Betül Türkeş

İslam; selam, esenlik ve barış anlamlarından türemiş olup, Allah’ın bizlere lütfettiği ‘teslimiyet’ dininin adıdır. Müslüman ise; doğruluk, dürüstlük sıfatlarına ma’tuf olarak, İslam dinine bağlı olan kimsedir.

Tüm bu anlamlara baktığımızda selam ve selamete bağlı bir din üzere olduğumuzu görmekteyiz. Bu nedenle Allah’ın emrini ‘seçim’ kabul eden bir kul olduğumuz bilincinde olmak gerektiğini göz ardı etmemeliyiz.

Dünya hayatında farklılıkların etrafımızı çepeçevre kuşattığını görmekteyiz. Farklı ırk, dil, renk, soy, coğrafi sınırlarda yaratılmışız. Biz Müslümanlar da bu farklılıkların bir neticesi olarak ümmet oluşturmuşuz kendimize, efendiler efendisi Hz. Muhammed (sav) öncülüğünde. Ve kocaman bir aile olmuşuz. Bölünmez, parçalanmaz bir aile… Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de: “Hepiniz Allah’ın size uzattığı kurtuluş ipine (Kur’an) hep birlikte sarılın. Sakın ayrılığa düşmeyin. Hele Allah’ın size nasip ettiği birlik ve beraberlik nimetini bir düşünün. Hani siz vaktiyle birbirinize düşmanlar idiniz de o kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”(Al-i İmran S.103) buyurmuş ve birliğin ‘nimet’ olduğunu kavrayıp birlik içinde olmamızı emretmiştir.

“Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye…

Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” (Mehmet Akif Ersoy, Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize)

Yukarıdaki dizelerde, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, birlik dini olan dinimizi, en büyük fitne ateşi olan ‘ayrılık’ tan men etmiştir.

Peygamber Efendimiz (sav), “Mü’minler birbirini sevmekte, birbirini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar”(Buhari, Edeb 27,Muslim, Birr 66) buyurarak, bizleri tek vücut olarak tanımlamıştır.

Yaradan, biz mü’minleri bir aile efradı olarak yaratmıştır. Bir ailede nasıl ayrılık hissi olamayacaksa, üstün görme, su-i zan yapma olamayacaksa, kocaman bir aile olan Müslüman âleminde de ayrılık, bozgunculuk olamayacaktır. Bu nedenle fitne ve fücur esbabını hayatımızdan çıkarmak gerekmektedir. Eğer yüce Allah’ın biz Müslümanlardan beklediği birliktelik gerçekleşmezse sonuç hüsran olacaktır. Allah-u Teâlâ bu sonu Kur’an’da şu şekilde buyurmaktadır: “Ey Mü’minler! Kendilerine onca ayet, onca ilahi ikaz gelmesine rağmen bölünen, çeşitli gruplara ayrılıp birbirlerine düşen Yahudiler ve Hristiyanlar gibi olmayın. (Bilin ki) Böylelerinin hakkı müthiş bir azaba mahkûm olmaktır.”(Al-i İmran 105)

O hâlde bu tehlikeye karşı şimdi birlik olma zamanıdır. Zira bugün içinde bulunduğumuz durum; hakkâ’l yakin, ilme’l yakin ve ayne’l yakin bize birlikteliği emretmektedir.

Öyleyse şimdi;

İslam Âlemi üzerinde oynanan oyunların yeşermesine engel olma zamanıdır.

Zulmü, fitneyi, ayrılığı körükleyenlere karşı, Hakk’a taraf olma zamanıdır…

Zulmü alkışlayan ellere karşı, elimizi Hakk’a açma zamanıdır…

“Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar” (Hud S.67) ayetiyle kalben huzura erme zamanıdır.

Her şeyi ebedi ve ezeli ilmiyle bilen Allah’ın, “Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?”( Saffat S.25) hitâbına sahip çıkma zamanıdır.

Yakılan fitne ateşlerini; İbrahim misali selametle birlik içinde söndürme zamanıdır.

Şimdi Âlem’i İslam’ın dirliği için ‘Birlik Olma’ zamanıdır…

“Ya Rab! Âlem-i İslam’ın şehadet namelerini en kısa zamanda alıp İslam Birliğinin kurulmasını nasip eyle” (Bediüzzman Said Nursi)

Âmin...


GENÇ'ın Yazısı.