Hayattan Ayrılar Ama Hayatı Kullanıyorlar
Barış Kavas coşku dolu bir sinema aşığı. Biz onu Hilal TV Kısa metrajlı Film Yarışmasının ödül töreninde tanıdık ve sevdik. Özellikle sinema ve tasavvuf arasında kurduğu irtibat bakımından çok dikkat çekici bir film ile mansiyon ödülü almıştı. Ve törendeki konuşmasıyla yüreklerimize bir ferahlık vermişti. Aşağıda o filmin Muhkem Maksimum`un metni var. Filmin kendisini seyretmek isteyenlere www.youtube.com`a Barış Kavas yazmalarını öneririz. Şimdilerde uzun metrajlı filmi için kaynak arayışında olan bu enerjik adamın güzel işler yapacağını umuyoruz. Sponsor olmak isteyecekler için iyi bir tercih Barış Kavas.
BARIŞ: Buraya niye çağırdın beni?
CİHAT: Zaten seni aradığımda yola çıkmıştın. Biga`ya geliyordun. Zaten Bandırma`ya uğrayacaktın.
BARIŞ: Evet ama biz ayrıldık artık yollarımız ayrıldı.
CİHAT: Böyle kestirip atamazsın Barış.
BARIŞ: Bak Cihat abi, ben sana inanmıştım. Beraber bir yol çizebilirdik. Her şey güzel gidiyordu. Ama senin kalıpların var. Halbuki ben kalıp tanımaz bir rüzgara teslim etmişim ruhumu.
CİHAT: Düşüncelerin çok uçuktu. Seni frenlemek için blöf yaptım.
BARIŞ: Blöf mü?
CİHAT: Sana tavır koymalıydım. Çünkü sen düşüncelerinin hemen hayata geçmesini istiyorsun. Hem düşüncelerinin ne kadar ütopik olduğunun farkında bile değilsin.
BARIŞ: Kafamda bir şeyin gerçekleşme ihtimalinin belirmesiyle o şeyin gerçekleşmesi arasında mesafe çok kısa olmalı. Olabildiği kadar kısa. Ben buyum.
CİHAT: Acelecisin, çok acelecisin, sabırsızsın.
BARIŞ: Ömrümce duydum bu lafları ben. Acelecisin, sabırsızsın. Hayır ben buna inanmıyorum. Aceleci değilim ben, ben sabırsız değilim. Hakikatle direk temas kurma iştiyakının adı ne zamandan beri acelecilik, ne zamandan beri sabırsızlık? CİHAT: Hakikatle temas kurma iştiyakı yüzünden mi senelerdir intiharla boğuşuyorsun?
BARIŞ: Ben intiharın düşünsel bir sorun olarak göz ardı edilmeyeceğini düşünüyorum.
CİHAT: Yav bırak Allah`ını seversen ya. İntihar haram be kardeşim.
BARIŞ: Haram deyip geçmek kolay. Ama tasavvufi süreç açısından bakıldığında Nihai Tecelli arayışı bizim önümüze intiharı da bir ihtimal olarak getirir.
CİHAT: Tasavvuf literatünde Nihai Tecelli de diye bir kavram yok bir defa. Tamam yakın kavramlar var ama senin ne demek istediğini anlıyorum ben. Senin demek istediğini tam karşılayan, birebir karşılayan, teyid eden bir kavram yok. Zaten tasavvufla intiharın hiç bir alakası olamaz. Tamamen tozutmuşsun sen. Ben belki bir sakinleşme vardır diye çağırmıştım seni fakat sen hızını daha da atrırmışsın.
BARIŞ: Aslında Nihai Tecelli arayışı bağlamında bir ihtimal daha var. Aşk. Aşk yani visal. Ben tam tersini savunuyorum. Visale erme sözkonusu değilse aşkta mümkün değildir.
CİHAT: Aşk visal olmasa da aşktır. Hatta aşkı aşk kılan visal`in tam olarak mümkün olmamasıdır. “Kabı kevseyn ev edna”. Efendimiz bile tam olarak Visal`e erememiş. Dolayısıyla mutlak aşk visalin olmadığı aşktır.
BARIŞ: Kesinlikle katılmıyorum. Bir kere Miraç hadisesi tek başına Aşk-visal sorunsalına bi çözüm getirebilecek mehaz teşkil edemez. Ben de beni destekleyecek şeyler sererim önüne ama iş değil. Lafı uzatmanın alemi yok. Benim visalim dünyada bir bayanın beni sevmesiyle, ahirette de “Ve ledeyna mezid”le mümkün olacak.
CİHAT: Kaf suresi... Bak Barış ahiretteki visale kafam yatıyor. Fakat koskoca visali dünyada bir bayanın seni sevmesiyle sınırlamanı anlamam mümkün değil. Sonuçta bir bayanın seni sevmesi sosyal bir hadise aynı zamanda. Evlilik sosyal bir süreç. Birçok sorunları, karmaşayı bünyesinde taşıyor. Ekonomik problemler mesela ... Ev geçindirmek kolay mı?
BARIŞ: Çıldırmak işten bile değil. Vallahi çıldırmak işten değil. Benim tasavvufi yolculuğumun hadefi zaten dünyadaki her şeyin tasavvufi anlamlarıyla kavranmasına yönelik. Hiçbir şey tasavvufi anlamının dışında bir ağırlık taşımamalı. Yere batsın iktisadiyat, yere batsın sosyal kiri dünyanın. Ben aşka inanıyorum. Ben visali arıyorum.
CİHAT: Hala yok değil mi kız arkadaşın?
