Bir Editörün Elinden Geçmek Gerek!
Bir kısım internet sitelerinde yazan genç arkadaşlarımız var. Oralarda bir süre yazdıktan sonra ben yazar oldum havasına giren arkadaşlarımız var.
Bu iyi bir şey değil!
Aman dikkat!
Günümüzde bir çok edebiyat dergisi adı altında çıkan dergilerde bile ciddi bir süzgeç yok ki internet sitelerinde bu imkandan yararlanabilsin yazma ilgilisi arkadaşlarımız...
Diyeceksiniz ki “Edebiyat dergilerinde bile ciddi bir eleme yapılmıyorsa bizi neden dergilere yönlendiriyorsunuz?” Tüm dergilere yönlendirmiyoruz elbet. Belli bir seviyenin üzerindeki dergilere, merkezde duran ve bir geleneği, üslubu oluşmuş, bir birikime ulaşmış dergilere ulaşmak, onları takip etmek lazım.
Bir ürün yayınlayacaksanız oralarda yayınlamak lazım.
Ali Haydar Haksal’ın yönettiği Yediiklim dergisinde, Beşir Ayvazoğlu’nun yönettiği Türk Edebiyatı dergisinde, Hüseyin Su’yun yönettiği Hece dergisinde, Mustafa Kutlu’nun yönettiği Dergah’ta, Hakan Arslanbenzer’in Fayrap dergisinde, Ali Ural’ın yönettiği Merdiven Şiir’de, Mürsel Sönmez’in yönettiği Birnokta’da…
Bu editörlerin beğenisinden geç bir bakalım, onların rahle-i tedrisinden geç bir bakalım. Ondan sonra görelim seni.
Bu editörlerin arasında birbirinden farklı sanat anlayışına sahip olanlar olabilir. İlle şuna gidin diyecek değilim ama hangisine giderseniz gidiniz, size kolayca köşeler bahşeden internet sitelerinden çok daha verimli olacaklardır. Çok daha fazla şey öğreteceklerdir size…
Ali Nacar Maraş’ta Yorum gazetesinde sanat sayfası hazırlıyor Yunus Ceyhan ile. Sizlere de yaşadığınız şehirde yerel bir gazetede ayda bir sanat sayfası hazırlamanızı öneririm. Sanat sayfası hazırlamak gerçekten öğretici bir iş. Aykut Nasip Kelebek roman yazmaya girişmiş. Şiir de yazıyor. Güçlü bir kaynaktan çıkardığı belli şiirlerini. Bazı yazar ve şairlerle münasebet kurmasında fayda görüyorum Aykut’un. İmkanlarını zorlayıp bunu yapabilirse yazı aleminin ona kucak açtığını göreceğiz.
Alime Büyük İstanbul’un fethini film yapmak isteyen gençlerimizden biri. İnşallah dileğine ulaşır. Alime el yazısının daha iyi olacağını düşünerek mektup yollamış. Bir de şiiri var. Şiirle ilgili biraz okuma yapmasında fayda var. İyi bir film çekmek için iyi şiir okumak gerekiyor. Kötü şiirler okuyanlar kötü filmler çekerler muhtemelen!
Hatice Durmaz yazı, şiir derken şimdi de karikatür ile çıktı karşımıza. Hatice’nin hızına yetişmek mümkün değil. Genç dergisinin hareketli, girişken okurlarını gördükçe benim de enerjimin bereketlendiğini hissediyorum. Hatice’ye tamlamalarına dikkat ederek Ahmet Mercan şiiri okumasını öneriyorum. Nasıl dize kurduğunu Ahmet Mercan’ın incelemesini, hatta sayın Mercan’ın dizelerini bir de kendisinin kurmaya çalışmasını öneririm. Diğer aradığın yazarın kitabını bulamıyorsan çok zorlama.
Aydanur Filik Hayat Bir kez daha galip geldi başlıklı şiirini yollamış, şiirini çok sevdiğini de söylemiş. Aydanur’a şöyle bir ödev verebiliriz. Bunu isteyen okurlarımız da deneyebilir: Büyük şairlerde hayat kelimesi nasıl geçmiş, nasıl kullanılmış, bunu bir incelemek gayet ufuk açıcı olabilir. Bunu yaptıktan sonra öyle tahmin ediyorum ki hayatla ilgili kuracağımız mısra daha farklı olacaktır.
Nagihan Hatipoğlu üniversiteli olmakla ilgili bir deneme yazmış. Yazısı kendisini okutan bir üsluba sahip. Biraz daha ayrıntıya girse daha iyi, daha güçlü bir yazı olacak.
Zeynep Bakır bir anısını kaleme almış. Ormanda yaşadığı bir macerayı anlatmış. Başka yazılarını da bekleriz Zeynep’in. Dikkatli olduğu cümlelerinden hissediliyor. Hem tasvirlerinden hem de anlatım bozukluğu yapmamasından çıkarıyorum bunu.
Mesaj vermeli mi vermemeli mi?
Merve Demiral, Tuba Sarıbayır, Aslı Erdoğan, Sümeyye Pesen, Çetin Alev, Sönmez Zorlu, Volkan Yahşi, Gülden Soyal, Ali Emanet, Ümit Sınay, Mustafa Yağmur, Gamze Yılmaz, Reşat Güner, Yeliz İlgar şiir gönderen okurlarımız.
Şiirleri için teker teker bir değerlendirme yapamayacağım ama ortak aşılması gerektğini düşündüm bir hususu dile getireyim bu vesile ile: Sulugöz romantizm hastalığından sonra iyi bir yazı yazmanızı engelleyen sıkıntılı yaklaşımlardan biri de mesaj vermeme kaygısıdır. Bir cümlenin bir anlam, bir mesaj taşımaması gibi bir durumu düşünmek neredeyse imkansızdır. Bir mesajı olmayan cümle düşünülebilir mi?
