Bir Sakin Ol, Sakin Eylem Yapacağız!
Bilenler bilir, on haftayı aşkın bir süredir Üsküdar İskele’de parkta bir şiir eylemi yapıyorum. Üstad Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat isimli eserini okuyoruz gençlerle. Kırk bölümlük bu muhteşem şiiri 40 hafta boyunca okuyacağız inşallah.
Aranızda eylem kelimesini sevmeyen arkadaşlar olabilir, başka bir söyleyişle eylem tilciğini sevmeyenler olabilir diyeyim. Bu fiilin “eylemek”ten “eylem”e gelişi bir hayli eğlendirse de birilerini beni hayli hüzünlendirir aslını sorarsanız. Genç Dergisi’nde –Düzeltici kardeş, Genç Dergi değil, Genç Dergisi, doğrudur; düzelti yanlışı yok!- Kökten Dilci bölümünü yazmış bir kardeşiniz olarak derdim eylem kelimesine takılıp kalmak değil. Etimolojik Bostan ve Yunus Emre Divanı okumalarımıza katılanlar bir kelimeye nasıl takılıp kaldığımızı görmüşlerdir ama burada öyle yapacak değiliz. Şimdi sizlere eylemek kelimesiyle bahsi açmaya kalkışmamın bir sebebi var. Maksadım çeşitli ortam ve mekanlarda eylediğim şeyleri sizlere reklam etmek değil. Maksadım bu eylemekliklerimden bazılarını nasıl da sakin gerçekleştirdiğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eylem deyince bir kısım kızgın öfkeli adamlar beliriyor gözümüzün önünde. Bir şeylere kızmışlar ve tepkilerini ortaya koyuyorlar. Kızgınlar, bağırıyorlar. Eylemlere hiç katılmayan biri için pek de cazip görünmüyorlar. Ben çokça eyleme katılmış birisiyim. Eylemlere katılanları “ucuz mücahit” olarak görmüyorum. Her eyleme katılanın ille de Amerika aleyhine slogan atıp ardından kola içtiğini söyleyen tipler vardır. Onların girdiği o zan günahına giren olmadım. Bin kişi arasında 30-40 kişi böyle yapıyor diye tüm eylemlere katılanları böyle yaftalayıp harcamayı Müslüman ahlakına hiç uygun bulmuyorum. Kardeşim, madem katılmadın, katılamadın bari bir de üzerine laf söyleme, bari sus! Susmanın da erdem olduğu zamanlar vardır, bunu öğren artık!
Evet, eylemlere katılıyorum ama zannetmeyin ki eylemlerdeki her söze her davranışa katılıyorum! Katılmadığım o kadar çok slogan oluyor ki… Eylemdekiler İslami Hareket engellenemez diye bağırıyor, ben bu slogana minik ama önemli bir ek değişikliği ile katılıyorum: “İslamcı Hareket engellenemez!”
Onlar “Savaşa hayır!” diye bağırıyor, ben ise “Cihad dışında tüm savaşlara hayır!” diye bağırırken buluyorum kendimi!
Sosyal medyacılığın alıp başını gittiği bir dönemde klavye mücahitleri bu kadar çoğalmışken internetinin başından ayrılıp eyleme gelen insanlara laflar etmek, onları beğenmemek bana ayıp görünüyor.
Ama şunu da söylemeliyim: Tamamen sloganlara teslim olmuş eylemler beni rahatsız edebiliyor kimi zaman. Parti mitinglerini oldum olası sevmem. Parti mitinglerinde kalabalıklar yığınlaşır adeta. Bir özne olarak pek de kıymetleri yok gibidir, yüzbinlerle sayılıverirler.
Ben eylemlerimizin ilimle, sanatla evlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ben eylemlerimizin pek de kalabalık olması gerektiğini düşünmüyorum. Artık özellikli eylemler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ağustos’un son haftası memleketim Amasya’da’nın küçük ilçesi Taşova’da idim. Geldiğim gibi yarım günde bir eylem organize ettim. 10 bin nüfuslu ilçenin meydanına altı yedi hasırı serdik ve birkaç Sezai Karakoç şiiri okuyup marş söyledikten sonra Şehid Hasan el Benna’nın Risaleler isimli muhteşem eserinden bir ders yaptık.
Bilenler bilir, on haftayı aşkın bir süredir Üsküdar İskele’de parkta bir şiir eylemi yapıyorum. Üstad Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat isimli eserini okuyoruz gençlerle. Kırk bölümlük bu muhteşem şiiri 40 hafta boyunca okuyacağız inşallah.
Size daha onlarca sakin ama daha kalıcı eylemler önerebilirim.
Yeter ki siz de eylemde olun ve tekdüze olmayın!
Asım Gültekin'ın Yazısı.