Kâğıtla Dost Olmanın Öyküsü
Yasin Yavuz
Kâğıda güvenirim, en sâdık sırdaşımdır. Çoğu zaman duvarlar yerine, kâğıtlarla konuşurum. Bir ayna gibi içimi yansıtır, her zerresinde kendimi bulurum. Bunun verdiği huzur, güven ve mutluluğu hiçbir yerde duvarda bulamazsınız...
Kâğıtla olan ilk muhabbetime ilkokulda öğretmenimin verdiği bir ödev vesile olmuştu. Bir günlük tutmamızı istemişti. Yazmıştım. Beyaz sayfaları iştahla dolduruyor ve en mihnetli kelimelere gülümsüyordum. Bir ajandaya benzer füme rengi bir günlüğüm vardı. Benim ilk sırdaşım, yarı günlük yarı ajanda olan bu defterdi... Ödevimi öğretmenime vermedim. İlk sırdaşımı paylaşmak istemedim. Birinci tekil şahısla yazılmış yüzlerce cümle vardı. Oysa o cümlelerin küçük bir kısmı benle alâkadardı. Hep başkalarını, başka konuları anlattım. Günlüğümden küçük hikâyeler çıkarıyordum. Yarı saydam bir günlüktü. Hiçbir şey tam değildi. Yarı doğru, yarı yanlıştı içeriği. Evet, her günümü not etmiştim. Biraz hayâlci davranıp, günlük yaşantıma olağan dışı karakterler eklemesem belki de tam not alırdım. Ne fark eder ki, sonuçta ben o karakterlerden kopamamıştım.
Ve bir gün tüm sayfalarım bitti. İşte tam da o gün, en başta ki sayfayı açıp, kendi hayatımı keyifle okudum. Kim bilir kaç günü sığdırdım içine. Kötü karakterlerim vardı, içten içe kin beslerdim onlara. O füme rengi yarı saydam günlüğü defalarca hatmettim.
Şimdilerde yine yazıyorum. Bu kez günlüğüm yok. O gün, kâğıdın ve kalemin dostluğundaki sırra vâkıf olmuştum. O günden sonra hayatımda süreklilik kazanan tek şey yazıydı. Belki bir satır hatta minik bir cümleydi yazdığım. Tekerrür alışkanlıklara neden olur. Sürekli diretmemem beni yazmaya biri hâline getirdi.
Bir gün bir kitap okudum. Çok beğendim ve artık birkaç cümle değil bir hikâye yazmaya karar verdim. Yazdım ve sildim, yazdım ve sildim… Bu takip aylarca -hâlâ- bitmedi. Sonra uzun bir süre ara verdim. Hâlâ okuyordum fakat yazma eylemim durağanlaşmıştı. Bir gün tekrar hız kazandı ve hâlâ o süratle devam ediyorum.
Sonra polisiye yazmaya karar verdim. Göz kapaklarım usulca kapanana kadar düşünüyorum. Kâtille empati kuruyor kimi zaman suç ortağı oluyorum. Sonra o kâtilin peşine düşüyorum. Bundan öylesine keyif alıyorum ki, kovalamacanın bitmesini hiç istemiyorum. Fakat bitiyor. Çoğu kişi biten bir öyküden sonra rahatladığımı, üstümden bir yük kalktığını düşünüyor.
Ama öyle olmuyor...
GENÇ'ın Yazısı.