Müslümanlar Hariç
Harici gruplar İslam beldelerinde dehşet saçmaya devam ederken, Müslüman din kardeşlerine göstermedikleri yardımseverlik ve hoşgörüyü müşriklere göstermeleri manidar bulunuyor.
nlerine çıkan herkesi kâfir ilan edip, katleden harici gruplar, İslam beldelerinde dehşet saçmaya devam ediyor. Bilindiği gibi Haricîler, Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında geçen Sıffin Savaşı’nda ortaya çıkmışlardı. Hz. Muaviye, savaşı kaybedeceğini anlayıp, hakeme gitmeyi önermiş, Hz. Ali savaşmaya devam etmekten yana olsa da ordusundan bir grup, hakeme gitmeyi uygun görmüştü. Bunun üzerine Hz. Ali de hakeme gitmeye karar vermiş; hakem olayı, Hz. Ali’nin azli ve Hz. Muaviye’nin yerinde kalması ile sonuçlandıktan sonra, Hz. Ali’nin ordusundan onu hakeme gitmeye zorlayan grup, Hz. Ali’nin, hakeme gittiği için büyük bir günah işlediğini öne sürmüştü.
Bu nedenle de Hz. Ali’nin tövbe etmesini talep etmişler zira Hz. Ali’nin hakeme giderek küfür işlediğini yani dinden çıktığını iddia etmişlerdi. Kendilerinin de hakeme gitme istekleri nedeniyle küfre girdiklerini fakat tövbe ederek tekrar dine girdiklerini, öne süren grup, ileriki dönemlerde bazı bedevi Arapların da katılımı ile iyice güçlenmiş, Hz. Ali ile Nehrevan Savaşı’nda karşı karşıya gelmişlerdi. Savaşı kaybeden Hariciler, Hz. Ali’yi öldürmeye karar vermiş, neticede Hz. Ali, Kufe’de Hariciler tarafından şehit edilmişti.
Hariciler, Emevi idaresi döneminde de yeni katılımlarla güçlenmeye devam ediyorlar. Emevi otoritesine karşı ciddi bir oluşum haline gelen Hariciler, siyasi konuların yanı sıra itikadî konularda da apayrı görüşler ortaya koymaya devam ediyorlar. Bunlara göre; Hz. Ali ve Hz. Osman, hakemler Amr bin Âs ve Ebû Musa el-Eş’arî, Cemel savaşına katilan Hz. Âişe, Talha ve Zûbeyir ile hakemlerin hükmüne razı olan herkes kâfir kabul ediliyor. Aynı şekilde; büyük günah işleyen herkesin, cehennemde ebedî kalacak kâfirler olduğu kabul ediliyor.
Haricilerin Meymuniye gibi çok aşırı bazı uçları ise mesela; Yusuf Suresi’nin kutsal bir anlam taşımadığını, aksine bir aşk hikâyesi olduğunu, bu surenin Kuran’da yer almasının caiz olmadığını dahi savunuyorlar. Müslümanlar çeşitli siyasi, fıkhi ve itikadi meselelerden dolayı birbilerini kâfir ilan edip, öldürürken, yabancı hayranlıkları da olanca ezikliğiyle devam ediyor. Birbirlerine göstermedikleri hoşgörü ve nezaketi başta Batılılar olmak üzere yabancılara gösteriyorlar.
Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay “güler misin ağlar mısın” cinsinden bir vaka olarak kayıtlara geçti. İbn-ül Behlül’ün anlatımına göre Vasıl bin Ata beraberindeki bir grup insan yolculuğa çıkmışlardı. Yolda bir harici ordusu ile karşılaştılar. Vasıl, yanındakilere: “Hiç kimse konuşmasın. Siz, işi bana bırakın.” dedi. Hariciler onları öldürmek istediğinde Vasıl: “Bunu nasıl helal görüyorsunuz? Çünkü ne kim olduğumuzu ve ne de niçin geldiğimizi bilmiyorsunuz.” dedi. “Peki, siz kimsiniz?” diye sormaları üzerine de “Biz müşriğiz ve sizden Allah’ın kelamını işitmeye geldik.” cevabını verdi.
Bunun üzerine onları bıraktılar. Sonra içlerinden biri Kuran okumaya başladı. Bittiğinde; Vasıl: “Allah’ın kelamını işittik. Şimdi bize nasıl güvende olacağımızı ve dine nasıl gireceğimizi bildirin.” dedi. Bizi epeyce bir mesafe boyunca korudular ve otoritelerinin geçmediği yere gelince ayrıldılar. İslam davası güttüklerin iddia eden grubun Müslümanlara göstermedikleri yardım ve hoşgörüyü müşrik olduklarını söyleyen kişilere göstermiş olmaları, nedeni her ne olursa olsun ironik bulundu.
GENÇ'ın Yazısı.