Mahmut Sami Özşahin

Çocuk, parmaklıklı pencerenin kenarına oturmuş, ayaklarını parmaklıkların arasından dışarıya uzatmış, semadaki yıldızları seyrediyordu.

Annesi de çocuğun arkasındaydı ve çocuğun odasını temizliyordu.

Çocuk bir ara annesine seslendi:

“Anne” dedi, parmaklıkları tutarak. "Bu parmaklıkları neden yaptırdınız?”

Kadın, işini yarıda bırakıp çocuğun yanına oturdu. Saçlarını şefkatle okşayıp:

“Sen aşağıya düşüp bir yerini incitmeyesin diye yavrum!” dedi.

Çocuk annesinin verdiği cevaptan hiç hoşlanmamıştı.

“İyi de anne, ben bunları istemiyorum ki” dedi.

Kadın telaşla: “Neden yavrum?” diye sordu. Çocuk semadaki yıldızları işaret etti.

“Çünkü anne bu parmaklık, benim oralara gitmemi engelliyor. Ben o parıldayan yıldızlara ulaşmak istiyorum” dedi.

Kadın: “Oğlum sen oraya istesen de gidemezsin” diyerek ikna etmeye çalıştı.

Çocuk: “Hayır! Giderim işte. Uzak olduklarını biliyorum ama giderim. Onları yakından görmeyi o kadar çok istiyorum ki. Onlara dokunmayı çok istiyorum, anne” dedi.

Kadın: “Oğlum, diyelim ki biz bu parmaklıkları çıkardık. Sen kuş değilsin ki uçasın ve havalanasın. Diyelim ki uçtun ve o yıldızlara doğru ilerliyorsun. Fakat bu Dünya’yı çepeçevre kuşatan bir ortamın içerisinde hayat sürüyoruz. Bu ortam bizim nefes almamızı sağlıyor. Sen bu ortamdan çıkarsan ölürsün. Diyelim ki ölmedin ve bu ortamdan çıkmayı başardın. En yakın yıldıza doğru gittiğini düşün. Yıldızlar öyle sadece etrafına ışık yayan cisimler değildir. Işıklarının yanında bir de inanılmaz derecede fazla ısı yayarlar. Bu ısı seni daha yıldıza yaklaşamadan, çok uzak bir mesafede kül eder. Diyelim ki yanmadın. Yıldıza çok yakınsın ama ona dokunamazsın. Çünkü yıldızların yüzeyi bir cehennem denizidir” dedi.

Çocuk: “Anne beni korkutmaya çalışma” dedi.

"Ben Allah’ın izniyle korkacak değilim. Çünkü ben yıldızın manasına bakıyorum. Sen ise beni maddesiyle korkutmaya çalışıyorsun. Ben yıldızlarda fikir hissediyorum, anne. Şeksiz, şüphesiz, yakîne sahip bir fikir hissediyorum. Biliyorum ki yıldızlar akıldır. Zulme gömülmüş, kardeşin kardeşi tanımadığı hatta yediği şu dünyada, etrafını aydınlatabildiği kadar aydınlatan `akl-ı selimdir`.

Yıldızlar en az hata ile düşünmeyi temsil eder, anne. Ancak bu düşünce insanları karanlıktan aydınlığa çıkarabilir. Kardeş, etrafı aydınlanınca kendi kardeşinin etini dişlediğini fark eder. Şu dünyada en büyük ve en mühim eksiğimiz doğru bir şekilde düşünmektir.

Yıldızlar gökyüzünden teker teker düşüyor, anne. Düşünce istidadı gün geçtikçe zayıflıyor. Yazık ki akl-ı selim küçümseniyor, hor görülüyor. Kalıplara tabii fikirler yüceltiliyor. Gün be gün karanlığa gömülüyor etrafımız.

Anne ben akl-ı selimi elde etmek istiyorum. Yıldızdan murâdım akl-ı selimdir. Şu parmaklıkları önümden sökseniz ne güzel olur. ‘’ 


GENÇ'ın Yazısı.