Mısır`ın 28 Şubat`ı...
M.Emre Sever / Genç Haber Merkezi
Her şey Mısır’da 30 Haziran’da yapılacak olan gösterilerin planlanandan erken yani 28 Haziran’da patlak vermesiyle başladı aslında. Ben de dil eğitimi için gittiğim İskenderiye’de bir şey olmaz herhalde diyerek normal yaşantıma devam ediyordum. Ancak hocamın 30 Haziran’da dışarı çıkmayın demesiyle olayların sandığımdan daha büyük olabileceğini fark ettim. Olayların başlangıcında meydanlarda olan insanlar; Mursi karşıtları, Müslüman olmayanlar ve Mursi’nin vadettiği hiçbir şeyi yapmadığını söyleyerek meydanlara inen insanlardan ibaretti. Sonrasında polisin de göstericilerden yana olduğu haberi ülkede yayıldı.
Büyüyerek devam eden olayların ikinci patlama noktası ise ordunun ilk başta tarafsız görünüp sonra iktidar aleyhine tutum sergilemesiydi. Ordu çok hızlı davranarak Mursi hükümetine 48 saat mühlet verdi. Herkes bunun bir darbe olacağını söylese de yapılan açıklamada sadece iki tarafa da uzlaşma için mühlet verdiklerini söyledi yetkililer. Ancak hiçbir şey söylenen gibi olmadı. 48 saatin son 6 saati içinde ordu -darbe olarak göstermek istemese de- darbeyi yaptı ve Mursi hükümetini düşürdü. Bu sırada El-Ezher Üniversitesi âlimleri ve Müslüman Kardeşler Mursi’ye destek verdiğini söylüyor ve halka sağduyu çağrısı yapıyordu. Kimse ordunun bu kadar hızlı hareket edeceğini düşünmemişti. Ben de kaldığım evden olayları takip ediyordum. İskenderiye’de olayların olduğu Sidi Cabir ve Sidi Beşir bölgeleri iki taraftan bizi saran ve bizim tam da ortasında kaldığımız bölgelerdi. Ancak ara sokak konumunda olduğumuz için sadece silah seslerini duyuyorduk. Bir de alçak uçuş yapan F16’ların o sağır edici seslerini.
30 Haziran geldiğinde kadar insan öldüğü konuşulur oldu sokaklarda. Biz de okula gitmiyor sadece evde takip ediyorduk olayları. O gece olan bir olay ise neredeyse evden çıkmama kararı almamıza sebep oluyordu. Ellerinde satır olan bir grup birini kovalıyordu. Bu gruptan kaçmayı başaran adam uzaklaşmış, baltacı diye bilinen kişilerden olduğu anlaşılan satırlı grup ise hemen evimizin altındaki bir arabayı itekleyerek götürmeye başlamıştı. Yine aynı gün sakalı biraz fazlaca olan bir arkadaşım bu baltacı denen insanlardan kurtulmak için bir markete girmiş, market sahibinin içeri kadar girip arkadaşın yanına gelen baltacılara “Bu Türk, bir şey bilmiyor olaylarla bir alakası yok” demesi üzerine zor kurtulabilmişti.
Ordu darbeyi yapınca Müslüman Kardeşler ve Mursi taraftarları cihat kararı almış ancak bunu silahsız olarak yerine getireceklerini bildirmişlerdi. Ancak ordu bunu istemiyordu. Bu sefer meydanlara toplanan on binler Mursi için sloganlar atıyor, onun derhâl bırakılmasını istiyordu. Ordu durumu kontrol altına almak için devlet televizyonlarını ve İslâmi televizyonları ele geçirmiş, Müslüman Kardeşlerin liderlerini gözaltına almış, Mursi’yi de yargılamak için hazırlanırken halkın büyük çoğunluğunun sokaklara dökülmesi, Sina ve diğer bazı bölgelerden çatışma haberleri gelmesiyle tedirgin olmuştu. Kahire’de Rabia meydanındaki insan sayısı 3 milyonu geçmiş ve insanlar Mursi’yi bırakması için orduya 24 saat vermişti. Aksi hâlde Mursi’nin bulunduğu saraya doğru yürüyeceklerini söylemişlerdi. İnsanlar ordunun bir tepki vermemesiyle daha fazla birlik olup meydanlarda kalma kararı almıştı. Ancak ordu Mursi yandaşlarına karşı sert davranıyor hatta ateş açıyor, insanları öldürüyordu.
Olaylar böyle devam ederken bizler de hayattan kopmuş, okula gitmez olmuştuk. Bir haber merkezine dönen evimizde herkes internetten son duruma bakıyor, yaralı, ölü sayıları peş peşe sıralanıyordu. İnsanlar sokaklarda kalmaya devam ederken ordu, Mursi’nin yerine getirdiği adayını tanıtıyordu dünyaya. Anayasa mahkemesi başkanı Adli Mansur yeni başkan olurken beraberinde de bir sürü tartışmayı getiriyordu. Aynı anda Mısır, tarihinde eşine az rastlanır bir durumla karşı karşıyaydı. Ülke 1400 yıl sonra ilk defa böyle bir durumla karşılaşmış, tepkiler dile getirilse de ordu tavrını değiştirmemişti. Sonuç; gösteriler hâlâ devam ediyor. İnsanlar ölüyor, yaralanıyor ama meydanlardan ayrılmıyorlar. %52 ile iktidara getirdikleri ve inandıkları liderleri Mursi için direnmeye devam ediyorlardı. Ordu ise geri adım atmamakta direniyordu.
Olaylar ilk başladığındaki izlenimlerim böyleydi. Mısır’da insanların birden nasıl değiştiğini, birbirlerine nasıl düşman olabildiklerini gördüm. Tabii bundan faydalanmak isteyen yabancı basın Taksim’de olduğu gibi yine iş üstündeydi. Allah Mısır halkının ve tüm zulüm gören kardeşlerin yardımcısı olsun.
GENÇ'ın Yazısı.