Esra Rana

“Petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz; ama yiyeceği kontrol ederseniz, halkı kontrol edersiniz.”

Bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya  Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor. Uluslararası literatürde “GM” veya “GMO” olarak geçer: “Genetically Modified Organism” Kısaca kopyala-yapıştır işlemidir. Ama maksat mümkün mertebe işi karıştırmak gibi gözükmektedir. Kolera bakterisi taşıyan yonca, akrep geni  taşıyan pamuk, tavuk geni taşıyan patates, balık geni taşıyan domates bu işlemin başarılı örnekleridir.

GDO, şu anda en çok domates, patates,mısır, soya fasulyesi, pamuk, tütün ve kanola bitkilerinde kullanılıyor. Bu alanda en fazla üretim ve çalışma yapan ülkeler,ABD, Arjantin, Kanada ve Çin… ABD’nin ürettiği GDO’lu mısır ve soya fasulyesinin en büyük  alıcıları arasında hangi ülke var dersiniz? Türkiye! Her yıl milyonlarca ton GDO’lu ürün ithalatı yapılıyor.

900 GDO’lu ürün raflarımızda!

İşin korkutucu yanı GDO’lu ürünlerin yan sanayide çokça kullanılması. Mesela, mısır nişastası, çorbası, yağı, unu, gofreti, krakeri  derken çok sayıda ürüne yayılıyor. Soya ise yaklaşık 900 türev üründe tüketiliyor. Sucuk, salam, sosis, köfte, pizza, hamburger, et  suyu tabletlerinde, fındık, fıstık ezmesi, süt tozu, mısır ise mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerle üretilen ürünlerde, bebek  mamalarında ve hazır çorbalarda soya kullanılıyor. (Soya lesitini, sağlıklı mı gerçekten?) Dolayısıyla sadece üç beş üründe GDO olsa bile, onlarla yapılan diğer ürünleri saydığımızda en az 900 GDO’lu ürünün raflarımızda yer aldığı belirtiliyor.

GDO’lu gıdalar alerjik reaksiyonları tetikliyor, antibiyotiğe direnci arttırıyor. Kanser hastalıklarına, kısırlığa, alerjiye yol açabildiği gibi,  yeni doğmuş bebeklerde hastalık ve ölüm oranlarının artmasına neden oluyor. Yiyeceklerden geçen genlerin insan vücuduna  transfer olmasıyla insan genlerinde istenmeyen bozulmalara sebep olabileceği biliniyor. Dirençli böcekler, gen transfer edebilen  virüsler de cabası. Biolog Aydın Salih’in sözleri oldukça çarpıcı: Bir kere elden çıkmış bir geni ya da  genleri geriye döndürmek artık  imkânsızdır. Doğadaki akrabalarından çok daha güçlü hâle gelen GMO’lar, akrabalarını doğal ekolojik sistemin dışına itebileceği  gibi onları tamamen yok da edebilir. Ya da gıda zincirine dâhil olarak tamamen beklenmedik ve öngörülemeyen yeni formların  doğumuna neden olabilir. Böyle bir felaket, atom bombası faciasından bile daha korkunç sonuçlar doğurabilir, çünkü atom bombası  faciasının ardından ortaya çıkan nukliatidler, zamanla zararsız element hâlini alana dek parçalanıyorlar. Tıpkı kurşun gibi… GMO ise  zamanla sadece katastrofik bir şekilde çoğalacak ve tahmin edilemez bir form alarak facia sınırlarını genişletecektir.


GENÇ'ın Yazısı.