11 Eylül saldırılarının güneşin battığı yerde ne büyük dönüşümlere yol açtığını yaşarken görmek, yaşarken tarihe şahit olmak gibi bir şey. İleride bu zamanların tarihini yazacakların not düşecekleri konulardan birisi de muhtemelen şu olacak: “İlk Müslüman stand-up sanatçılar da bu dönemde çıktı.”

Bizde mizaha nasıl yaklaşılacağı konusunda çok kafalarımız net değildir. (Aslında kafası net olanlar vardır ama bu kesimin hayatta net bir karşılıklarının olmadığı gerçeği kafası net olmayanların sayısını artıran bir durumdur. Kafanız mı karıştı? Boşverin, bir önceki cümlenin de zaten hayatta net bir karşılığı yok.) Net olan bir şey var aslında: İnsanları güldürmenin ne kadar dini bir faaliyet olabileceği konusunu batı insanının algıları, fetret döneminde yaşıyor oluşumuz ve bu işlere girenlerin niyetleri gibi değişkenlerden bağımsız olarak ele alamayız. Almamalıyız da...

Batı’da 11 Eylül’den sonra stand-up (buna ayak üstü muhabbet desek çok mu uzun oluyor?) yapmaya başlayan birçok Müslüman komedyen oldu. Bunlardan Müslümanlığını bir güldürü unsuru olarak ti’ye alanlar da var, mevcut ortamda oluşan nefret ortamını mizah yoluyla aşmaya çalışan da... İkincilerin –yaptıkları işin kalitesi bir tarafa- çok yerinde ve doğru bir amaçla işe giriştiklerini ileride tarih yazanlar tespit edecekler. Bu cümleden kafamın gayet net olduğu belli oluyor değil mi? Öyle tabii, mizahta -ya da stand-up, her neyse- bereket var. Özellikle de güneşin battığı yerdekilerin kafasını netleştirmek için çok hayırlı bir girişim bu.

Mizah alanında hayırlı girişimlerde bulunan, yani ABD ve İngiltere’de içinde bulundukları nefret ortamını insanları güldürerek aşmaya çalışan Müslüman komedyenlere en güzel örnek “Allah Made Me Funny” adlı grup. İsimleri “Allah beni eğlenceli kıldı” diye çevrilebilecek bu komedi grubu Azhar Osman, Azim ve Preacher Moss’tan oluşuyor. Bunlar bir nevi kara mizah yaparak Batılılardaki İslam algısını düzeltmeye çalışıyorlar. İnsanları güldürmeyi başarabildikleri ölçüde bu hedeflerine ulaşacaklar, çünkü gösterilerinin merkezinde tam da problemin kendisi var. Etnik ya da dini bağlılığın modern hayata uymayan yönlerini ti’ye alarak mizah yapmak gibi olağan ve sıradan bir işten daha fazlasını yapıyor bu sanatçılar; İslam ve Arap karşıtı çevrelerin desteklediği nefret kampanyasına karşı planlı ve düşünülmüş bir karşı çalışma yürütüyorlar. Aşağıda gösterilerinden yaptığım birkaç alıntı bunun ne anlama geldiği konusunda bir fikir verebilir. Allah yollarını açık etsin; esprileri bol olsun...


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.