Merhaba arkadaşlar!

Aralık ayına geldik. Yılbaşına yaklaşıyoruz. Yeni yıl şimdiden hayırlara vesile olsun diyelim. Güz döneminin ortalarındayız. Vize dönemindeyiz. Hemen her üniversitede vize sınavları yapıldı, yapılıyor şu sıralar. Sınavları süren arkadaşlara başarılar, bitmiş arkadaşlara da hayırlı sonuçlar dileklerimizi iletelim.

Sınavların stresi ve ağırlığı ister istemez normal yaşamın dışına çıkarıyor bizi. En azından birkaç hafta kendimize ve ders notlarına dönük yaşıyoruz. Gerçi düzenli çalışma disiplini olanlar bunu yaşamaz, ama… Bir-iki hafta iyice asosyalleşiyoruz. Asosyalleşmek demişken, sosyallik-asosyallik konusuyla ilgili de güzel bir haberimiz var. Bu kelimeleri nasıl yorumluyoruz, nasıl yaşıyoruz.. bunları düşünmek tartışmak faydalı olabilir bizim için. Sözü uzatmadan haberlerimize geçelim.

Amerikan Rüyası(!)

Mustafa Kemal Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Abdurrahman Çetinkaya arkadaşımız bir haber yazmış bize. Haberin başlığını “M.K.Ü’den son dakika haberi” koymuş. Son dakika haberimizi en önce verelim:

“Vize dönemimizde okula gelip giderken, gündemimizde genelde sınavlar olduğu için, pek bir havadis çıkmıyor. Ancak bu pasiflik üniversitenin 3 adet fakültesinin ortak girişi ve en gösterişli olan(aynalı camlar vb.) kapısında asılı “work and travel “afişini görene kadar sürdü. Daha önce çok önemli ve ciddi olan ilanlar dışında hiçbir afişin yer almadığı bir yer olan bu kapıda “o” afiş, ister istemez herkesin dikkatini çekiyor. İçeri girdikten sonra ise kocaman bir stant ”Work and travel” tanıtım seminerine davet içeren metinlerin yazıldığı bir platform.. Girişinde şöyle yazıyor, “Uçağa ilk bindiğinizde uçağın düşeceğini sanıyorsunuz..” Daha sonra american rüyasına giriyor ve tanıtım toplantısına davet. Afişlerde Türk gençlerinin oraya gidip neler yaptıkları ile ilgili fotolar; kimi bulaşık yıkıyor, kimi içki ikram ediyor, kimisi gece eğlencelerinde malum metalar içersinde.. özendirdikleri noktalara bakın… Ve bu Üniversitenin en gözde otorite mekanının kapısına asılıyor.. cazip ya!

Baksanız bütün hocalar, rektörler Amerika düşmanı kesilir.. Bakarsınız Ankara her hafta bir “Savaşa Hayır” Mitingine şahit olur, ‘Ne ABD ne AB’ vb.. klişelerle çığlıklar atılır. Ne oluyor da bir şirketin verdiği üç kuruş parayla üniversite gibi ciddi bir kurum bir yozlaşmaya pirim verebilir.. Bu bir muammadır efendim. Bir GENÇ olarak “birazcık isyankar” yanımdan kopan bu bilgileri paylaşmak istedim. Ahlaki yozlaşmaya hayır! Fıtrata aykırı hayata hayır! Aslımıza rücu edelim efendim.. Work and Travel’e karşı “Young and Original” diyorum. Vesselam…”

Abdurrahman böyle yorumlamış hadiseyi. Katılıyorum ben de. Uluslar arası öğrenci-şirket-iş olayında ciddi paraların ve çıkarların döndüğü belli. Kültür şovunun bir de. İşin öğrenciler için ekonomik getirisi var belki, ama daha büyük getirileri o şirketler götürüyor. İşin reklamı ve içeriği ne kadar dürüst ve ahlaki yapılırsa o kadar iyi. Amerikan Rüyası görmeyenlerdeniz biz, çok şükür. Abdurrahman Work and Travel’e karşı Young and Original diyor. Bu konuda daha önceden de bilgi vermiştik. Görüşlerimize itiraz edenler olabilir, Work and Travel’i öcü gibi gösteriyorsunuz diyenler olabilir, onlar da yazsınlar düşüncelerini konuşalım o zaman.

