Ömer Çelik

İnsan olarak yaratıldın. İmtihan salonuna getirildin. Uzun bir yolculuktasın. Bu yolculukta rehberin Kur’an-Sünnet ve bu çizgide yürüyen gerçek mü’minlerdir. Bu yolculuğun tehlikeleri de var. Önündeki rehberler, bu tehlikelere ve canına kasteden amansız düşmanlara karşı seni uyarmaktadır.

En büyük iki düşmanın nefis ve şeytandır. Şimdilik sana nefis düşmanından söz etmeyeceğim. Biraz daha büyü, biraz daha nefsini tanı. Sırası gelince onun da ne yaman düşman olduğunu sana anlatacağım. Şimdi öncelik şeytanda. Çünkü Rabbimiz her şeyden önce şeytanın şerrinden, kötülük ve zararlarından kendine sığınmanı; “Eûzü billâhi mineş şeytânir racîm”: (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım) demeni istiyor. Özellikle Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlarken mutlaka bunu yapmanı tavsiye ediyor (bk. Nahl 16/98).

Sen Müslüman bir gençsin. Öncelikle en güzel isim ve sıfatlarıyla Rabbini tanımalısın. O’nun kulu olduğunu ve bu hayatta en şerefli görevin “Allah’a kulluk” olduğunu hiç unutmamalısın.

Sevdiğin bir insanın emrini tutmak, dediğini yapmak bile sana ne kadar derin bir haz verir. Onun bir aferinine, bir iltifat ve takdir ifadesine dünyaları değişmezsin. Düşün ki emri veren bütün göklerin ve yerin Rabbi, o emri tutan da sensin. Onun emrine uyduğunda sana “Âferin!” diyecek, seni tebrik edecek ve sevecek olan da yine âlemlerin Rabbi. Dolayısıyla hayatının her anında Allah’ın emrine uygun davranan bir asker gibi titiz ve dikkatli olmasın.

Şeytan büyük ve açık bir düşmandır. Sakın onu küçük ve önemsiz göreyim deme. İlk defa Allah’a baş kaldıran, isyan eden o olmadı mı? Hz. Adem babamızın cennetten çıkmasına o sebep olmadı mı? Kâbil’i Habil’i öldürmeye teşvik eden de odur. Hz. Eyyub’un hastalığı demlerinde, onu yorup bıktıracak ve şerrinden Allah’a sığındıracak amansız düşman yine o! Hz. İbrahim’i, İsmail’i ve Hacer’i Allah’ın emrini yerine getirmekten vazgeçirmek için ne kadar mücadele verdiğini unuttun mu?

Şeytan, Yüce Allah’a baş kaldırıp büyüklenerek:

“Yemin olsu ki ben senin kullarını mutlaka azdıracağım. Onlardan ihlasa erdirilmiş olanlar hâriç” (Sâd 38/82-83).

“Ben senin doğru yolun üzerinde oturacağım. Onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından gelece(k vesvese verece)ğim. Onların pek çoğunu şükredenler olarak bulamayacaksın” (A‘râf 7/16-17).demedi mi?

Gördüğün üzere Allah’a baş kaldıran, insana düşmanlığını yeminle ilan eden ve Allah Teala’nın:

“Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır” (Fâtır 35/6) buyruğu ile apaçık düşman ilan edilen, damarlarında dolaşan, sürekli kötülük düşünceleri aşılayan birini küçük görmen ve ona gâfil aldanman akıl kârı değildir.

Öyleyse şimdi ne yapman gerekiyor?

Sana şeytanla ilgili önemli bir sır vereceğim: O mel’un, Allah’ın anıldığı yerde asla duramaz. Tutunamaz, hemen kaçar. O halde dilinle ve kalbinle hep “Allah” diyeceksin. Daima Allah’ın anıldığı yerlerde duracaksın. Allah’ın anılmadığı yerlerden, şeytandan kaçar gibi kaçacaksın. Bu takdirde o amansız düşmandan kendini emniyete almış olursun.

Düşman yaman olsa da onu vuracak silah elinde bulunuyor. Eğer sen o silahı kullanmaz da düşmanına mağlup olursan bu senin gafletin ve suçundur. Bak ki Rabbin ne buyuruyor:

“Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda, (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler. (Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar” (A‘râf 7/200-202).

Kardeşim! Karar ver, sen kimin dostu olmak istiyorsun? Seni yaratan, rızıklandıran, gören gözünü, işiten kulağını, konuşan dilini, tutan elini, yürüyen ayağını ve düşünen aklını ve sayamayacağın kadar görünen ve görünmeyen nimetleri sana karşılıksız ikram eden Allah’ı mı; yoksa seni uçurumlardan aşağı cehennem çukuruna yuvarlamaya çalışan şeytanın mı?

Düşün ve tercihini iyi yap.


GENÇ'ın Yazısı.