat çekicidir. Yusuf aleyhisselâmın hayat seyri sanki gördüğü rüyanın açılımı biçimindedir.
Sadık Rüya
Sâdık rüyalar genelde görüldüğü şekilde gerçekleşen ya da te’vîle ihtiyacı olsa da bir mesaj içeren rüyayalardır. Üzerinde durulan, dikkate ve ciddiye alınan, tabire ve tevile değer görülen rüya, sâdık rüyalardır. Bu tür rüyalar, hadisin ifadesiyle bir müjde, mü’min ruhlara bir ferah ve sevinç kaynağı, ayrıca nübüvvet nurundan kalan bir parçadır. Efendimizin yirmi üç senelik peygamberlik hayatının ilk altı ayı sâdık rüyalar şeklinde cereyan ettiği için sâdık rüyalar peygamberliğin nurundan bir parça sayılmıştır. Bu konuda şu hadisi zikredebiliriz: “Salih bir kişi tarafından görülen güzel rüya nübüvvetin(peygamberlik) kırkaltı parçasından bir parçadır” (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 12:272).
Rüyanı hayra yor
Psikiyatri uzmanı Kemal Sayar`ın deyişiyle: “Rüyada doğmakta olan bir dünyanın tohumları saklıdır. Kişi ümitsizlik, telaş ve yön kaybından muzdarip olsa da kendisini bir rüyada ele veren bir anlam ona yol gösterebilir, onu doğrulayıp destek sağlayabilir.” Rüyaların yorumlanabilir olanlarını, ya da yorumlama ihtiyacı hissettiklerimizi şer dahi görsek hayra yormamız gerekiyor. Cenâb-ı Allah hakkında hüsn-ü zan ettiğimizi ve sadece O’ndan hayır umduğumuzu böylece bir kez de rüya vesilesiyle göstermiş oluruz. Hayır ummak ve hayır bulmak için rüyaya değil; Allah’ın rahmetine güvenmemiz gerekiyor. Allah, rahmetine güvenenleri yolda bırakmaz, yardımsız bırakmaz; elinden tutar.
Rüyaları gerçekleştirmenin tek yolu “uyanmak”tır.
Abdussamet Altun, Endüstri Mühendisliği, 2. Sınıf
Rüyalar bence günlük hayatta yaşadığımız olayların bilinçaltına atılması sonucu oluşuyor. Uyuduğumuzda da bu bilinçaltı olaylar rüyamıza yansıyor. Bence rüyalar bir işarettir. Ama rüyalar beni etkilemez. Bir rüya gördüğüm zaman ne yapacağımı bilmiyorum. Ben Hz. Yusuf olmadığım için yorum yapamıyorum. Yanlış yorumlamaktan da korkuyorum. Kitaplara bakıyorum ama onlar de yetmiyor. Bir bilene sormak lazım ama bir bilen var mı onu da bilmiyorum. Rüyalar büyük bir deryadır, faydalanmasını bilmek lazım. Bunu da birileri bize gösterirse hoş olur. Son olarak, rüyaların gerçek olabileceğine inanıyorum. Rüyaları gerçekleştirmenin tek yolu da “uyanmak”tır.
“Rüyaların peşinden koşamam”
Emre Çınar, Açık öğretim okuyor.
-Rüya konusundaki düşünceleriniz neler? -Genelde insanlar rüyalarında gördüğü şeyi unutuyor. Daha sonra bir olayla karşılaşıyor ve “A, ben bunu daha önce yaşamış gibiyim” diyor. Bence rüyada görüldüğü için sanki yaşamış gibi oluyor. Dejavu denilen şeyin aslı budur. -Rüyana biri girse ve “Yarın Süleymaniye`de 14:00`da görüşelim, lütfen gel” dese ne yapardın? -Valla hafta içi bir günse dediği, başka bir zaman için anlaşmaya çalışırdım. (Gülüyoruz) Çünkü işi bırakıp bir rüyanın peşinde koşmak da olmaz. Hafta sonu olursa daha mantıklı olur. O zaman belki düşünürüz. :)
“Her işte bir hayır vardır”
Cihat Arpacık, Üniversiteye hazırlanıyor
-Rüyaların uhrevi bir yanı var mı sence? Rüyaların uhrevi bir boyutunun olduğuna inanmıyorum. Belki bilinçaltındaki olaylar yansıyordur rüyalara. Ne yorumlarım ne de yorumlatırım rüyalarımı. -Rüyanda tanıdık bir ev görsen ve o evin kapısı açılsa, içeriden biri çıksa ve yarın mutlaka gel dese ne yapardın? -Giderdim. -Neden giderdin? -Meraktan. -Kapıyı çaldın ve başka biri çıktı karşına. Ne yapacaksın peki? -Her işte bir hayır vardır deyip geri dönerdim. (Gülüyor)
"Hiçbir Şey Boş Değil"
Ayşe Şentepe, Din Psikolojisi Yüksek Lisans Öğrencisi
Rüyaların mutlaka anlamları vardır. Hiçbir şeyin boşa yaratılmadığını düşünürüm. İnsanın ruhsal sağlığı açısından rüyalar çok önemlidir. Aslında rüyalar olmasa insanlar çıldırma noktasına gelebilirler çünkü rüya kişiye bir rahatlama sağlar. Yine de rüyalara fazla anlam yükleyip hayatında önemli kararları bu doğrultuda vermeyi doğru bulmuyorum. Yani istihareye değil istişareye önem verelim derim.
“Rüyaları referans olarak almak riskli bir iş”
Mustafa Kaman, Odtü-Bilg. Müh./3
-Bence rüyaya eğilim, rüyayı önceleme durumu kendi “iç” dünyamıza önem vermemizden kaynaklanıyor. Tabii ki, insanın ruhunu beslemesi, iç dünyasını öyle ya da böyle bir yolda yolcu etmesi gerekiyor. Ama bunun başlangıç noktası ya da kaynağı, görülen rüyalar olmamalı. Ki bildiğimiz bir şey var: Şeytani kaynaklı rüyalar da vardır. Dolayısıyla, neyin şeytani neyin ilahi kaynaklı olduğunu normal dünyamızda ayırt etmek o kadar da kolay değilken, rüya âleminde ayırt etmek nasıl olur bilemiyorum. Nihayetinde söyleyeceğim şudur: Rüyalarımız, bizim bulunduğumuz anlara göre şekillenir. Anımız rüyamızın içeriğini değiştirebilir, bunun yanında, rüyaya önem verip vermemeye bulunduğumuz anın gördüğümüz rüyayla olan ilişkisi kadar karar veririz. Fakat rüyamızı referans alarak bir şeyler yapmaya karar vermek riskli bir iştir. Vesselam.
Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.