Ayşe Büşra Aydemir

Ol Dedi Oldu, Big Bang deyince “gaz ve toz bulutu” klişesiyle tatmin olamayanlar için yazılmış bir kitap gibi geliyor. Dünyayı Allah’ın ekseninde döndürüyor bütün sis ve tozu dağıtıyor benzersiz anlatımıyla Tuna . Okurken zaman-mekân-boyut kavramlarının sonsuz küçüklüğü içinde sıkışıp, sonsuz büyüklüğü içinde kaybolmuş buluyorsunuz beyninizi. Akıl ve mantığın stop ettiği anlar tefekkür ve tevekkülün zirve yaptığı anların müjdeleyicisi oluyor. Makro alemlerden mikro alemlere ışık hızında seyahat ediyor, hayret ediyor, hayran oluyor ve tabi ki sonunda teslim oluyorsunuz...

Allah, yerleri ve gökleri hak olarak yarattı ayeti kerimesi ışığında halk etmenin yoktan yaratmak anlamıyla beraber, ‘’zaten var olanı varlığa geçirme’’ gibi bir anlam daha içerdiğini belirtiyorsunuz. Var olanı yeniden varlığa geçirmeyi biraz daha açıklar mısınız?

Bizler yüce ilminde zaten vardık. Ervah (ruhlar) aleminde de bizlere “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye hitap ederek bu hitaba muhatap olma şerefine nail olan soyut alemdeki ruhumuz zaten mevcut, yaratılmış ve var idi. Bu hakikati de her zaman aklımızda tutmanız gerekir. Sonuçta ruhi varlığımız, bu aleme yani bu evrene tenezzül (nüzul) indi ve anne karnına ilişti.

Lavrosier’in ‘’Hiç bir şey yoktan var edilemez var olan da yok edilemez’’ sözü görünüşte evrenin yaratılışıyla bir tezat oluşturuyor gibi... Yine halk etmenin geniş manasıyla, Allah önce yoktan var edip, 14 milyar yıldır da yine var olanı varlığa geçiriyor diyebilir miyiz? ‘’O her an bir iştedir’’ ayeti kerimesi bu durumu destekler mi?

Bu soru bana çok sık sorulur. Ben de aynı cevabı veririm. Lavosier’in bu hükmü doğrudur. Bunda herhangi bir yanlışlık veya hatalı bir yaklaşım yoktur. Evren yaratıldıktan sonra, yani “madde- enerji” ikilisi ortaya çıktıktan sonra artık yeni bir madde yaratılmamıştır. Mevcut maddeden milyonlarca molekül ortaya çıkmıştır. Ama asıl olan atomlar; hatta atom altı parçacıklar diyeceğimiz protonlar, nötronlar, elektronlar ve kuarklardır. Evren “kuark” denilen minicik parçacıklardan olmuş, oluşmuş; meydana gelmiş, özetle yaratılmıştır.

Bu açıdan bakıldığında yeni bir madde, evrene nereden gelecek ve yaratılmış olan madde nereye kaybolup gidecektir? Sadece ve sadece maddenin döngüsü, devri ve dolaşımı vardır. İşte bu nedenle hiç bir şey kaybolmadığına göre hiçbir şey de yeniden yaratılmayacaktır. Başka bir anlatımla Lavosier’in bu yasası evren kurulduktan ve işlemeye başladıktan sonra bir “evren yasası” olarak karşımızdadır. Bunu iyi düşünmek ve iyi değerlendirmek gerekiyor. İnsana gelince: İnsanın maddi özü zaten Big Bang’da plânlanmıştır. Zira bedenimizin alt yapısı atomlardan oluştuğuna göre ve bu atomların yaşı da 14 milyar olduğuna göre bizim yaşımızın da 14 milyar yıl olduğunu ileri sürmemiz tamamen doğru ve sahih bir yaklaşım olacaktır.

Entropi bu defa her canlının sahip olduğu bilgi birikimini bir başka canlıya aktarma isteği şeklinde kendini gösterir. Minicik bir meyve çekirdeğindeki bilgi o meyvenin tadını, rengini, kokusunu, büyüklüğünü, şeklini belirleyecektir. Madem böylesi bir tohumdan ormanlar meydana geliyor aynısı insan ırkının çoğalması içinde söz konusudur. Bir erkek tohum hücresinin, kadın hücresiyle birleşmesiyle iki değişik bilgiden oluşan bir bebek dünyaya gelir. İki farklı cinsin bir araya gelme eğilimi, kendilerinde saklı olan bilgi yüklerini bir başkasına iletme arzusundan başka bir şey değil. Bilginin yayılması... Tıpkı ilk olarak kozmik bir yumurta halindeki evrenin ‘’büyük patlama’’ sonucu tüm uzaya yayılması gibi.

Ya da GENÇ derginin her ay yayına hazırlanıp bizlere sunulması. :)

Entropi şaşmaz bir evren yasasıdır. Enerjinin, bilginin ve yoğunluğun sürekli olarak dağılımını ve yayılmasını sağlar. Evrenin genişlemesi buna bağlıdır. Big Bang’den (Büyük Patlama) sonra sıcaklık değerinin düşmesi buna bağlıdır. Günlük yaşamımızda dağınıklığı önlemek için hep çaba sarf ederiz. Bu doğa kanunu her yerde her zaman için geçerlidir. Ve işin belki de en tuhaf tarafı entropik değer asla azalmaz daima ve daima artar.

