Mehmet Erturan

Batılı -kendi putunu yiyen adam-, göklere çıkarmış olduğu “demokrasi” kavramını Mısır’da bir kez daha afiyetle ham yaptı. Varlığını kendi menfaatine adamış bu adamcıklar, İslam hassasiyeti olanlar iktidara her geldiğinde acıkmaya ve putlarını yemeye devam ediyor. Filistin’de Hamas, Mısır’da ise İhvan-ı Müslimîn’e aynı gâvurluğu yaptılar.

Biz Misak-ı Milli sınırlarına hapsolmuş ‘Bir başkadır benim memleketim’ diye keyifle şarkılar söylerken, zalim Çin’in orak çekiciyle ezilen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin dili/alfabesi son altmış yılda dört defa değiştirildi. Unutmayalım! Gök bayrağı, kısılmaya çalışan nefesleriyle dalgalandıran Uygurlar ‘Selamün aleykum’ demenin dahi yasak olduğu bir dünyada yaşıyor.

“Küfrün mahallî tezahürü olan Budizm”in mensupları Asya’nın güneyinde, seslerini duyurabilecekleri bir dernek veya yayın organından hatta özgürlük marşlarından bile yoksun olan Arakanlı kardeşlerimizin evlerini yakıyor, imanlarını ve canlarını katlediyor.

Arif Nihat Asya’nın on yıllar öncesinden haykırdığı gibi; “Ebu Leheb ölmedi! Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor!”

Bütün bu yaşanan gâvurluklar karşısında Müslümanlar olarak elimizden geleni ardımıza koymanın vebal olduğunu biliyoruz. Ve inanıyoruz ki “Allah zalimleri ihmal etmez, imhal eder” yani onlara mühlet verir.

Elimizden geleni yaptıktan sonra sıra dilimizden ve kalbimizden gelene düştüğünde Furkan Suresi 77. ayeti hatırlıyoruz: “De ki; duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin…”

Hayya aled dua!


GENÇ'ın Yazısı.