Sentetik
Süleyman Ezber
Konuşmadığım zaman onunla aramda bir bağın kopacağını düşünüyordum. O ise hep susuyordu. Yalnızca gözlerini mıhlamıştı benim gözlerimin içine çok yakın bir yere...
Yaz mevsiminde İstanbul çekilmez olur. Ama ikindi vakitleri müstesna… Şehrin gri sokaklarına ve kalabalık meydanların ekzos dumanlarına bir de yakıcı güneş eklendi mi, insanın bu karmakarışık şehirden kendini dışarı atası geliyor. Ardına bakmadan uzaklaşmak istiyor. Ama o güzelim ikindi vakitleri yok mu?… Güneşin zalim ışıklarını üzerimizden çekerek insafa geldiği anlar. Havada ayrı bir berraklık, bir ışıltı, bir parlama ki sormayın. İstanbul’un en sevdiğim anları, bu yaşlı şehrin yaz ikindileridir…
İşte bizim ilk çıkmamız da böyle bir yaz ikindisinde oldu. Hava berraktı ve benim gönlüm neşeliydi. Sertap ile Beşiktaş’ta bir kafede oturuyorduk. Ben hareketliydim o ise biraz donuktu. Ben boğaza karşı çayımı yudumlarken ve ardı ardına inanılmaz espriler patlatırken, Sertap kayıtsız şekilde bakıyordu yalnızca.
Sertap o gün benim gözlerimin içine çok yakın bir yere bakıyordu ama benim gözlerimin içine tam olarak bakmadı bir türlü. Ben sürekli konuşuyordum. Konuşmadığım zaman onunla aramda bir bağın kopacağını düşünüyordum. O ise hep susuyordu. Yalnızca gözlerini mıhlamıştı benim gözlerimin içine çok yakın bir yere... Aklı yoktu kafasında o kafedeyken, biliyorum. Nihayet konuşmayı kestim. Hafif müterennim, ellerini tuttum. Elleri soğuktu. Kıpırdamadı bile. Sertap öylece durmayı sürdürdü. Bir elim onun ellerinde, boğaza bakmayı sürdürdüm. Bir yanda Sertap, bir yanda inci gibi boğaz, iki güzellik birden başucumda duruyordu. Zarâfet havuzu böyle bir şey olsa gerek…
Daha sonra Sertap’ı Eminönü’ne götürdüm. Ben kendime balık ekmek aldım. Sahil kenarındaki dandik naylon taburelere oturup yedim. Sertap yemedi. Yiyemedi. O beni izledi ben dürümü pek de kibar olmayan bir şekilde lokma lokma ağzıma dizerken
Daha sonra onunla denize, balıklara simit attık. Yem aldım ben yaşlı kadından ve kuşları etrafımıza topladık Yeni Camii’nin önünde. Sertap hemen ayakları yanına bırakıyordu yemleri. Kuşları dizinin dibine çekmek istiyordu anlaşılan. İnanın bana saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım Sertap’layken…
Bu gün benim haftada tek tatil günümdü. Onu da Sertap’la çok çok güzel bir şekilde geçirdim. Gerçi o bir şey yapmadı ama bulunması benim gönlümü hoş etmeye yetti bile. Eee biz erkekler böyleyiz napalım. Yanımızda hiçbir şey yapmadan ve hiçbir işe yaramadan duran kızları severiz. Yanımızda bulunmalarını isteriz. Bende o gün öyle yaptım bütün gün Sertap’ı yanımda taşıdım. Onu sırtıma alıp otobüslerle dolaştım bütün gün. Pek ağır değildi ama şekli insan şeklindeydi ve boyu insan boyu kadardı, yani hantaldı. Sertap plastik, cansız bir mankendi. İflas eden bir Laleli esnafından almıştım onu. Hafta sonları yalnız kalmayayım, birlikte gezelim diye. diye…
Yaşayan kızlardan umduğumu bulamadım.
GENÇ'ın Yazısı.