İbn-i Batuta, Şam seyahati çerçevesinde uğradığı; Şam’ın kuzeyindeki bir dağ olan Kasyun’un bir mağarasına sığınarak ölen yetmiş peygamberin acıklı hikâyesini ve bu mübarek dağa ait diğer gizemleri Tihaber okuyucuları için yazdı.

Kasyun, Şam’ın kuzeyinde bir dağdır. Bu dağ, enbiya-i izamın (a.s.) çıktığı yer olması hasebiyle mübarek bir makamdır. En önemli yerlerinden biri de İbrahim Aleyhisselam’ın doğduğu mağaradır. Bu, uzun ve dar bir mağara olup, yanında yüksek minareli büyük bir bir mescit bulunur. Adını andığımız bu aziz peygamber, Kuran-ı Kerim’de bildirildiği üzere (En’am) yıldızları, ayı ve güneşi bu mağaralardan müşahede ederdi. Mağaranın arkasında Hazreti İbrahim’in (a.s.) çıktığı makam görülür. Irak’ta Hılle ile Bağdat arasında Burs adıyla bilenen bir köy gördüm ki burası da İbrahim Aleyhisselam’ın doğduğu yer olarak ün kazanmıştır.

Bu köyde Zülkif Aleyhisselam’ın kabri vardır. Kasyun dağında bulunan kutsal yerlerden biri de batısındaki Mağara-i Dem’dir. Bunun üstündeki dağda Adem Aleyhisselam’ın oğlu Habil’in kanı görülür. Habil’in, kardeşi Kabil tarafından öldürülerek, mağara içine çekilip, götürüldüğü yerde bir taşın üzerinde kalan kan izleri halen mevcuttur. İbrahim, Musa, İsa, Eyyub ve Lut (Sallallahu aleyhim ecmain) hazretlerinin bu mağarada namaz kıldıkları rivayet edilir. Mağaranın yanında sağlam yapılı bir mescit olup, buraya merdivenle çıkılır. İçerisinde odalar bulunur.Mağara her pazartesi açılarak, içinde mum ve kandiller yakılır. Ziyaretgahların bir diğeri de dağın tepesinde Adem Aleyhisselam’a nisbet edilen Kehf (büyük mağara)dır.

Bunun yanında bir bina görülür. Kehfin alt tarafında Mağara-i Cu adı ile bilinen bir başka mağara vardır. Rivayet edildiğine göre; peygamberlerden yetmişi oraya sığınmış olup, yanlarında yuvarlak bir yufka ekmeğinden başka bir şey yoktu. Bunu her biri bir arkadaşına teklif ederek, aralarında dolaştırdıkları halde ahrete intikal etmişlerdir. Mağara yakınında bir mescit bulunmakta olup, orada gece-gündüz kandil yanar. Bahsi geçen mescitlerden her birinin muayyen vakıfları vardır. Bâb-ı Ferâdis ile Cebel-i Kaysun arasında yedi yüz ve başka bir kavide yetmiş bin peygamberin mezarı olduğu söylenir.

Şehir dışında eski bir kabristan olup, burası peygamberlere ve seçilmiş kimselere aittir. Bu kabristanın bahçelere yakın tarafında yetmiş nebinin medfun bulunduğu söylenir. Ancak burası artık tamamen su ile kaplanmış olduğundan, şimdilerde kimse oraya defnedilememektedir. İbn-i Batuta’nın verdiği bilgiler ışığında görüşlerine başvurduğumuz uzmanlar, “İbn-i Batuta’nın sadece Kasyun dağı hakkında yazdıkları bile bu şehre neden ‘Şam-ı Şerif’ denildiğinin anlaşılmasına yeter de artar bile.” şeklinde yorumda bulundular.


GENÇ'ın Yazısı.