Müthiş Savunma
Haccac-ı Zalim, kendisine beddua etmekle suçladığı adamın savunması karşısında ne diyeceğini bilemedi.
Haccac-ı Zalim, kendisi hakkında beddua ettiği iddia edilen bir kişiyi huzuruna getirttirerek, bizzat sorguladı. Sorgulama başlangıcında gayet öfkeli olduğu gözlemlenen Haccac’ın, zanlının cevabının akla yatkınlığı karşısında, iddiaların tutarlılığından şüpheye düşerek, sakinleştiği tespit edildi. Elimize geçen sorgulama tutanaklarından edindiğimiz bilgilere göre; Haccac, huzuruna getirttiği adama; yer gün saat ve kişi isimleri vererek: “Sen filan gün, filan üzüm bağında, filan kişilerin de hazır bulunduğu bir mecliste, adım anılınca ‘Ya Rabbi! Şunun yüzünü karart. Boynunu kes. Kanını dök!’ demişsin. Doğru mu?” diye sordu.
Adam Haccac’ın ithamlarını şu şekilde karşıladı: “Doğrudur efendim. Karşımızda bir asma çardağı üzerinde bir salkım koruk (henüz olgunlaşmamış üzüm) vardı da ona bakarak söylemiştim ben o sözü. Yoksa; haşa, efendimiz için değil.”
Beraatının ardından mikrofon uzattığımız zanlının “Savunmanızı yaparken tevriye sanatını mı kullandınız?” şeklindeki sorumuza cevap vermekten kaçınması, dikkat çekici bulundu. Bilindiği gibi Tevriye sanatı; kelimelerin, iki gerçek anlama gelecek biçimde kullanılmasına ve bir sözcüğün yakın anlamını söyleyip, uzak anlamını kastetmeye deniyor.
GENÇ'ın Yazısı.