Günyüzü Görmeyecek mi Bu Coğrafyanın İnsanları?
Şii hilaline karşı Sünni ekseni… Suriye’deki kıyımda Esed’den yana tavır alanlara karşı muhaliflerden yana pozisyon belirleyenler… Mısır’da cuntanın yanında yer alanlara karşı darbeye darbe diyebilme cesaretini gösterenler… İnsanlık öldü mü diyenlere karşı reel politikten bahsedenler…
Suriye krizinde aynı safta yer alıp Mısır darbesindeki pozisyonlarından dolayı ayrı düşenler… Liberaller, laikler, ulusalcılar, solcular, sağcılar, demokrasi yanlıları, cunta severler vs. Listeyi etnik karşıtlıklar bakımdan da uzatmak mümkün. Ortadoğu’ya bakıldığında görülen manzara bu denli karşıtlık üzerine kurulu bir çeşitlilik arz ediyor.
Doğusundan batısına tüm Ortadoğu’da inanılmaz bir gerilim söz konusu. Tabiri caizse fokur fokur kaynıyor yakın coğrafyamız. Irak, Suriye herkesin malumu. Mısır’ın onların peşinden uçuruma yuvarlanması an meselesi. Tunus, Mısırlaşma yolundaki son durakta duruyor. Libya kaynıyor. Monarşiler, emirlikler, krallıklar, panik halinde etrafa para saçıyorlar, bölgeyi kasıp kavuran değişim süreci “aman tahtımızı sallamasın” diye.
Velhasıl koca bir coğrafya gerilim ve savaş meydanı olma yolunda ilerliyor. Gerçekten ürperten bir tablo. Nereye gidiyoruz? Nasıl düzelecek bunca sorun? Günyüzü görmeyecek mi bu coğrafyanın insanları? Son dört ayda 4 bin insanın öldüğünden bahsediliyor Irak’ta. Suriye’de ise üç yılda ölenlerin sayısı 100 bini çoktan geçti. Tanklar, toplar, uçaklardan atılan bombalar yetmedi artık kimyasal silahlarla topyekûn katlediliyor insanlar. Nasıl olacak, nasıl durulacak? Hangi sihirli formül bunca karşıtlığı ortak bir ortakta buluşturacak? Bilen varsa aşk olsun…
Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.