Ömer Öztürk / Genç Haber Merkezi

Bir zaman vardı ki… Göğün en mavisi Nil’in üzerinde dalgalanırdı. Bu yüzden eskiler Bahr-i Ezrâk (Mavi Deniz) demişlerdi O’na. Şimdi ise Nil kan kırmızısı.

Bu nar kırmızısı da ne oluyor? Gökler de mi kanıyor, ne oluyor?

Birkaç zamandır bir Mısır’dır gidiyor. Mısır değil kısır döngü. Bant dönüyor. Mısır filmi 6. galiba 7. zafer haftasına giriyor. Herkesler ellerinde mısır patlakları Mısır’ı izliyor; fısır fısır Mısır’ı çekiştiriyor.

Ne oldu bu Mısır’a? Irak, Filistin, Suriye, hele hele Lübnan neyimize yetmiyordu? Adamlar bir müddetten beri durmaksızın kaçak et kesip duruyor. Ortalık kan gölüne döndü.

Tuz Gölü, Lut Gölü bahane, Kan Gölü şahane…

Ümmet’i öldürüyorlar. Nasıl olsa ölen onlar değil. Ümmet’in analarını ağlatıyorlar. Ağlayan kendi anaları değil nasıl olsa…

Onlara sorarsanız "Tohumlarına para mı saydık?" diye cevap verirler. "Bu dünyada hiç mi adam ölmedi?" diye de ilâve ederler.

"Mühim olan sistemin mâmur olmasıdır."

Derler mi derler.

Bunlar Ramazan falan da tanımıyor. İftarda adam yiyor. Sahurda kadın yiyor. Bayramda da en çok bunlar bayram ediyor. Ümmet ise artık bayramda bile mâtem tutuyor.

Hitler bile İncil yakmamıştı. Bunlar Kur’an-ı Kerim yakıyor. Ebu Lehebler, Ateş Babaları bile bunlardan daha insaflıydı desem hiç abartmış olmam. Zira bunlar Ateşin ağa babaları. Bunlar yakarak âbâd oluyor. Yanmak deyince de güneşte yanmayı anlıyor. "Ya cehennem!" diyecek olsan, "benimkinden âlâ cehennem mi olur?" diyor, seni sus-pus ediyor.

Halid Bin Velid’in türbesi yerle bir ediliyor. Câmii yok ediliyor. Halid Bin Velid’ler yok sayılıyor. Eskiden "Allah Çarpar!" denir, en ufak bir ‘kutsal’a dahi dokunmaktan sakınılır idi; şimdi bunları da takan olmuyor.

Bunu yapan bir Soğuk Savaş Komünisti olsa… Bunu yapan bir Kızıl Çinli olsa… Bunu yapan kutsal bir dava güden ne bileyim arz-ı mevûd (söz verilmiş toprak) peşinde koşan bir Yahudi olsa…

Olsa olsa Kâfir der geçeriz. Şimdi ise ne deyip geçeceğimizi, bu işi nasıl geçiştireceğimizi bilemiyoruz.

Olan biten karşısında biz bizden geçiyoruz.

Çocuklara ‘Barış’ ismi koymakla barış olmuyor. Hz. Muhammed (sav) bile ‘Harb’ ismini koymayı yasak etmiş ama harbsiz gün geçmiyor.

Artık barış deyince ekseriyetle yüzler asılıyor, iki karış oluyor.

‘1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun’

Diyemiyoruz tabiî. Deliye her gün savaş. Savaş gününü kutlamak da abes olacağından; barış da sözlüklerde unutulmuş bir garip kelime olduğuna göre;

Eh o hâlde, 1 Eylül Dünya Sulh Günü kutlu olsun.

Hiç olmazsa…


GENÇ'ın Yazısı.