Fıtri ve Rabbani Önderlik
Hayırlı insan yalnız kendisi başarılı ve iyi olan değil, elbette başkalarının başarılarına ve iyiliğine de öncülük eden kimsedir. Bu yönüyle liderlik arzusu, bir kalitenin işâretidir. Ancak ehliyetine bakmadan böyle bir istekte bulunmak da hamlığın alâmetidir.
Liderlik üzerine bugüne kadar elbette çok şeyler söylendi ve yazıldı. İnsanlık var oldukça da yine bir çok şey söylenecek ve yazılacaktır. Liderliğe zaman zaman tecrübe penceresinden, kimi zaman ilmî araştırmalar ve teoriler penceresinden, bazen de hayal penceresinden bakılarak inceleme ve değerlendirmeler yapılmış ve eserler kaleme alınmıştır. Bizim bakış zaviyemiz ise tarihî tecrübe birikiminden istifadeyi ihmal etmeden daha özel bir yol tutmaktır. İnsanı yaratanın, onu en iyi bildiğini unutmadan, insan fıtratının sesinin, gerçekte hakikatin sesi olduğunu göz ardı etmeden, bu konu ele alınmaya çalışılacaktır.
“Geliştiren ve Özgürleştiren Liderlik” serlevhalı yazı dizimizde, insanı küçülten, köleleştiren ve robotlaştıran tüm liderlik teorilerinin karşısında, medeniyet değerlerimize dayalı, fıtrî ve Rabbânî bir önderliğin nasıl olması gerektiğine dair mütevazi bir katkıda bulunmaya çalışacağız.
Liderlik, Kur’an’da nitelikli bir hedef olarak gösterilir. Furkan Süresi’nde Rahmân’ın has kullarının Yüce Allah’tan “öncü insan/lider” olmayı talep ettikleri şöyle ifade edilir:
“(Rahmân’ın kulları şöyle dua ederler:) Rabbimiz! ….bizi takvâ sahiplerine imam/lider yap.” (Furkan Süresi, 74)
Lider, takımın sorumluluğunu üstlenen kimsedir. Dirâyet, ehliyet ve ferâset bakımından önde olmayan kimselerin liderliği, çoğu zaman gelişmenin önünde en büyük engeldir. İnsanların mesuliyetini üzerine alacak kimse sıradan birisi olmamalıdır. Özellikle şahsiyet ve karakter yönünden geliştirme liderliği, diğer bir ifadeyle “Eğitim Liderliği” sıradan bir liderlik değildir. Nitekim İbrâhim –aleyhisselam- ile Rabbi arasında geçen şu muhavere/diyalog, hem liderliğin şerefini hem de gereken liyakati göstermektedir:
“Bir zaman Rabbi İbrâhîm’i birtakım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihan etmiş, bunun üzerine o da onları tamamen yerine getirmişti. Bunun üzerine Rabbi de ona: «Doğrusu ben seni insanlara imam/lider yaptım» buyurdu. İbrâhim ise: Neslimden de (böyle önderler ve liderler getir) deyince, Allah Teâlâ buyurdu ki: «Verdiğim söz (senin neslinden de olsa aslâ) zâlimler için geçerli olmayacaktır”. (Bakara Süresi, 124)
Hayırlı insan yalnız kendisi başarılı ve iyi olan değil, elbette başkalarının başarılarına ve iyiliğine de öncülük eden kimsedir. Bu yönüyle liderlik arzusu, bir kalitenin işâretidir. Ancak ehliyetine bakmadan böyle bir istekte bulunmak da hamlığın alâmetidir. Âyette işaret edilen en önemli liderlik keyfiyeti, haddini bilme ve zulümden uzak kalabilme erdemidir. Zulüm, adâletin zıddıdır. Adâlet ise her şeyin ve herkesin hakkını bilme ve koruma titizliğidir. Böyle bir mesuliyeti üstlenemeyecek olanların zulme düşecekleri muhakkaktır. Zâlim bir lider olmaktansa, olmamak daha önemli olduğundan, ehliyet ve dirâyetten mahrum ham insanların liderlik heveslerine sıcak bakılmamıştır.
İnsanı tanımayan onu yönetemez. İnsanı tanımak, ilim, irfan ve basiret ister. Bir kimsenin bu nimetlerden nasibi ne ise insan yönetimindeki gerçek başarısı da odur. Üç oyun ötesini göremeyen sığ bir idrakle ve perdenin arkasını sezemeyen kör bir basiretle insanı yönetme iddiası, esasen “körebe oyunu” oynamaktan farksızdır. Böyleleri nice kıymetleri çöpe atan “insan müsrifleri”dir.
Gerçek liderlik, robot yönetimi ya da hayvan yönetimi de değildir. Yönetilenlerden her konuda tam bir teslimiyet beklemek, nefsin ilahlığa özenme hastalığının nüksetmesidir. “Geliştiren ve Özgürleştiren Liderlik”, insanı robotlaştıran ve köleleştiren değil, geliştiren, aktifleştiren ve özgürleştiren bir yönetim tarzıdır. Ne acıdır ki insanı robotlaştıran ya da sıradan bir hayvan seviyesine indiren düşünce ve sistemlerde yönetim adına ortaya konan prensipler, çoğu zaman insan haysiyet ve hakikatini görmezden gelen zulüm prensipleridir. Bu itibarla cihanşümül değerlerimize bakarak bazı insan yöneticilerine ve liderlere şunu söyleyebiliriz ki:
"Bırakın da insanlar yalnız Allah’a kul olsunlar!”
Adem Ergül 'ın Yazısı.