Global mi Evrensel mi, Etik mi Ahlaki mi, Hamburger mi Döner mi?
Eskiden şehirlerin giriş çıkışlarında mezarlıklar olurmuş giren de çıkan da ölümü hatırlasın diye… Şimdilerde şehirlerin giriş- çıkışlarında alışveriş merkezleri var. Sanırım birileri şehre giren de çıkan da “sadece yesin, içsin, giyinsin” istiyor. Şehrin medeniyet ve kültürü yansıttığı, “şehirli” denilince akla güngörmüş umur bilmiş insanların geldiği o eski günlerde “ölümü hatırlamak” ve “ölüme tanık olmak” insanları birleştiren bir unsurdu elbette. Şimdilerde ölümü unutmak için bir araya geliyoruz. Baskın kültürlerin yemeklerini yiyerek, kıyafetlerini satın alarak yapay bir “şehirli” etiketine sahip oluyor ve şehrin sahibi değil bir parçası olmakla yetiniyoruz.
“Bir berber bir berbere gel beraber bir hamburger dükkânı açalım” dediğinden beri eski biz ile yeni biz işte böyle her masada mayonez ve ketçap gibi yan yana oturuyoruz. Eski biz, berberden hamburgerci olur mu diye bastırırken yeni biz liberal kapitalizm sosuna bulanmış ne varsa çoktan mideye indirdi bile. Bir hamburger yemekle kıyamet kopmaz sanıyoruz. Oysa bir hamburger yiyen sadece karın doyurmakla kalmıyor…
Onların kestiğini, onların sunduğunu yiyor, onların mimikleriyle yiyor, onlar gibi giyinerek yiyor, onlar gibi konuşarak yiyor, onlar gibi olarak yiyor. Ve asıl acı tarafı gün geliyor döneri de onlar gibi davranarak yemeye başlıyor. Böylece bir tek hamburgerle medeniyetimizin inşa ettiği şahsiyetin kıyameti kopmuş oluyor. Bir yanda burnuna ketçap bulaşmış başörtülü ablalar diğer tarafta mısır tanelerini ipek mendillerine tek tek düşürdükten sonra oradan alıp yiyen Osmanlı hanımefendileri… Ve ezdiğimiz, basıp geçtiğimiz yerlere dökülen kırıntılara eklenmiş “ahlaki kaygılarımız”...
Tüm hatamızı günahımızı “e ne yapalım küreselleşen dünya” diyerek başka unsurların boynuna yükleyerek belki bir miktar rahatlayabiliriz. Küreselleşmenin ceberut iletişim ağları ile insanı baskı ve zorlamayla, elinden seçme hakkını alarak nasıl kuklaya çevirdiğini gözyaşları ile anımsayabiliriz. Lakin elimizde küreselleşmenin panzehiri “evrensellik” var. İnsanın temel hakları ve ihtiyaçları ile çelişmeyen, fıtrata aykırı olmayan, kültürlerin kendi içinde korunarak dünyada tanınması ve bireylerin değişime zorlanmaması mantığı ile orada öylece duran evrensellik…
İşte bu noktada İslam’ın neden evrensel olduğunu, modernizmin ve kapitalizmin neden küreselleşme ile dayatıldığını “yeni biz”in anlaması gerekiyor. Etik açıdan değil ahlaki açıdan olaylara yaklaşarak eski bizin kemiklerini sızlatmaması gerekiyor. “Etik” ve “ahlâk”ın aynıymış gibi görünmesine rağmen nasıl farklılık arz ettiğini “etiğin” ülkeden ülkeye değişebilirken, ahlâkın Kur’an’ın inşa ettiği eylem bilinci olduğunu yeniden düşünmesi gerekiyor. Ve dünyanın neresinde bir Müslüman varsa orada ahlâki kaygılar duygular düşünceler olmalıdır. Sünetullahtan beslenen durgun değil devingen olan bir ruh hâlinin yemeden içmeye, giyimden gündelik hayatın her zerresine işlemesi için Müslümanların değil Müslümanca davrananların artması gerekiyor!
Ayşegül Genç'ın Yazısı.