M. Emin Kul

Bin yıldır bu topraklarda yaşayan aziz milletimizin bir âdeti vardır: gidene dur, durana git demez.

Tarih boyunca yaşadığı zorluklar karşısında da sabreder ve Rabbine sığınıp zulme direnir. Ne Timur’un kıyımında, ne haçlı saldırılarında, ne dünya savaşlarında buna teşebbüs etmiş, ne Erzurum’da Moskof ve Ermeni mezaliminde, ne Bursa’da Yunan generalinin Osman Gazi’nin sandukasını tekmelediğinde, ne de Maraş’ta Fransız askerinin bacısının başörtüsüne el attığında yılmamış ve dıştan gelen zorluklar karşısında topraklarını terk etmeyi düşünmemiştir.

Sadece dış değil, son yüzyıldaki iç siyasi zorluklar karşısında da ne kaçmış ne de bunlara boyun eğmiştir. Zaman gelmiş kitabını saklanıp ahırda öğrenmiş, ezanının aslını içinden okumuş, oylarıyla seçtiği başbakanlarının, bakanlarının asılmasını görmüş, gün gelmiş evindeki öküzünü, ununu satarak yaptırdığı kursların okulların kapatılmasına, üniversitelerden atılan ya da zorla başörtüsü çıkartılan kızlarına zulmedilmesine, sadece Rabbinin emirlerine uyduğu için hakkı yenmesine rağmen, memleketten gitmeyi düşünmemiştir.

Çünkü her zorluğun arkasından bir kolaylık geleceğine iman edenler zulmün de devamlı olmadığını iyi bilirler.

Karanlık sevdalıları için fecrin başlangıcı tabi ki kötü işarettir ama şu iyi bilinmelidir ki; isteyen Kandil Dağı’na isteyen İsviçre Alplerine kaçsın, güneş her yere vaat edildiği vakitte doğacaktır.


GENÇ'ın Yazısı.