Giriş Niyetine
Her ay bu anı (çoktan gece olmuş) yaşarken diyorum ki “bir dahaki sefere matbublog’u hazırlamaya daha erken başlamalıyım.” Aslına bakarsanız daha cümle bitmeden zihnim durduruyor beni. Çünkü blog gündeminin son gelişmelerini kaçırmamak için köşeyi hazırlamayı da son teslim tarihinden işte birkaç saat öncesine kadar uzatmam icab ediyor. Çünkü “baskıyı durdurun, güncelleme var” diyebilecek imkanlarımız yok henüz. Hal böyle olunca saat olmuş 2.38, bloglardan devşirdiğim haberler, matbublog için hazırlanmayı bekler vaziyette, üstelik vazo niyetine de karşılık verebilecek bardağımdaki su da bitmiş iken ve dahi bu cümle çok uzadı. Tamam sevgili okuyucular, işte bu ayki matbublog alt satırdan yayına başlıyor. Alt dedim de aklıma geldi. Ctrl+alt+del. Sevgiler.
Yoktur, Blog diye bir şey yoktur
Modern zamanların hediyeleri (!) bir süre sonra hastalığa dönüyor ve sonra onlar için de tedaviler geliştiriliyor. Güney Kore’de “internetten arınma” kampları hizmete girmiş. 2.4 milyon insanın internet bağımlısı olduğu (pc başından kalkmadığı için ölenler buraya mahsus) ülkede ücretsiz kamplarda bilgisayar yasaklanmış, cep telefonuna da günde bir saat müsaade ediliyormuş. İlginç ama şaşırtıcı değil. Hani diyorum bloglar hakkında kara bir senaryo yazılsa, bloggerlıktan arınma kampları da girer mi senaryoya?
Webiket
Bloglarda seyr-ü sefer ederken böyle bir sayfa ile karşılaştım. Kendilerini “tasarım, yazılım, internet & teknoloji, bilim, kültür & sanat, spor, kısacası her konuda içerikleri paylaşabileceğiniz yeni ve keyifli bir mecra” olarak tanımlıyorlar. “webiket`le, hem başka kullanıcıların paylaştığı içeriklere ulaşabilirsiniz hem de siz beğendiniz içerikleri başkalarının görmesini sağlayabilir veya kendi oluşturduğunuz içerikler için yeni okuyucular edinebilirsiniz.”
http://www.webiket.net/about/en
Çevir Bak
DinoDream`in kurucuları yeni bir projeye daha imza atmışlar. Amaç internet dergilerini bir çatı altında toplayarak “interaktif yayın sistemi” oluşturmak. Sitede uzun uzun amaçlar, işleyiş vs anlatılmış. Güzel bir projeye benziyor. Peki bize faydası ne? İsterseniz blog yazılarınızı, resimlerinizi de tıpkı basılı bir dergi formatına getirip bu adreste yayınlatabilirsiniz. Biraz farklı bir görünüm daha çok okuyucu ile buluşmanızı sağlayabilir.
http://www.cevirbak.com/
Birkaç iyi program
Ferruh Mavituna blogundaki şu adreste hayatınızı rahatlatacak birkaç program var. İsterseniz siz de eklemelerde bulunabilirsiniz. http://ferruh.mavituna.com/makale/hayatinizi-rahatlatan-programlar/
Bu bloglar nelere kadir ya da Hay’dan gelen Hu’ya gider elbet
http://www.hafif.org/yazi/kirmizi-bir-atas-nasil-ev Kırışmış defter köşelerinden ödünç alınma bir kırmızı ataş kaç adım sonra bir eve dönüşür? Ve nedir bunun bloglarla alakası? Sadece şu kadarını söylemekle yetinelim ki, bu insan elindekini ondan daha değerli bir şeyle takas etme niyetini web sayfasına taşımış. Sonra, kavuştuğu şöhreti(!) de yardım edince hayaline kavuşmuş ve bir ev sahibi olmuş (siz hala blogunuzdaki reklamların tık hesabını yapın). Aşamalar verdiğimiz adreste. Faka ben asıl bundan sonrasını merak etmekteyim.
Kuzeyden gelen mim dalgası blogları vurdu
Bir gün bir blogcuya bir soru sormaya karar veriyorsunuz. Ve diyorsunuz ki bu soruyu sen de birine sor. İşte böyle başlıyor mim dalgaları. Şu sıralarda blogsferde görülen mim dalgası ile bloglarla ilgili. Mim dalgası sizi vurmadan siz de kendi blogunuzu hesaba çekebilirsiniz. Sorulardan birkaçı şöyle: 1-)Blog yazmaya ilk defa nasıl başladım? 2-) Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum? 3-) Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum? 4-) Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı? 5-) Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?
GENÇ'ın Yazısı.