İnsan Karpuz Değildir
Bilelim ki insan karpuz değil, zamanla dura dura gelişip büyümez. Karpuz bile durarak büyüse de yine bir emek ister. İnsan kabiliyeti, yeteneği ise karpuzdan daha çok emek istiyor. İşlenirse bir ömür işe yarıyor, işlenmezse çürüyüp gidiyor.
Emek kritik bir kelime. Çünkü her şey emek istiyor. Bir bahçe emek istiyor, bir iş emek istiyor, bir ilişki emek istiyor. Emek olmadığı zaman ne kadar güçlü, ne kadar güzel, ne kadar tatlı da olsa bir şeyler zaman içerisinde zayıflaşıyor, çirkinleşiyor, acılaşıyor. Dolayısıyla emek şart, her zaman.
İnsanın içinde taşıdığı kabiliyet ve yetenekler de emek istiyor. Açığa çıkmak, işlenmek, güçlenmek istiyor. Açığa çıkmadan, işlenmeden ne kadar güçlü olursa olsun bir kabiliyet ve yeteneğin kullanılır hale gelmesi ve kişinin işine yaraması çok zor.
Meşhur bir hikaye vardır: Bir komutan ölmüş. İyi bir insanmış. Haksızın yanında zalimin karşısındaymış. Sormuşlar komutana “Sen dünyada iyi bir insandın, ne istersen yapalım, söyle!” Cevap vermiş komutan: “Ben” demiş “dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komuta yeteneğine sahip insan ile tanışmak isterim.” Tamam demişler ve beklemeye başlamış komutan heyecanla. Bir yandan da aklından kitaplarda savaşlarını ve zaferlerini okuduğu, tarihe mâl olmuş isimler geçiyormuş. Derken bir adam getirmişler, komutan saygıyla ayağa kalkmış, hürmetle yer göstermiş. Bir süre sessizlikten sonra de cesaretini toplayıp “Efendim isminizi bağışlar mısınız? “ demiş. Adamcağız ismini söylemiş, komutan çıkartamamış. Zihnini zorlayıp hatırlamaya çalışmış ama bir türlü hatırlayamamış. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi komutanı karşısındaymış ve komutan ismini hiç duymamış. Kendine esef edip sormaya devam etmiş: “Efendim hangi ordunun komutanıydınız?” Şaşırma sırası adama gelmiş. Komutana garip garip bakmış ve “ne komutanı, ben ayakkabı tamircisiydim” diye cevap vermiş. Komutan emin olmuş bu sefer bir hata olduğuna ve sitemle sormuş meleklere: “Beni yanlış anladınız. Ben dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komuta yeteneğine sahip insanı ile tanışmak istedim, siz bana bir ayakkabı tamircisi getirdiniz” demiş. Melekler cevap vermişler: “Bu adam dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komuta yeteneğine sahip kişisidir. Ancak yeteneğini kullanmadığı için ne komutan olabildi ne de asker!”
Çok sayıda gençle konuşuyorum. İlgilerini merak ediyorum, yeteneklerini soruyorum. Bazıları bilinçli bir şekilde, bazıları da ezbere cevaplar veriyorlar. Doğrusu yanlışı yok tabi bu cevapların ama doğrusu yanlışı olan bir diğer soru var ki o da şu: “Yeteneğini geliştirmek için ne yapıyorsun?”
Genelde bu soruya yanlış cevaplar alıyorum. “Hiç bir şey” “şimdi ne yapabilirim ki” “üniversiteye başladığımda yapacağım” “üniversite bittiğinde yapacağım” “yaz tatilinde yapacağım” gibi yanlış cevaplar. Gençler bekliyorlar, bir zaman gelecek, bir an gelecek o zaman geliştirecekler yeteneklerini, kullanacaklar kabiliyetlerini. Halbuki gerektiğinde kullanmak için bugün işlemek gerekiyor. Bugün kullanmak gerekiyor. Ve ne kadar erken başlanırsa o kadar da iyi oluyor. Öbür türlü zaman geçip gidiyor da insan körelmiş yetenekleriyle hiç bir şey yapamaz halde kalabalığın ilgilerinin peşinde ziyan olmuş bir ömür tüketiyor.
Bilelim ki insan karpuz değil, zamanla dura dura gelişip büyümez. Karpuz bile durarak büyüse de yine bir emek ister. İnsan kabiliyeti, yeteneği ise karpuzdan daha çok emek istiyor. İşlenirse bir ömür işe yarıyor, işlenmezse çürüyüp gidiyor.
Mehmet Dinç'ın Yazısı.