Otobüsteki Çocuğun Acısı
Alpaslan Öngel / Genç Haber Merkezi
Silivri’den Üsküdar’a gelmek için Yenibosna aracına bindim. Otobüs boş sayılırdı fakat Avcılar’a varıncaya kadar boş koltuk kalmamış, insanlar yine her zamanki gibi ayakta yolculuk yapıyorlardı.
Avcılar’da indim ve metrobüse doğru ilerledim. Kalabalığın arasından geçerek en arkada kendime boş bir koltuk buldum. Aradan kısa bir zaman geçmeden kucağında bir çocukla anne belirdi ve onlarda araca bindiler. İki koltuk ileride oturan genç yer verdi ve oturdular. Ufaklığı gözlemledim; o tatlı suratta bir acı gördüm. Bakışları çok durgundu.
Yanımdaki yaşlı amca anneyle sohbete başladı. Hastaneden gelmiş derdini anlatıyordu tam dinlemedim o sırada başka şeyler düşünüyordum gelecek kaygısı, askerlik, sınav…
Biraz zaman geçtikten sonra anne konuşmaya başladı ve dedi ki, “Ufaklık babasını üç ay önce kaybetti, bizde hastaneden geliyoruz. Ufaklığı olayın etkisini üzerinden atabilmesi için hastaneye götürüyorum.” Amca anlamadı, kulağı az işitiyordu. Anne tekrar anlattı. Sonra, “Allah rahmet etsin neden öldü?” diye sordu.
Otopark yüzünden aynı apartmanda oturduğumuz komşum ile tartışma çıktı ve tabancayla çocuğun gözü önünde ateş etti. Annenin sesi titriyordu, gözlerinden her an yaş gelecek gibiydi. Ufaklık o kadar tatlıydı ki... Kocaman yanakları, zeytin gibi gözleri vardı. Gözlerinin içinde ise çok derin bakışlar gizliydi. Amca hüzünlendi “kızım insanlar insanlığını kaybetmiş“ dedi. Sonra sustu. Anne bir süre sonra oğluna dönerek “metrobüs çok güzel değil mi oğlum?” diye sordu. Ufaklık saniyeler dakikaya yaklaşırken “çok güzel” diye bir ses çıkardı. Ardından uzun süre durgun bakışlarıyla sabit bir şekilde aynı noktaya baktı. Sonra uyumaya başladı, onu gözlemledim. Bu kadar küçük yaşta bu kadar büyük bir acıyla yaşamak zorundaydı.
Belki oyuna, uykuya dalacak ve unutacak fakat tamamen silemeyecek. Biliyorum ki o görüntü hiç gözlerinin önünden gitmeyecek.
Bugünlerde babalar çocuklarını, çocuklar babalarını kaybediyor. Fakat insanlar hep suçu babalarda ve çocuklarda arıyor.
Alpaslan Öngel'ın Yazısı.