Sessizlik sarıyor etrafımı. Canlılar doğayı terk etmiş. Kuşlar kaçmış. Yapraklar suskun, nehirler kıpırtısız. Tek duyulan Huskyler’in nefesleri. Bir gölge ilerliyor uzaklarda.

Kar, gökkuşağı renklerini içinde barındırıyordu. Işık değdiğinde her biri farklı şekillere büründü. Dünya bembeyaz bir örtünün altına gizlendiğinde tepeleri seçemedim. Bulutlar bile karlıydı. Gölün kenarındaki ağaçlar, erimiş mumlar gibi. Ufukta soluk bir güneş belirip, buzda rengârenk prizmalar oluşturdu.

Ter sırtımda donmuştu. Yorgundum ama sonunda gölde minik bir delik açmayı başarmıştım. Yem taktığım iğneyi buzlu sulara bıraktım. Dibe değdiğinde biraz yükselttim. Tek başıma konuşmaya ne zaman başladım; hatırlamıyorum. Küçük bir kıpırtı bekledim. Misina titremedi bile. Suyu görmeden balık avlıyorum. Dalgalanan yosunları, yan yan kaçan yengeçleri ve leziz balıkları düşündüm. Oysa göl karanlığa hapsolmuştu. Arkamdan diğer balıkçıların sesi geliyordu. Oltamı topladım.

Rehberimizin yaktığı ateş kulübeyi ısıtmıştı. Böğürtlen çayı kaynarken şehirden gelen balıklar pişmiş, iştah açıcı bir koku yayılmıştı. Ellerimiz boş dönmüştük. Toprak çanaktan içtim çorbamı ve sıcaklığı yayıldı vücuduma. Boşalmış kaba sarıldı parmaklarım. Yüzümde alevlerin kızıl ışıkları oynaşırken dışarısı sadece beyazdı.

Rovaniemi, iki nehrin buluştuğu yerde kurulmuş bir şehir. Ormanlarla çevrili bu bölge yüz yıllarca oduncuların, avcıların ve ticaret yapanların uğrak yeri olmuş. Toprağın ekildiği, elmanın kızardığı yerden gelenler kuzeye taşınmış. Avrupa’nın en geniş topraklarına sahip şehirde insandan fazla geyik yaşamakta. Dağda özgürce gezenlerin bile kulaklarında ait oldukları çiftliğin işareti var.

Lapland’in sırlarını ve tarihini aydınlatan bir müze Arktikum. Cam kubbeli binada donmuş nehri seyrederek dolaştım. Kuzey ışıklarını doğal ortamda göremesem de sıcacık bir odada yumuşak yastıklara uzanıp izledim. Işıklar karardı ve tavanda gökyüzü belirdi. Tilki kuyruğuyla yaktı yıldızları. Sonra Sami ırkının kaybolan ruhları dolandı. Efsaneler son bulduğunda güneşin gönderdiği rüzgâr renklendi. Kızıl nehirler aktı, yeşil şimşekler çaktı ve mor girdaplar oluştuğunda bir yıldız kaydı uzaklarda. Soğuk gecede ormanda titreyerek beklediğim ışıkları müzede bulmuştum.

Noel Baba’nın Finlandiya’da yaşadığını bilmeyen yoktur. Binlerce mektup her yıl kasabadaki postaneye gelir. Üzerinde sadece Santa Claus yazılı olanlar bile yolunu bulur. Kutup dairesinin tam üstüne kurulmuş bu kasaba kahveleri, postanesi, on metrelik kardan adamı ve buzdan kaydıraklarıyla tüm Hristiyan çocukları çağırıyor. Biz kutup sınırını geçip yolumuza devam ettik.

Yazın güneşin batmadan doğduğu yeryüzü cennetinde kış ışığa hasret. Huskyler sabırsız, yerlerinde duramıyorlar. Ulumaları karlı tepelerde yankılanırken soğuk engel olmadı eğlencelerine. Lider harekete geçtiğinde karlı ağaçların arasından fırladık. Sakinleştiler bir anda. Peş peşe daldık ormana. Sibirya kurtlarını durdurmak imkânsız. Fren yetersiz kalıyor. Soğuk kırbaçlıyor yüzümü. Buzlaşmış ağaçlar arasındayım. Tırmanırken yavaşladılar. İzleri takip ediyorum. Sessizlik sarıyor etrafımı. Canlılar doğayı terk etmiş. Kuşlar kaçmış. Yapraklar suskun, nehirler kıpırtısız. Tek duyulan Huskyler’in nefesleri. Bir gölge ilerliyor uzaklarda.

Geyik çiftliğine geldiğimizde bu zarif ve tembel görünüşlü hayvanların kızakları çekebileceğine inanmamıştım. Son sürat ormanda ilerlerken buldum kendimi. Dünya bir fotoğraf karesi kadar hareketsiz. Perdeler oynamıyor. Kapılar kapalı, alevler donmuş. Sadece kızaklar uçarcasına ilerliyor. Geyikler daracık yolda yarışırken daha da hızlandı. Üstelik kızakta iki kişiydik. İncecik bacaklarında sakladığı bütün gücü kullandığını sandım. Karlar ayak seslerini gizledi ve kızak bembeyaz dünyada ilerlerken orman hâlâ sessizdi.

Yerlilerin tahta kulübesinde postlar üzerinde yemeğimizi yiyip kar motorlarıyla şehre döndük. Donmuş nehir üstünde giderken Huskyler’in çektiği kızaklar geçti yanımızdan. Kasketimin camı nefesimden buğulanmıştı. Fakat eksi yirmi sekiz derecede yüzüm açık yol almak çok da kolay değildi. Maskemi burnumun üstüne çekip kendi nefesimle ısınmaya çalıştım. Kirpiklerim buz tutmuştu.


Hande Berra'ın Yazısı.