Koca bir yap-boz oyunu oynar gibiyiz. Bozduklarımızı yapmakla meşgulüz bir taraftan, bir taraftan yapılanları bozmakla. Oturduğumuz yerden ekrandaki insanlara küfretmekten, öyle olmazdı, böyle olmalıydı demelerimiz yüzünden farkında değiliz. Ortada bir sorun varsa tek el yetmeyecek çözmek için. Masanın dört ayağına da ihtiyacımız var. Şimdi kokuya dikkat kesilelim. Galiba yemek yanıyor!

O zamanlardan kalma insanlara sorup da gerçeği öğrenemeyeceğimiz devirlerden konu açıldığında ve konu hakkında popüler yorumlar yaparak sohbeti kuyudan taş çıkarma zorluğuna eriştirmek istendiğinde, hanımlarımızın pek de göz önünde olmadıklarından bahsedebilirsiniz. Bundan şikayet de edebilirsiniz.

Pek de yanlış sayılmaz. Çünkü o zamanlar! hanımlarımız genellikle mutfaktaydılar. Er kişileri (günü), yavruları (geleceği), elleri titreyen ihtiyarları (geçmişi) beslemek için hazırlık içindeydiler. Ve çok çabuk tüketiliyor gibi görünse de her öğün bir sanat ortaya koyuyorlardı. İnsana hayat için belini doğrultacak kadar güç sunuyorlardı. Şehirdeki de, köydeki de organik yaşıyordu, nitekim organik insanlardı. Yiyecekleri de, kendileri de, aralarındaki bağlar da...

Kadınların pek de göz önünde olmamaları onlara hissesi az düşmüş kıymetle alakalı değildi. Eğer herhangi bir arızası dolayısıyla fazladan bir görev üstlenme yoksa, masanın her ayağına aynı yükün bindiği bilinirdi. Hangi bacağın önde olduğu tamamen nereye oturduğunuzla alakalıdır. Yani tamamen bakış açınıza göre değişebilir. Ve pekala tam karşınızda oturan kişi sizi iddialı olduğunuz konuda yalancı çıkarabilir. Belki de hep sokaklardan bakıldığı için kadınlar geri planda kalmış gibi görünüyordu. Halbuki çocukların eğitimi ki başlı başına geleceği şekillendirmektir, bir evin nedeyse bütün meslek dallarını içinde barındıran idaresi, düzeni ve bunların korunması tarafına otursaydınız, hanımları yakından görebilecektiniz.

Belki de o zamanlar, hanım da bey de birbirilerinin yüzüne baktıkları için birbirlerini iyi anlıyorlardı. İkisi de efendi idi. Bu yüzden biri diğerine cariye ise, diğeri de köle idi. Ve bu yüzden masanın hiçbir bacağı diğerinin yerine geçmek için uğraşmaz, ithal kurtların içini kemirmesine izin vermezdi. Şimdi ayakların yer değiştirmek ya da iki tarafı birden idare edebilmek için uğraşmalarına bakmayın. Masalar dört ayakları ile tam dengede dururlar. Şimdi yerinden sökülerek ancak kıymıklarını arttıran bacaklar hem kendilerine hem de dengeye zarar veriyor olsa da.

Ve denge, icabında diğerinin yükünü de omuzlamayı gerektirir. O nedenle bir erkek yeri gelir yemek pişirip, çocuğunun söküklerini dikerken, bir hanım da yeri gelir dışarıda bir iş sahibi olur, elektrik faturasını yatırır, yeri gelir evini koruduğu gibi vatanını, dinini de korur.

Az değil oldukça çoklar ama birkaçını anacak olursak köşe taşı niyetine; Kıbrıs’ta Hala Sultan, Aziziye’de Nene Hatun, O’nun silah arkadaşı Hüsna Nine, Peygamberimizin istişare edip tavsiyesini uyguladığı Ümmü Seleme, ilk şehit Hz. Sümeyye… Aşk, mücadele, firaset, alın teri, kan ve gözyaşı ile ödenmiş bedeller. Hepsi de sağlam duruşların ve dengelerin insanıydılar. İyi birer hanım oldukları için iyi birer insandılar (Bu cümleyi tersten de okuyabilir, yazabiliriz, maksat yine hasıl olacaktır). Varlıkları su gibi latif olunca nerede boşluk/ihtiyaç varsa orasını doldurmayı bildiler. İnce ince sızarken de çağlayıp taşarken de kuvvet gösterdiler. Setleri yıkan sel ise, kayayı çatlatan da ince bir sızıntı değil midir? Onların taşıdıkları vasıflar birkaç kağıt parçasında değil, duruşlarında, adlarında, heybetlerinde, yapıp ettiklerinde yazılıydı. Ve hiçbir engel bu vasıfları silemezdi onlardan. Aksine onları güçlendirirdi muhtemelen.

Şimdi hayatın ekranlaşmış mevzularından başımızı kaldıramaz durumdayız. Yediğimiz ve sindirip posasını bıraktığımız yiyecekler kadar bile ömrü yok zihnimizi meşgul eden konuların. Koca bir yap-boz oyunu oynar gibiyiz. Bozduklarımızı yapmakla meşgulüz bir taraftan, bir taraftan yapılanları bozmakla. Oturduğumuz yerden ekrandaki insanlara küfretmekten, öyle olmazdı, böyle olmalıydı demelerimiz yüzünden farkında değiliz. Ortada bir sorun varsa tek el yetmeyecek çözmek için. Masanın dört ayağına da ihtiyacımız var. Şimdi kokuya dikkat kesilelim. Galiba yemek yanıyor!


Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.