Okula, koridorlara, anfiye, panolara afiş asma konusuyla ilgili bir haberimiz daha var. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği’nden Mücahit Genç isimli bir arkadaş haber yazmış. Emin konuşmayayım ama, Mücahit Genç adı galiba müstear bir ad gibi geldi bana. Haberlerimizde kendi adımızı kullanalım arkadaşlar. Mücahit şöyle yazmış:

“Esselamüaleyküm. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü`nde okuyorum. Fakültemizde AGD Üniversite Komisyonu olarak her hafta okul panosuna iki afiş yapıyoruz. Birinde bir ayet bir hadis oluyor.Diğerinde ise gündemle alakalı konular oluyor. 10.11.2007 tarihinde Mehmet Zahit Kotku`nun hayatını anlatan bir afiş yaptık. Geçen haftalarda bir afiş yapmıştık `5765 SENELİK OYUNUN SON KUKLASI PKK` yazıyordu afişin üzerinde ve o görüşte olan öğrenciler afişimizi indirmişler panodan. Bu sefer biraz değiştirerek yaptık afişi.

Bir de 10-11 Kasım`da "İLK ADIM EĞİTİM VE TANIŞMA PROGRAMI" yaptık. İlk hafta İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi öğrencileri katıldı programa. İlerleyen haftalarda İstanbul`daki tüm üniversiteler katılacak inşallah. Şimdilik İÜ Mühendislik Fakültesi`nden haberler bu kadar. İnşaallah programlarımız devam edecek. GENÇ DERGİSİ`ne dergide böyle bir bölüme yer verdiği için teşekkür ediyoruz. Selam ve dua ile.”

Arkadaşlara hayırlı niyetlerle yapmaya çalıştığı paylaşımlar için teşekkür ederiz. Provokasyon ve anarşiye meydan vermeden farklı görüşlerin konuşması, tanışması güzel.

Bursa’da İbn Hazm Sempozyumu

Sıradaki haberimiz Bursa’dan. Bursa’da gerçekleştirilen İbn-i Hazm sempozyumu hakkında. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Ayşe Serra arkadaşımız takip etmiş ve yazmış haberi. Şöyle diyor:

“Ekim ayı sonunda Bursa Diyanet Eğitim Merkezi`nde uluslar arası katılımlı bir sempozyum gerçekleştirildi. Konu İbn Hazm’dı. ``İbn-i Hazm Sempozyumu”nun açılış konuşmasını Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu yaptı. Bursa müftüsü, Uludağ Ünv. İlahiyat Fak. dekanı Prof.Dr. Saim Kılavuz da aynı gün konuşmalarıyla sempozyumu sunuma açtılar... Sempozyum Kayseri İlahiyat’tan yoğun katılım gördü. Konya, Sakarya gibi illerden gelen birçok arkadaşımız vardı... Tabi ev sahibi konumunda olan Uludağ İlahiyat öğrencileriydi ve en yoğun ilgiyi onlar gösterdi. İbn-i Hazm’la alakalı birçok bilgi edindik. İbn-i Hazm’ın kişiliği, eserleri, fıkhı, kelamı, felsefi ve diğer görüşleri değerlendirildi. Değerlendirme yapan hocalarımız Türkiye’nin farklı yerlerinden sempozyuma teşrif eden çok değerli hocalarımızdı. İsimlerini saysak bitmez:))) birkaç örnek; Prof.Dr.Erol Ayyıldız, Prof.Dr Süleyman Uludağ, Prof. Dr. İsmail Durmuş, Ezher Ünv. den Muhammed Ebu Leyle, Dr. Aliye Çınar, Prof.Dr.Mustafa Kara, Prof. Dr. Hamdi Döndüren ve gerçekten birbirinden değerli birçok isim daha buradaydı... İbn Hazm`ın eserlerini farklı görüşlerini, ortak görüşlerini, edebi kişiliğini, mezhebi olarak farklılıklarını ve inanç çizgilerini gördük... Kimi zaman eleştirel kimi zaman destekleyen bir tutumla hayatı ele alındı. Hanbeli ve Maliki mezhebinden etkilendiği ancak Zahiriliğinde kurucusu sayıldığını; sevgi üzerine çok güzel çalışmalar yaptığını ve daha bir çok güzel özelliklerini bu güzel sempozyumda öğrenmiş olduk. Çalışmada emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Bu vesileyle herkesi İbn-i Hazm okumaya davet ederiz.:)Bursa İl Müftülüğü ve özellikle Uludağ Ünv İlahiyat Fak. tertip komitesine çok teşekkür ederiz.”