Eserlerinizde en çok dikkatimizi çeken konulardan birisi Entropi. Bir İlahiyatçı adayı olarak sormak isterim, mutlak bir düzen getirmeyi amaçlayan din sistemlerinin bu düzeni sağlarken entropi denen evren yasasıyla ters düşmeleri, tabiri caizse akıntıya karşı kürek çekmeleri gibi zorlu bir durum olduğunu söyleyebilir miyiz? Acaba bütün peygamberlerin ve Allah’ın düzenini yeryüzünde hâkim kılmak isteyen sâlih kulların imtihanı mıdır entropi?(Entropi-organizasyon ilişkisi)

Doğrudur. Entropi şaşmaz bir evren yasasıdır. Enerjinin, bilginin ve yoğunluğun sürekli olarak dağılımını ve yayılmasını sağlar. Evrenin genişlemesi buna bağlıdır. Big Bang’den (Büyük Patlama) sonra sıcaklık değerinin düşmesi buna bağlıdır. Günlük yaşamımızda dağınıklığı önlemek için hep çaba sarf ederiz. Bu doğa kanunu her yerde her zaman için geçerlidir. Ve işin belki de en tuhaf tarafı entropik değer asla azalmaz daima ve daima artar.

Entropiyi açıklarken enformasyonla olan bağlantısından da bahsediyorsunuz ve günlük hayatımızda entropiye sayısız örnekler getirerek bizi adeta şoke ediyorsunuz. Evrendeki bu informasyon bilinç halinin ve enerjinin sürekli yayılmak istemesi ile alakalı olarak şu an bu röportajı yapmanız da entropi gereği midir? Sizdeki infonların (bilgi’nin en küçük birimi tabir edilen ‘bilgi paketçiği’) bizlere geçmek isteğinden ötürü müdür? (Entropi- enformasyon ilişkisi)

Demek oluyor ki siz benden bilgi istediniz, tavsiye istediniz ben de aklımın erdiği kadarıyla bu bilgileri size aktardım. Böylece benden size ve sizden de diğer okurlarınıza bu bilgiler yayıldı ve çoğaldı. İşte entropi gerçekleşti.

Yine sosyal sorumluluk ve yardımlaşma projelerinin içimizdeki eşrefi mahlukât ve Muhammedî bilinç gereği ortaya çıktığı, enerjimizi ve bilgimizi insanların faydasına sunmamızı sağlayan şeyin de entropi olduğunu söyleyebilir miyiz? Nihayetinde bilgi ve her türlü konuda bir aktarım ve eşitlenmeye giden bir süreç var. Aynı zamanda zekât vermek de entropiye örnek olabilir mi? Paranın bir elde toplanmaması dağılması ve genel açıdan bir eşitliğin sağlanması gibi düşünebilir miyiz? (Entropi-din ilişkisi)

Bu sorunuz beni de düşündürdü. Fizikteki bazı sabitler ve yasalar, acaba zaman zaman sosyal alanlara da uygulanır mı diye düşünmek yerinde olur. Zekât da bu konuya girer mi? İlginç bir soru oldu ama galiba haklısınız. Zekâtın da paylaşma ve mâli yönden bir yaygınlaşma olması kabul edilebilir bir entropi yasası olabilir.

Teşekkürler...

Entropi Nedir?

Termodinamiğin iki temel yasası vardır. Birincisi enerjinin korunumu prensibidir. Enerjinin kaybolmaması daima dönüşmesi ve bu evrenden çıkamaması durumudur. İkincisi ise enerji farklılığının zamanla eşitlenmeye doğru yönelme isteğidir. Enerjinin bu eşitlenme isteğine entropi denir.

Entropi üç şekilde tanımlanıp yorumlanabilir.

Birincisi; enerji alışverişidir ki entropi, enerji farklılığı olan bir yerde, yüksek değerdeki enerjiden düşük değerdeki enerjiye doğru akımı sağlayan şeydir. Bu akım iki enerji düzeyi eşitleninceye kadar devam eder ve nihayetinde entropi en yüksek seviyesine ulaşır. Örneğin bütün akarsuların denize dökülmesi gibi. Yüksek seviyede bulunan suların taşıdığı yüksek potansiyel enerjinin, düşük seviyelerdeki denize enerji aktarma isteği... Tıpkı birleşik kaplardaki su seviyelerinin eşitlenme isteği gibi.

İkincisi; organizasyonla ilgilidir. Bir sistem ne kadar organize olmuşsa o kadar düzenlilik, kararlılık gösterir. Bu aynı zamanda o kadar az entropiye sahip de demektir. En basit örnek, molekülleri daha organize olan buzun, bir süre sonra molekülleri daha düzensiz olan suya, bir müddet sonra da daha da düzensiz bir hal olan gaza dönüşmesidir.

Ya da temiz kıyafetlerin kirlenmesi, her şeyin zamanla bozulması, tozlanması yıpranması entropik değerin hep arttığını gösterir.

Makro boyutta evrenin Bigbang’den sonra her saniye daha da düzensizleşmesi, tabiatın ve çevremizin kirlenmesi, terör, kaos, çarpık kentleşmeye kadar... Ve dolayısıyla kendi kıyametine hızla koşan bir evren!

Ya da fanilik demektir. ‘‘Her nefis ölümü tadacaktır’’ demek de olabilir.

Üçüncüsü; enformasyonla ilişkilidir.


GENÇ'ın Yazısı.