Yaşım daha otuza varmadı ama hayatın hakikatini çözdüm na`aber!... Çatlayın ey felsefeciler, sanatçılar, fizikçiler, edebiyatçılar!... Albert Einstein! Sen de çatla! Hayatın hakikatini çözmüşüm ben: Havuz problemleri vız gelir artık bana...

Allah`ı Neden Göremiyoruz

Madde ve mana diye ikiye ayırırız ya hep. Yanlış. Manadan başka bir şey yok. Renkleri, sesleri, şekilleri, cisimleri nasıl algılıyoruz? Beynimizle. Mesela masada bir bardak gördüğümüzde; beyin, gözden giren ışığa bir mana veriyor. Beyin anlamlandırmadığı sürece; zihnimizde hiçbir varlık şekillenmiyor. Yani dışarıda ve madde olarak gördüğümüz her şey; aslında içimizde ve birer anlam. Zihnimizin kuşatamadığı, beynimizin anlamlandıramadığı hiçbir şeyi; ne görebiliyoruz, ne duyabiliyor ne de hissedebiliyoruz. Allah`ı da bu yüzden göremiyoruz.

Tasavvuf Bir Varış Meselesi Değil

Bu sebeple tasavvufun bir yol, yolcuk, varış, eriş, vuslat meselesi olduğuna inanmadım hiç. Tasavvuf bir farkediş müessesesi. Hani diyor ya Fuzuli: "Cihan-ârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler. Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler." Fuzuli laf söylememiş adam. Hadi anlamayanlar için biraz daha açayım: Derya Allah diyorum. Amacımız Allah`a varmak değil farkına varmak diyorum.

Alemlerin İsimlerine Dikkat

Tasavvuftaki alem isimlerine dikkat ettiniz mi hiç? Mana alemi, misal alemi, harf alemi, hayal alemi... İsimler size de fazla zihinsel gelmedi mi? :)) Neyse. Buradan ötesi derin sular. Sinan`ın kayığına binip gidilebilmez.

Cisimler Manaların Suret Giymiş Halleri

Hani cisim olarak algıladığımız şeyler de aslında birer mana ya. Mesela ateşe bak: İçinde Allah`ın hangi esması/manası tecelli etmiş olabilir diye. Ateşte; rezzak var, hay var, memat var, musavvir var, nur var, bedi var... Var oğlu var. Peki bunlar sadece ateşte mi var? Suda da rezzak var, hay var, memat var, musavvir var, nur var, bedi var... Yani onda da var oğlu var. Şuraya varmak için söylüyorum: Cisimler manaların suret giymiş halleri. Bir mana sadece bir cisimde/surette değil, akla gelebilecek hemen her cisimde/surette tecelli edebiliyor. Her cisim de sadece bir manayı/esmayı değil akla gelebilecek hemen her manayı/esmayı içerebiliyor. Yani Allah`ın bütün esması/manası bir anlamda birbirinin sonucu ve gereği aynı zamanda.

Hayatın Hakikatini Çözdüm

Bu arada yaşım daha otuza varmadı ama hayatın hakikatini çözdüm na`aber!... Çatlayın ey felsefeciler, sanatçılar, fizikçiler, edebiyatçılar!... Albert Einstein! Sen de çatla! Açıklıyorum: Hayatın hakikati sohbet. Evet yaaa... Sohbet. Düşündüğünüzden daha basit geldi biliyorum ama sandığınızdan daha büyük bir hakikat bu. Lakin sohbet derken sadece şunu anlamayın: Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin, alinin ashabının, peygamberan-ı izan, meşayıh-ı zevil ihtiram hazeratının ervah-ı tayyibelerine Hz. Ebubekir Sıddık (r.a.) efendimizden itibaren ... silsilesinden feveran etmiş piran efendilerimizin... hususiyle ... üstadımızın ruhaniyyetlerine bir Fatiha üç İhlas-ı şerif okuyup sohbetimize başlayalım inşallah... Evet yukarıdaki şekil muhakkak var bu mananın içinde. İnkar edenin çenesinde ibik çıksın. Lakin sohbet sadece bu şekilde olmaz. “En genel” anlamda sohbetin manası “Haktan alıp halka vermek”tir. Ama sadece kelamı değil, hayatın devamına (sadece dünya hayatı değil) dair gereken her ne varsa o şeylerin hepsini.

Bir Şeyin Hakikati O Şeyin Son Noktasıdır

İnsanoğlu yeryüzüne sohbet için gelmiştir. Sohbetin hakikati Allah`tan alıp mahlukata indirmektir. Yoksa Allah`ın halifesi olmanın ne manası var. Haa.. Bir şeyin hakikati o şeyin son noktasıdır. Belirtmiş olayım.


Sinan Özgenç'ın Yazısı.