Aynı kişi ve kurumlara biz de teşekkür ediyoruz. Anlaşılan epey yoğun ve verimli bir sempozyum olmuş. Kendi adıma kıskandım doğrusu. Sunumları dinlemeyi isterdim, İbn-i Hazm’ı sadece Güvercin Gerdanlığı kitabından biliyorum. Şimdi bu vesileyle biraz daha araştırıp, okuyacağım inşallah.

Asosyalim ben!

Son haberimize geldik. Başta belirttiğimiz konu hakkında bir haber. Üniversiteli genç, sosyal genç, asosyal genç, bunalım tipler, afedersiniz inek öğrenci gibi pek çok laf var. Duruma göre bu yakıştırmaların hepsini üstümüze alabiliriz. Hepsini de rededebiliriz. Hangi içeriğe, maksada hizmet ettiğini bildikten sonra.

Haberi, Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Erhan Demirel yazmış. Şöyle diyor:

“Genç’in Kasım sayısında bir yazı okudum. ‘Asosyal miyim neyim?’ diye soruyordu yazar. Başlığı görür görmez soruyu hemen kendime yönelttim. Erhan, sen asosyal misin dedim? Kendime verdiğim cevap, evet asosyalim oldu. Biraz bekleyince, evet asosyalim lan’a dönüştü. Neyse deyip yazıyı okudum. Neyseki yazıdan memnun kaldım. Bazı şeyleri eklemek ihtiyacı hissettim ama. Şöyle düşünüyorum: Asosyal genç ne sosyal genç ne? Bunlar insanın yapısıyla, fıtratıyla ilgili değil mi kardeşim. Kimi adam inatçı, dışa yönelik biridir, kimisi de içine kapanıktır. Herkes kendi yapısına göre bir ilgi alanı belirler, belirlemeli. Herkes herkesle aynı şeyleri yaparak mı sosyalleşecek. Kendi abuk subuk eğlencelerini, zekaca eksilere düşen espri ortamlarını kafe geyiklerini normal göstermek için kendi gibi olmayanlara hemen yapıştır etiketi: asosyal. Sen misin sosyal olan. Güldürme beni? Sosyallik nedir mi, bence şudur: bir ilgi alanın olur kardeşim, bir merakın olur, mücadelen olur. O ilgi alanını kendi hayatına yaşama biçimine günlük işlerine de aktarırsın, sadece bir odada birkaç kitap ya da araçta değil hayatının farklı yerlerinde de varedersin o ilgiyi. Tamam işte, şimdi senden sosyali yok. Sosyallik bu. Bunun için kafelere takılmak, enteresan görünümlere bürünmek, modayı takip etmek, çok satan kitapları elinde gezdirmek zorunda değilsin. Neyse maili çok uzatmayayaım. Kitaplar demişken, hani sene başlarında fakültelerde setler halinde kitap satarlar ya. Set halinde satarlar ki, üniversiteye dalan öğrenci o gazla alsın hemen set halinde. Kendini kitaplı, üniversiteli hissetsin. Sosyal kimlik şu bu. Neler neler. Ben asosyalim kardeşim. İşim gücüm bazıları gibi ortamlarda takılmama fırsat vermiyor. Verse de takılmam zaten?”

Erhan’a haberi için canı gönülden teşekkür ederim. Konuyu güzel izah etmiş. Bence de budur. Buna fazla ekleyecek bir şey yok. Eklemeyelim o zaman. Bu sayılık da bu kadar diyelim. Yerimiz bitti. Dışarıda kalan haberler için üzgünüz. Hayırlısı olsun. Bir ay boyunca tüm arkadaşlara iyi dersler iyi çalışmalar diliyorum.


GENÇ'ın Yazısı.