"Ben de Kazandım" Diyebilecek misin?
Ömer Çelik
İstersen önce sahabenin hayatından şu ibretli olaya dikkatimizi çevirelim:
Allah Resûlü (s.a.v) gönül feyziyle yetiştirdiği, karnına taş bağlayarak İslâm’ı öğrettiği ve gözü gibi koruduğu Kur’an hafızlarını, çevre muhitlerden gelen taleplere göre muallim olarak gönderiyordu. Fakat zaman zaman hiç de hoşa gitmeyecek acıklı hâdiseler vuku buluyordu. İşte Maûne kuyusu yanında böyle yürekler parçalayan bir suikast yaşandı. Efendimiz’in gönderdiği Kur’an muallimleri, hainler tarafından kuşatılarak kılıçtan geçirildi. Tam bu sırada tarihe silinmez bir hatıra olarak kaydedilen ibretli bir olay yaşandı. Bu fâcia günü baskın yapanlar arasında bulunan Cebbâr bin Sülmâ, şu hâdiseyi anlatır:
“Müslümanlardan, beni İslâm’a dâvet eden Âmir bin Fuheyre’ye mızrağımı sapladım! Mızrağımın göğsünü delip geçtiğini gördüm! O ise bu hâldeyken:
–Vallâhi kazandım! diyordu. Kendi kendime:
–Neyi kazandı ki?! Ben onu öldürmüş değil miyim?! dedim. Bu sırada cesedi semâya yükseldi ve gözden kayboldu. Şâhit olduğum bu hâdise, müslüman olmama vesîle oldu.” (İbn-i Hişâm, III, 187; Vâkıdî, I, 349)
Ne kutlu kişidir o sahabî. Göğsünden mızrağı yiyor, ciğeri parçalanıyor, ruhunu teslim ederken daha doğrusu “zor geçidi” geçerken “Vallâhî kazandım” diyerek, kurtuluşunu çağlara haykırıyor; kulaklarda ebediyen çınlayacak şekilde…
Gönüller Sevgilisi Efendimiz son nefesini verirken:
“En Yüce Dosta, En Yüce Dosta gidiyorum” diyerek semâlara uçuyor.
Hz. Ebubekir (r.a): “Ya Rabbi! Son anımı en güzel anım yap” diye yakarıyor.
Allah dostları: “Son nefesimiz, bayram sabahımız olsun” diye temenni ediyor. İşte ebediyet âlemine doğru ilk adımı atarken bunu başarabilmeye Kur’an “FELÂH”, yani “gerçek kurtuluş, gerçek başarı” diyor. Allah’ın emir ve yasaklarına göre bir hayat yaşayanlara bu felâhı müjdeliyor. İşte beş vakit ezanda “Hayye ale’l-felâh: Haydin kurtluşa” çağrısı buna davet ediyor.
İstersen o büyük felâh, o kurtuluş, o başarıdan bir kesitle sözümüzü taçlandıralım:
“Müttakîler gerçekten emniyetli bir makamdadırlar. Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek (can dostları halinde) karşılıklı otururlar. İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları hurilerle evlendiririz. Orada emniyet içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler. İlk tattıkları ölüm dışında artık orada bir daha ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından da korumuştur. Bunlar Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte en büyük kurtuluş budur!” (Duhân 44/51-57).
Bir Kur’an hafızı varmış. Gece gündüz tefekkür ve tedebbürle Rabbinin Kelâmı’nı okurmuş. Yıllar böyle gelmiş geçmiş. Sonunda Tâhâ sûresi 8. âyeti okuyarak, yani: “Lâ ilâhe illâ hû. Lehü’l-esmâü’l-hüsnâ: Allah’tan başka ilâh yoktur. En güzel isimler O’nundur” diyerek son nefesini vermiş. Yaşadığı gibi ölmüş ve kurtulmuş.
GENÇ'ın Yazısı.