Afrika`nın Sesleri
Hiç ağlayarak ve yirmi dolar rüşvetle dört kişilik vize aldınız mı? Gözyaşlarımı tutamıyorum. Sinirden mendil bulamayıp elbisemin kollarını kullandığımı bile hatırlıyorum.
Gece gökkuşağını görebilir misin? Bulutların dışarı çıkmadığı, mehtabın parladığı gecede Victorya şelalesinde buluşalım o zaman. Zambezi Nehri coşarken aya selam verelim. Alaca karanlıkta içimize işleyen kükremeleri dinleyelim. Rüzgârsız sallanan ağaçlara şaşıp, dalların arkasından yeri inleterek yoluna devam eden fillere gülelim. Afrika’yı yaşayalım!
Ani bir kararla çıktık yola. Ekvator’u geçme sertifikası bile verdiler uçakta. Bu vahşi ülkeye neredeyse giremeden geri dönüyorduk. Yirmi yaşındayken seyahat tecrübelerim daha sınırlıydı.Tüm araştırmaları yaptığımı sansam da bu ülkede elli dolardan büyük paranın geçmediğini, sadece bankalarda bozdurulduğunu duymamıştım. Hava alanında vize paramızı ödeyemedik.Bozuk olarak sadece yirmi dolarım vardı. Yanımızdaki arkadaşımız da sinirlenip, yüz doları kabul etmesi için memura ısrar edince olanlar oldu. Vize sorumlusu dönüş biletimizi anında değiştirip bizi sınır dışı edilmek üzere dış hatlara yolladı. Öyle büyük bir havaalanı sanmayın. Küçük teneke binanın tek salonuna girdiğiniz kapı gelen yolculara hemen yanındaki kapı ise giden yolculara ait. Hiç ağlayarak ve yirmi dolar rüşvetle dört kişilik vize aldınız mı? Gözyaşlarımı tutamıyorum. Sinirden mendil bulamayıp elbisemin kollarını kullandığımı bile hatırlıyorum. Yanımdaki askere daha yetkili biriyle beni görüştürmesini söylediğimde, kapkara gözler elimde buruşmuş yirmi dolara takıldı. On dakika sonra pasaportlar vizeli, biletler ise eski dönüş tarihinde elimdeydi.
Otelimiz milli parkı yukardan izlemek için yamaca sırtını dayamış, tahta bungalov ve yüksek saman çatılardan oluşmakta. Odalar Afrika’nın birer parçası. Yerlere serilmiş zebra postları, yatağın üzerine inen tül cibinlik, uzaklardan duyulan davul sesleri vebir tabak tropikal meyve eşliğinde terastan manzarayı seyretmek. Sonunda Afrika’dayım işte! Her an geyik maymun veya fil sürüsü görmek mümkün. Sabah balkondan gelen tıkırtılarla uyandım. Günün ilk ışıklarıyla beraber şirin maymun ailesi akşamdan kalan meyveleri yemeğe ziyaretimize gelmiş. Bir tanesi için yemekten daha ilginç olmalıyız ki kalın dudaklarını cama dayamış gözünü ayırmadan bizi izliyor. Daha sonraki günlerde akşamdan terasa bıraktığımız şekerlemeler sayesinde her sabah misafirlerimiz tarafındanuyandırılacağız.
SAFARİNİN HER ÇEŞİDİNİ DENEDİK
İlk safarimizi nehirden yaptık. Hantal su aygırları, tembel timsahlar arasında kanolarıyla günlük hayata devam eden yerlilere rastladık. Hiç görmediğimiz meyveler tattık. Karadan eski bir jiple yaptığımız gezide Afrika’nın nerdeyse tüm büyülü hayvanlarını selamladık. Zebraları uzaktan gözleyen uzun boylu zürafalardan sıcaktan mayışmış aslanlara ve önüne geleni yıkarak ilerleyen fillere kadar. Bu kadar hayvanı gördükten sonra rehberin güvenli demesine inanıp piknik yapmak için taşıtlardan indik. Güneş batarkenyudumlanan kahvenin keyfine söylenecek söz yoktu.
Köprüden bugün adını hatırlayamadığım Zimbabwe’nin bir komşusuna geçip pasaportlarımızı damgalattık. Böylece bulunduğumuz ülkeler hanesine bir tane daha eklenmiş oldu.
YENİ BİR GÜNE FARKLI MACERALARA ATILARAK BAŞLADIK
Bungee jumping ve rafting hiçbir zaman beni çekmemişti. Deniz uçağıyla yapılan safaride ise sanki bu işe kalkışmayın der gibi güvenlik amacıyla imzalattıkları kâğıtta “Ölüm hâlinde sorumlu değiliz. Uçak düşerse sorumlu değiliz. Sakatlık durumunda sigortalıdeğilsiniz.!!!” yazıyordu. Gözümüzü karartıp imzaları attık.
Benim tedbirli arkadaşım kıyıdan el sallarken ben gökyüzüne havalanmıştım.
Değdi mi peki?
Hem de nasıl…
Uçağın durgun sudan havalanması,iki ülkeyi tepeden seyretmek, yumuşak suyun sert kayaları eritip kendine açtığı yarıkta yol buluşuna şahit olmak, sürülerin üzerinde tur atarken hayvanların koşuşmasına şahit olmak. Tüm bunların en muhteşemi de Victorya Şelalesi coşarken oluşan gökkuşağını selamlamak..
Hande Berra'ın Yazısı.