Asya Aysel Kurşun

İslâm öncesi edebiyatta adı Sagu olan Ağıt, üzücü olaylar, dermansız dertler, savaşlar, acı ölümler karşısında dizelenen türküdür. Dîvan edebiyatında mersiye olarak bildiğimiz ağıtı söyleyene ‘ağıt yakıyor’ denilir.

İnsanın acısını veya çaresizliğini dillendirmesi, belki de yükünü hafifletmesi açısından önemli olmakla beraber, yakılan ağıtların acı tınısı yaraya tuz basar gibide hissettirebilir. Şimdi büyüklerimin hep anlata geldiği birkaç ağıtı hikâyeleriyle birlikte aktarmak istiyorum.

Toprağı bol olsun, vaktiyle taze bir gelin olan köyümüzün eskilerinden bir nenemiz, amcasının oğlu ile evlenir. Eşinin vücudunda çıkan bir yara sebebiyle kısa zamanda dul kalır. Cenazenin çenesini bağlayıp, kefenleyip yatırdıklarında:

"Hicim gibi hicim gibi

Burma bıyık sicim gibi

Ne ağlarsın amcam kızı

Başucumda bacım gibi"
diye ağıt yakar.

Pazarcı bir ağabeyin yenice evladı olur. Alanya yolunda pazardan dönerken geçirdiği bir kazada Rahmet-i Rahman’a kavuşur. Kız kardeşi ise:

"Alanya yolları dar demedin mi?

Ecel gelir iken ‘dur’ demedin mi?

"Beşikte bekler, Kemal’im var" demedin mi?"


der der ağlar.

Kötü hastalıktan genç sayılacak yaşta vefat eden Sarı gelin’in eşinin halası:

"Yüksek götürün salını

Gitsin görünü görünü

Ölmüş dediler doğru mu?

Ağamın sarı gelini?"


Aynı cenaze için kız kardeşinin ağıtı;

"Yaylamıza vardım, suları serin.

Gel de gör yaram çok derin,

Yitirdim bacımı büküldü belim…"

Gelin giden kızın yengesinin yaktığı ağıt ise şöyledir:

"Evlerin önü uzun kuyu,

Kuyunun içilmiyor suyu,

Eloğlunun bilinmiyor huyu,


 A yengem!"

Bir köyde alacak verecek meselesinden öldürülen iki kardeşten birinin adı Şakir diğerininki Kusat’tır. İkisi de evlidir ve evlat sahibidir. Ve her ikisi de evlattır. Analarının yaktığı ağıtlar;

"Anasının ince belli Kusatı,

Yedi gitti iki köyün fesadı.

Dışarı çıkarım dumanlı dağlar,

İçeri girerim gelinler ağlar."

İki kardeş dargınken, biri rahmet-i Rahman’a kavuşur. Diğerinin yanık ciğerinden şu ağıt çıkar;

"Şu kara buluttur yağmur yağdıran,

Kırmızı güneştir meyve verdiren,

Kardeş acısıdır boynum eğdiren…"

Mutlaka her milletin ayrı bir ağıt kültürü vardır. Bizim milletmizde de ağıt kültürü çok geniş bir yelpazede görülür. Ve acının, sevincin, çaresizliğin ses tonundaki dalgalanmalarıyla beraber dizelere naif dokunuşu, Ağıt’ı edebî bir sanat hâline getiriyor...


GENÇ'ın Yazısı.