İkinci senemizin ilk sayısında yeniden buluştuk. Hissiyatımızın tek kelimelik bir ifadesi var: Şükür. O halde sözümüz de başka bir şey değil, sadece şükrümüzün muhatabına yönelik yakarış olsun:

Ey bizim biricik Rabbimiz, bahtımızı açık et! Dert diyerek yola çıktık. Adam olmak derdi bu. Sana layık kul olma iştiyakı… Hakikati bulmak ülküsü… Faydalı olmak, derman olmak, merhametin yaşayan temsilcileri olmak hasreti… Hep genç kalmak, gençlerle olmak, yaptıklarımızla değil, yapacaklarımızla yaşamak, sürekli bir fedakârlık ve hasbilik iklimini solumak, ebedi gençliği bulmak gayreti… Biliyoruz ki sen vermezsen verecek yoktur. Sen bahşetmezsen, hangi çalışma, hangi proje ve hangi strateji bize fayda sağlar ki? Hangi üstün akıl bizi selamete çıkarır? Kim alır da bizi ümit, çare ve derman diye sunar? Kim yolumuzu kendine yol eder? Kim yanımıza düşer de “Ben de derttaşınız olayım” der? Kendi başımıza hangi hayırlı çığırı açabiliriz ki? Kendi başımıza ne yapabiliriz ki? Yapsak kime ne hayrımız dokunur ki?

Kalplerimize bir dokunsan… Dokunsan da her hatırlayışımızda burnumuzun direğini sızlatan, gözümüzü nemlendiren o derdimize derman olsan! En mahrem zamanlarda, sadece sana fısıldayabildiğimiz o derdimizi, kurtuluş beratımız kılsan… Bizler, yaklaşıyorken yaklaşmakta olan ne zaman sadra şifa işlere muvaffak olacağız? Sermayesi tükenmekte olan bizlere ne zaman karlı bir alışveriş nasip olacak? Kullarına layık gördüğün bedele ne zaman razı olacağız? Nefislerimizi uygun gördüğün fiyata ne zaman elden çıkaracağız? Görüldüğünde seni hatırlatan, bir nur halesi gibi gittiği yeri aydınlatan, ne ki gafile, inanmamışa ve inkârcıya gizlenmiş erlerin arasına karışamayacak mıyız? Hakikati bulmak, dik yokuşu aşmak, sahil-i selamete varmak hangi tarihe ayarlıdır, bilemeyecek miyiz? Senin işaretlerine hep âmâ ve sağır mı kalacağız? Görünen ve görünmeyen âlemlerde taht-ı kudretin altında cereyan eden bunca hadisat bizim için hep meçhul mü olacak? Hani nefislerimizdeki ayetler? Çözemeyecek miyiz? Şu bin bir nakışla bezeli âleminden ibret alıp da kalp âlemimizi senin nakışlarınla ne zaman bezeyecek, ne zaman Sana layık bir mekâna dönüştüreceğiz? Ellerimizde kalplerimiz, çıkıp şu topluma “Bakın burada sizin için hayırdan başka bir şey yok” diyemeyecek miyiz hiçbir zaman? Kalp mülkümüz talan olmuş, imar eyle Ya Rab! Bize bu mülkün tasarrufunda “mekkenna” sırrından hisseler nasip eyle. Burasını evirir, çevirir, dilediğin gibi kılarsın ya, evvela senin, sonra da hep sana doğru akıp giden ideallerin mecrası eyle. Onun her atışı Seninle olsun, Senin olsun, Sen olsun.

Âmin deyin, derdiniz varsa. Âmin deyin, gelecek kaygınız varsa. Âmin deyin, himmetiniz ali, ufkunuz yüce ise… Yapacağınız daha çok iş olduğunu düşünüyorsanız amin deyin, çünkü buna layık olana kadar yapacak çok fazla bir şey yok.

***

İkinci senemizi yeni bir abone kampanyası ile açıyoruz. Abonelerimize üç farklı hediyemiz var. Ayrıca GENÇ’e abone bulacak gönüllüler için de sürprizlerimiz… Yeni senede fiyatımızı 4,5 YTL yaptık, anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyoruz. Ayrıca, farklı bir tasarım var bu sayıda. Daha genç işi gibi… Muhtevadaki değişiklik daha az. Aşağı yukarı aynı hatta. Daha sade ve okunabilir olmaya çalışmak zaten her zaman temel önceliğimiz oldu. Tabii bunlar bizim açımızdan. Sizin açınızdan nasıl görünüyor, bunu da bilmek isteriz. Görüşlerinizi, düşüncelerinizi, eleştirilerinizi paylaşsanız bizimle. Özellikle de eleştirilerinizi. Kızın, “yapamıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz” deyin; hazırız. Endişe etmeyin, öldürmeyen her darbe, bize güç katacak. Bugüne kadar öyle oldu çünkü.

***

Bayramınızı tebrik ederiz. Ama bizim bayramımız bu sene öyle kolay bitmeyecek. Ekim sonu itibarı ile GENÇ gönüllülerle Anadolu’yu gezmeye başlıyoruz. Her gittiğimiz yerde GENÇ bayramlar yaşayacağız inşallah. İlkini İstanbul’da yaptığımız GENÇ Gecesi’ni Anadolu illerine taşıma gayretimizi de buray not edeyim. Hayrola bakalım.

Yeni sayıda buluşmak ümidi ve bayram coşkusu ile Allah’a emanet olunuz.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.