Suskunlar`ın Dünyası...
İhsan Oktay Anar’ın romanlarını okumak istiyordum bir süredir. Tam bu aralar arkadaşların önerileri yoğunlaşınca, İhsan Oktay da son romanı Suskunlar’ı yayımlayınca isteğimi gerçekleştirdim. İyi oldu…
Suskunlar için tarihsel bir roman denebilir. Tarihi pek belirgin olmasa da, Osmanlı’nın İstanbul’un fethinden sonraki zamanlarıdır. Roman Konstantiniye’de geçiyor. Konu müzik etrafında örülüyor. İhsan Oktay kitaba, Mevlana’dan “Kulak eğer gerçeği görürse gözdür,” alıntısını yaparak başlıyor. Romanda, Konstantiniye’deki yedi müzik üstadının hayatlarının birbiriyle kesişimi ve sırayla son buluşu, yani öldürülüşleri anlatılıyor. Ölümlerden sonra, Yedikule Kahini kendisine hediye edilen aynada bu yedi ölümü görür, ölümlerin gerçeğini ve hakikati görür ve gören tek gözü de kör olur. Bu yedi müzik üstadının hepsinin de hayatı karmaşık, simgesel, dönüşümlüdür. Romandaki hemen herkes kötülüğe bir şekilde bulaşmıştır. Fakat bazı karekterlerin hikayesi ve dönüşümü simgeseldir. Eflatun, Bâtın, Zahir, Dâvut, Veysel Bey, Nevâ, Meymenet, Cüce Efendi, Âmin…
Kitapta hayalin gücünden oldukça yararlanıyor yazar. Fakat olayların gelişimi ve birbirini tamamlayışı bir kurguyu öne çıkarıyor; yani hayal unsuru ve masalsılık kolay bir genişletme unsuru olarak kullanılmıyor. Oluşturulan karekterlerin başarıyla yansıtılan iç dünyalarını açımlıyor. İhsan Oktay kitap boyunca sık sık tasvirler yapıp, görüntüler oluşturarak okurun zihninde o dönemin görünümünü canlı tutuyor. Müzikle ve dönemin kimi kültürel unsurlarıyla ilgili bir çok kelime, terim kullanıyor. Dönemin konuşulan dilini de okurun hayalinde kurabiliyor. Romandaki dil, tarih yorumuna varan ve ideolojik düzlemde kurulmuş bir dil değil. Sadece dönemi yansıtmak, canlandırmak için var. Sonuç olarak, Suskunlar başarılı bir tarihsel roman. Okumamış olanlara öneririm.
Suskunlar, İhsan Oktay Anar, İletişim Yayınları, 269 sayfa.
Ali Düz'ın Yazısı.