BARIŞ: Hiç olmadı ki. Hiç olmadı. Hiçbir bayan benim aşk çağrıma muhatap olmanın hakkını veremedi. İçlerinden en insaflısı “İnşallah aradığını bulacaksın. Çıkaracak Rabbim karşına aradığını” demekle yetindi. Ama ben aleyhimde ittifek eden koşullara rağmen senelerdir ettiğim duaların cevabına ulaşacağıma inanıyorum. Ben yürümeye devam ediyorum. “Kabe`ye varmasam da Kabe`nin yolunda ölürüm” diyen karıncayı gözardı edemem. Kabe`nin yolunda ölebilme riskinin ihtişamını Kabe`ye varabilme ümidinin coşkusuyla mezcedebilmenin insanı tahmin edilemeyecek yüksekliklere çıkarabileceğine tüm samimiyetimle inanıyorum. Benim aşk çağrım “Gel kainatta aşkı ilk ikimiz bulmuş olalım.” fevkaladeliğini bünyesinde barındıran bir aşk çağrısıdır. Bir bayanın beni sevmesiyle keşfedebileceğim bambaşka ilahi sırlar olduğuna inanıyorum. O ilahi sırların taptaze kuşatıcılığıyla yakalamak için çırpınıp durduğum huzuru, sukuneti, itminanı nihayet bulacağıma inanıyorum.
CİHAT: Barış buraya oturduğumuzdan beri konuştuklarının çoğuna katılmıyrum. Fakat aşka yüklediğin anlam o kadar ilginç ve pırıl pırıl ki Allah sevgiline kavuştursun seni duasını senden esirgeyecek değilim. İnşallah aradığını bulursun. Yeryüzünde senin bu ilginç aşk çağrını, bu doludizgin ruhunu kucaklayacak bir bayan vardır umarım.
BARIŞ: İnşallah inşallah-u Teala.
CİHAT: Sinemaya olan ilgin ne alemde? Al Pacino hayranlığın devam ediyor mu hala?
BARIŞ: Hem de nasıl? İhtidasını heyecanla bekliyorum.
CİHAT: Ciddi misin oğlum sen?
BARIŞ: Sadece o değil. Hollywood`tan kalbini kalbimde hissettiğim 3 adam var.
CİHAT: Biri Al Pacino üstadın ya diğerleri? BARIŞ. Robert De Niro ve Michael Douglas.
CİHAT: Carlito`nun Yolu’nu beraber seyretmiştik hatırlıyor musun?
BARIŞ: Tasavvufi sürecim esnasında kendime çek yakın bulduğum bir karakter. Carlito. Carlito bir halden başka bir hale geçmenin sancısını çeken bir adam.
CİHAT: Sana inanamıyorum Carlito`nun Yolu filminden bile tasavvufi çağrışımlar yakalıyorsun. Bu kadarı da pes yani. BARIŞ: Eski halinden kurtulmak için çırpınışı... Ben kesinlikle Carlito`yu kendime benzetiyorum.
CİHAT: Allah sonunuzu benzetmesin. BARIŞ: Zerrat-ı vücudum adedince amin.
CİHAT: Oyunu hatırlatmıyorum bile. O film zaten büsbütün senin yeni tasavvuf hareketinin temel taşlarından.
BARIŞ: Elbette. Fakat kendi iç çelişkilerimden kurtulup bir sukunete erebilsem... Yeni Tasavvuf Hareket`i benim hedefim. Fakat dediğim gibi içinde bulunduğum şu halle bu mümkün değil.
CİHAT: İlle de visal diyosun yani.
BARIŞ: Tabi canım. İlle de visal. Çeşit çeşit burkuntu, çeşit çeşit paradoks. Tüm bunların saldırısından kurtulabilmeliyim. Her şeyden önce üst boyut- alt paradoksunu aşamadım ben daha.
CİHAT: Bundan sonra bir daha yüz yüze gelecek miyiz?
BARIŞ: Sence buna gerek var mı? Benim hayatımda ne değiştirdi bu konuşma?
CİHAT: Ama senin hayatında bir şey değiştirmesi gerekmez ki. Bence muhteşem bir görüşmeydi. Senin fikirlerine tamamen katılmasam da, hatta hiç katılmadığım yerler olsa da bu coşkun beni bile sarsıyor.
BARIŞ: Neye yarar! Ne sen Vincent`sin, ne ben Neil Mecauley!
CİHAT: Niye gerçekliği sinema karakterlerini ölçü kabul ederek tatmaya çalışıyorsun.
BARIŞ: Çünkü her ikisi de hayattan ayrı fakat hayatı kullanıyor.
CİHAT: Biga`ya kime gidiyorsun?
BARIŞ: İçinde bulunduğum halden başka hale geçmeme yardım veya yataklık edebilecek birine.
CİHAT: Evet görüştük. Bir kez daha yüzyüze geldik. Bunu gerçekten istemiştim. Senin son durumunu merak ediyordum. Açık konuşmak gerekirse kardeşim ben senin sonunu çok iyi görmüyorum. Bu maceraya daha fazla dayanamayacaksın. Senin kalp krizi geçirip gitmenden korkuyorum.
BARIŞ: Keşke kalp krizi olsa. Ben kafayı yemekten korkuyorum. Bana kalsa ben kalp krizini tercih ederim. Çünkü kalp, çünkü ancak kalp feda edilecek kadar yüce.
CİHAT: Allah yolunu açık etsin. Allah kolaylık versin. Fikirlerinle değil ama mistik çoşkunla, metafizik enerjinle bu duaları hak ediyorsun.
BARIŞ: Teşekkür ederim. Artık gitmeyelim. Yolum farklı, yüküm ağır.
CİHAT: Güle güle Barışçım güle güle...
GENÇ'ın Yazısı.