Mâzide Kaldı O Ramazanlar...
Site Özel
3272 okunma
Ömer Öztürk / Genç Haber Merkezi
Mübarek Ramazan Ayı geldi, geliyor, az kaldı derken, geldi de, yarısı bile oldu, neredeyse Bayram gelecek... Bazı memleketlerde ananevî kanlı Ramazan açılış tarifesi bu sene de uygulandı ve maalesef Mısır’da ilk gün kan aktı.
Elden ne gelir? Biz elimizden geleni yapıyoruz. Fakat “kıyamet” dedikleri bize vaad edilmedi mi? Ve bu kıyamet dedikleri iyilikten kopmayacağına göre – eee – elbette kötülükten kopacak değil mi? O hâlde, bu eksik ve kusurlu dünyada dâima kötülüğün galip geleceğini kabullenmek mecburiyetindeyiz.
Bu seneki Ramazan’ın bende çok özel bir hatırası var. Ramazan ayının ilk günü, yâni 9 Temmuz, aynı zamanda benim doğum günüm. O gün ben 39 yaşımdan gün aldım ve inşallah yeniden doğdum.
Gelin isterseniz, bunları bir yana bırakalım, fazla vakit kaybetmeden, Ramazan çadırlarına doğru yol alalım. Yok; daha İftar vaktine çok var. Ben sizi mâzideki Ramazan çadırlarına götüreceğim. Bu işler nasıl başladı? Sizleri bunlar hakkında bilgilendirmeye çalışacağım:
Ramazan’ı beklediğimiz günlerden birinde. Sanırım on beş gün falan evvel. Üsküdar’da müdavimi olduğum, antikacı dostlardan birinin dükkânında gördüğüm bir tabak beni çok duygulandırdı. Tabağı tereddütsüz satın alıp arşivhânemin en mutena köşesine yerleştirdim, girene-çıkana gösteriyorum. Bu yâdigâr tabakta bakın neler yazıyor:
“2000 senesi Ramazan Çadırı Hatırası, Yaşayalım Üsküdar’da Ramazanı. Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat.”
Bu nottan hareketle bir hususun altını ehemmiyetle çizmek isterim: Bugün artık klasik hâline gelen Ramazan Çadırı mefhumu ilk defa Üsküdar’da, Üsküdar Belediyesi’nce doksanlı yılların sonunda kuvveden fiile (uygulamaya konmuştur) geçirilmiştir. O ândan itibaren de, dar gelirli vatandaşın, her sene mübarek Ramazan iklimi yeryüzünü tesiri altına almaya başlar başlamaz, iftar ve sahurda sofraya nasıl aş koyacağı endişesi yarı yarıya azalmış, bu ulvî ibadet eziyet olmaktan çıkmıştır. Bunda herkes hemfikirdir.
İşin güzel tarafı, Yılmaz Bayat belediyesinin başlattığı bu tatbikatın, İstanbul hatta memleket çapında yaygınlaşmış olmasıdır. Fikir tutmaya – da – bilirdi. Ama Allah bir şeye kün (ol) deyince oluyor, hiçbir kuvvet de bunun önüne geçemiyor.
Okudunuz: tabağımız 2000 yılının Ramazan Ayını ve Ramazan faaliyetlerini tespit ediyor. Esâsen, 2000 Ramazan’ının ve 2000 Ramazan Çadırı faaliyetlerinin çok mühim bir özelliği var. Hepimizin bildiği, 17 Ağustos Körfez Depremi’nin birinci sene-i devriyesine denk geliyordu on bir ayın Sultanı. Eh, az çok yaralar sarılmış, acılara tuz biber ekilmişti. Bu bir yerde yeniden doğuş harekâtıydı. 1999 senesinde, bu acı hâdise sebebiyle, Ramazan Çadırı faaliyetleri iptal edilmiş, eğlenceler gerçekleştirilmemişti (inşallah, 17 Ağustos’a dair, kapsamlı intibaî (izlenimsel) bir hatırat kaleme alacağım; hele vakti gelsin de).
Genç Dergi Neşriyat Müdürü Süleyman Ragıp ile You Tube için gerçekleştirdiğimiz “Yazar Ömer Öztürk Konuşuyor” başlıklı söyleşide askerden gelir gelmez yazı dünyasına ilk çekingen adımlarımı attığımı ifade ediyorum ya, o sene esâsen ilk koştuğum yerlerden biri de Üsküdar’daki Ramazan Çadırı idi. Mesut bir tesadüf ile, askerliğimin bitiş tarihiyle Ramazan ayı aynı döneme denk gelmişti. Böylece bendeniz daha bayram gelmeden bayram yapmıştım. Eee, kolay mı askerlikten kurtulmuştum.
Yıllarca, Ramazan çadırlarında etkinlik izledim. İftarımızı açar, ondan sonra, karagöz, sihirbaz, konser gibi eğlencelerle vakit geçirirdik. 2004’te Marmaray çalışmalarının başlamasıyla, iş biraz tavsadı. Bir ara Ramazan vapurları geldi. Çadırlar her ilçede devam ederken, başladığı yerde Üsküdar’da veda selâmını verdi.
Şüphesiz anlatılacak çok şey var. Ama bunları da, inşallah, bir hatıratıma saklamak istiyorum.
GENÇ'ın Yazısı.