Düşünmek Varken Konuşmak Niye?
Mahmut Özşahin
"Artık düşünmek ve doğru düşünmeyi bilerek ilerlemek lazımdır!" diye bağırdı, kürsüden. Bu aslında zihnindeki bir fırtınanın kısa bir süreliğine vücudunda dalgalanması ile çıkan sesti.
"Evet‘’ dedi.“ Ama ya düşünmek gözlerin altına çekilen kalemden farksız ise, ya o zaman ne yapmak gerek." Gözleri önündeki toplulukta düşünen bakışlar aradı. Dünya’yı şimdiden avuçlarının içerisine almış simaların hasreti ile yanıp tutuşuyordu.
"Doldur kâseyi!” dedi. “Doldur gitsin." Sonra başını yere eğdi. Kirpiklerinden ardı ardına birkaç damla yaş düştü. Sessizce, âvâre konuşmaktan bıkmıştı artık. Yıllardır dil döküyordu. Kalbini, önüne gelen bir avuç veya kalabalık- her neyse işte- insana açıyor ve kendinde olanı onlara aktarmaya çalışıyordu. Ama hâlâ onu gerçekten anlayabilen, fiiliyatını sezebilen çıkmamıştı.
Zihni tekrar, genel anestezi için verilen narkoz gibi vücudunun her noktasını titretti. Önündeki kürsüyü kaldırıp arkasına fırlattı.
"Dalgıç olmak isteyen benimle gelsin!" diye bağırdı ve çıktı.
Orada bulunan herkes, söylediklerine bir anlam vermekten oldukça uzak bir hâlde sadece seyretmişlerdi. O giderken ağızları bir karış açık birbirlerine bakınıyorlardı. Hepsinin ağzında dönüp dolaşan farklı farklı cümleler vardı.
"Ne demek istedi, acaba? Nasıl giyinmişti gördün mü? Çok sert bir insan. Biraz sakin olması lazım, bence. Hadi gidelim. Uçağımız kalkmak üzere. İftar saat kaçta bugün?"
On yirmi yaşlarında bir genç ayağa kalktı. Etrafındakileri hafifçe süzdü. Bu insanların yanında durarak kendisinin yüceltebileceği bir aksiyon hissedemiyordu. Nedâmetin yamacı işte burasıydı. Düşünemeyen, akıl edemeyen insanların, cehaletinin altında penceresiz bir odayı aydınlatan loş bir lamba gibi hayat sürmek en zor şeydi. Az önce kızıp giden kişinin nükteli cümlelerinde ne demek istediğini şimdi anlıyordu.
Haklıydı. Düşünmek varken konuşmak niye? Konuşmak lambayı yakmak gibi bir şey veya yanmaktır sadece. Düşünmek ise lambanın kendisidir. Etrafı aydınlatan ışık kaynağıdır. Lamba olmadan aydınlık olur mu? Konuşursun, sürekli konuşursun. Sonra bakarsın ki aklında dile getirilmemiş bir düşünce kalmadığı için saçmalamaya başlamışsın. Farkında olmadan bilgisizliğin ekranına kilitlenmişsin. Gözlerini o ekrandan ayıramazsın. Çünkü yücelmek ve bir şeyleri geliştirmek için veya yanlışları değiştirmek için hayal kurmazsın. Sadece tatmin olmak istersin ve hayallerin bu arzuna göre şekillenir. Bu hayaller seni sahteliğe iter. Gözünü boyar ve gözünün altına kalem çekersin… İşte o an hiç durmadan ve düşünmeden daha doğrusu sana has bir mantık ile düşünmeden konuşmaya başlarsın. Ağzından çıkan kelimeler senin seviyeni ve hayallerinin boşluğunu ele verir.
GENÇ'ın Yazısı.