Hayır, değersiz veya değeri alçaklık, sünepelik olanlara gereğinden fazla önem veren konuşmaların, yazıların alıp başını gittiği, sapmışlığın hakimane bir tavırla yaygınlaştığı bir ortamda üstelik önemsenmesi gereken durum, varlık ve nesnelerin de neredeyse unutulmaya terk edildiği, görmezden gelindiği bir devirde birçok lüzumsuz cümle ile karşılaşıyor olsak bile bu her cümlenin bir anlam, bir mesaj taşıdığı gerçeğini değiştiremez.
Cümlelerimin ifade etmek istediği şeylerin silikleşmesini istemiyorum. Sözü dolaştırmayayım, derdim; bu sıralar ortalıkta sanat eserlerinde mesaj kaygısıyla hareket edilmemesi gerektiğini diline dolayan entelektüellerimizin hayli arttığını söylemek. Birçoklarının bu tutumu bakıyorsunuz çok budalaca bir tutuma dönüşüveriyor.
Öyle büyük, önemli şeyler düşünüyorlar, öyle güzel, estetik hissedişler yaşıyorlar ki bu sanatçılarımız zannedersiniz ki altın yumurtluyorlar!
Sanatçı sanatına mesaj karıştırmamalıymış.
İdeolojik veya dini kaygılarla sanat yapmaya kalkışmamalı imiş. Eserinizde dini kaygıları içeren unsurlar varsa bunlar sanatınıza gölge düşürür, hatta sanatçılıkla alakanız bile kalmazmış.
Sanatçı siyasetten uzak olmalı imiş.
Hiçbir tarafın adamı olmamalı imiş.
Aman emredersiniz efendim. Siz isteyin yeter ki!
Bunlar bir sanatçının yaşadığı çağın tanığı olmakla sanatçı olabileceğini, vicdanına sağırlaşanların sanatla hiçbir şekilde yakınlaşamayacaklarını bilmiyorlar herhalde. Böyle bir sorumluluk duygusunun eksikliğini hissetmekten de son derece uzaklar. Bir de yetmiyormuş gibi bu sorumluluk duygusunun tesiriyle eser ortaya koyan sanatçıları dışlıyorlar. Dışlamayı bırakın sanatçı bile saymıyorlar onları.
Sekülerliğe kapılmadan!
Elbette her tebliğ yapanın sanatçı olduğunu iddia ediyor değilim. Veya tebliğ ile sanatı karıştıranların hayli bol olduğunu ben de biliyorum ama tebliğ kaygısının bir sanatçının sanatına gölge düşüreceğine inanmıyorum. İnsanlığın muhteşem eserlerinin dinî kaygılardan kendilerini ayırmayan yani seküler takılmayan sanatçıların ellerinden doğacağına inanıyorum. Bu Batıda da böyle oldu Doğuda da! Hem sanat hem de tebliğ yapıyorum diyen adam işini iyi yapıyorsa eyvallah ama beceremiyorsa bu onun beceriksizliği ile alakalı bir durumdur; her kaygılı yazarı, sanatçıyı itham etmemizi gerektirmez böylesi durumlarla karşılaşıyor olmamız. Bir eserin sanatsallığı sanatçısı kim olursa olsun, neden bahsederse etsin üslubuna, üslubunun biricikliğine bağlıdır; bahsettiği konuya değil.
Ama bunu anlatamazsınız.
Sevgili entellerimize anlatamazsınız.
Kudüs ne demek anlatamazsınız.
Yada Cahit Zarifoğlu’nun
‘Sen Filistin hokkaları doldur kanla
Şairler eğer ahın varken
Uzanırlarsa tomurcuklara güllere
Her biri kanlı bir ateş gibi bir korku
Bir azar bir şamar olsun’ (Daralan Vakitler)
dizeleri son derece ideolojik, gayri sanatsal(!) dizelerdir onlara göre. Böyle şeylerle bir yere varılamazdır.(Varmak istedikleri yer neresi ise?!) Şiir, öykü, deneme, müzik ümmet kaygısına kapalı olmalıymış.
Görüyor musunuz yedikleri herzeyi.
Kendileri sorumluluklarını yerine getirmedikleri gibi sorumluluğunu yerine getirme çabasındaki sanatçılara da çamur atmaya çalışıyorlar. Onların bu hallerine fazla yanmıyorum ama bir de el üstünde tutuluşları var ya işte buna dayanamıyorum. Malum fikirsizleşmenin, renksizliğin, İbrahim Tenekeci’nin deyişiyle herkese kucak açmanın ( Sayın Tenekeci ‘Ne olur o kucağın hali öyle?!’ diyordu, tuttum bunu!) moda olduğu ve teşvik edildiği bir dönemde Cahit Zarifoğlu olmak, Sezai Karakoç olmak, Nuri Pakdil olmak, Hasan Aycın olmak, Taner Yüncüoğlu olmak, Ömer Karaoğlu olmak bedel istiyor.
Yolumuz yolundan sapmama azmindekilerin yoludur. Sanat mı; bu konuda Mevlana’nın, Üstad Sezai Karakoç’un bakış açısını kuşanmayı savunuyorum.
Bir de diyorum ki sanatsa tevazu ile sanat,
namazı terk etmeyen sanatçı,
ümmeti ihmal etmeyen sanatçı,
üslubunu boşlamayan sanatçı!
Edebi tac edinen sanatçıyı başımda tac etmekten şeref duyarım!
Asım Gültekin'ın Yazısı.