"Mü`min Olma Potansiyeli Bizde Var"
Abdullah Sadık Kuralay
İyi bir Mü’min nasıl olunur, nasıl ümmet olmaya layık olunur biliyor muyuz? Ya da örnek alınacak şahsiyetlerin; özellikle peygamber ve sahabelerin önemli, ortak özellikleri neler biliyor muyuz? Eğer biliyorsak bunları kendi yaşamımıza da geçiriyor muyuz acaba?
Bir sahabenin hayatından önemli kesitler ile ilgili bir yazı okuyordum. Çok hoşuma gitti. Sizinle de paylaşmak istedim. Sahabenin ismi “Seleme bin Ekvâ”. Çok iyi bir savaşçıymış kendisi. At biniciliği, okçuluğu ve cesareti ile göze batan; tam bir yiğit… Şimdi sizinle de çok etkilendiğim bu sahabenin hayatından bir kesit paylaşmak istiyorum…
Hudeybiye Anlaşmasına göre Müslümanların Medine’ye geri dönmeleri gerekiyormuş. Akşam olunca, Lıhyanoğulları Kabilesine yakın bir yerde konaklamışlar. Aralarında yüksekçe bir tepe bulunuyormuş ve Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) de düşmanı gözetlemesi için bir gönüllü arayışındaymış. Hemen Seleme (r.a) öne çıkmış: “Ben emrinize hazırım, yâ Rasûlallah!”
Peygamberimizin (s.a.v) hizmetçisi Rabâh onun develerini Medine’de otlağa götürme vazifesini üstlenmiş. Seleme (r.a) da develerin düşman tarafından saldırıya uğrayabileceği ihtimalini düşünerek Rabâh’ın peşinden gitmiş. Yolda Abdurrahman bin Avf’ın hizmetçisini telaşlı bir vaziyette görünce ne olduğunu sormuşlar. O da develerin Gatafan ve Fezârî kabileleri tarafından götürüldüğünü söylemiş.
Bunun üzerine Seleme (r.a) Rabâh’ı Medine’ye haber vermeye gönderip kimseyi beklemeden develeri kaçıranların peşlerine düşmüş yaya olarak. Koşmuş olağan gücüyle ve yetişmiş onlara... Ok atıp teker teker öldürmüş bir kısmını yiğit Seleme (r.a). Her ok atışında “Al bunu! Ben, Ekvâ’ın oğlu. Bugün leîmin (alçakların) helak günü!” diyor, cesaret kazanıyormuş. Yer yer yüksekçe yerlerden gidiyor, yer yer nefesini hissettirecek kadar yaklaşıyor ama hiç durmadan dinlenmeden koşmaya devam ediyormuş. Düşmana da durup dinlenecek fırsat bırakmadığı gibi yollarına da mâni oluyormuş. Gatafan ve Fezârî kabileleri de boş durmayıp tuzaklar koyuyormuş fakat Seleme (r.a) her birinin üstesinden geliyor, hiç birine yakalanmıyormuş.
Okları bitecek gibi olunca, yerden hedefini bulamayan okları topluyor, silahsız kalmamaya çalışıyormuş. Aynı zamanda da düşmanın arkada bıraktığı develeri bir bir ağaçlara bağlıyor, bazı eşyaları da toparlayıp üzerlerine bir taş bırakıyor, böylece arkadan gelecek Müslümanlara yol gösteriyormuş. Bir ara birlikler bir mola imkânı yakalamışlar. Bu sırada sonradan katılan komutanları Abdurrahman el-Fezârî, Seleme’nin (r.a ) yüksek bir tepeden kendilerini izlediğini fark etmiş ve “Bu kişinin peşinde başkaları olsaydı, bu derece can havliyle peşinize düşmez, arkadaşlarının gelmesini beklerdi. Birkaç kişi kalksın ve bulunduğu tepeyi kuşatsın!” demiş. Birlikten, denildiği gibi birkaç kişi kalkıp Seleme’nin (r.a) bulunduğu tepeye doğru gelirken Seleme (r.a) da boş durmamış ve orayı savunmaya uygun bir hale getirmiş. Gelenlere de onları okla vurabileceğini ve bulunduğu bölgeye geçirmeyeceğini söylemiş ve onlar da oradan sağ çıkamayacakları düşüncesiyle vazgeçip geri dönmüşler.
Sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve süvarileri yetişmişler. En önlerinde Hz. Ahrem bulunuyormuş. Hz. Ahrem’in tek başına saldıracağını fark eden Seleme (r.a) onun önüne geçmek istemiş fakat Hz. Ahrem “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimsenin önünden çekil, ey Seleme! Eğer nasibime şehitlik düşmüşse mâni olma.” demiş ve biraz vuruştuktan sonra şehit düşmüş.
Düşmanlardan develerinin çoğunu ve birazda ganimet alınca bırakmışlar takibi. Orada bir deveyi kesmiş, kızartıp yemişler. Peygamber Efendimiz (s.a.v) o gün piyadelerin en hayırlısının Seleme, (r.a) süvarilerin en hayırlısının ise Ebû Katâde olduğunu söylemiş. Sonunda Medine’ye dönmek üzere yola çıkmışlar. Rasû¬lul¬lah, Seleme’yi kendi devesi olan Adba’nın terkisine almış. Sevinç içinde Medine’ye dönerlerken koşuculuğuyla ünlü olan bir adam “Var mı benle Medine’ye kadar yarışacak?” diye bağırmaya başlamış. Seleme (r.a) da bu çağrının kendisine olduğunu anlayıp Rasûlullah’tan izin alarak adamla yarışa başlamış. Isınmayı bekleyen Seleme (r.a) adama adeta avans vererek yavaştan almış. Biraz sonra yeterince ısındığına kanaat getirerek var gücüyle koşmuş ve adamı Medine’ye az kala geçip birinci olmuş.
İşte; böylesi bir azim, akıl, yiğitlik ve iman ile nelerin olabileceğini gördük. Bunun daha birçok örneği var ki ben zaten bir tanecik sahabenin sadece bir olayından bahsettim sizlere. Gerisini siz düşünün. Neden biz de gayret edip çağımıza uygun, cesur, azimli, çalışkan olmayalım? Olalım ya, olalım. Bu potansiyel bizde de var…
GENÇ'ın Yazısı.