Mayıs, GENÇ Dergi programlarının zirve yaptığı bir ay oldu. 3 Mayıs Simav GENÇ Gönüllüleri’nin buluşması ile başlayan GENÇ hareketliliği, Sakarya Şöleni, Ankara konferansları, Bosna gezisi, Şanlıurfa-Adıyaman-Malatya buluşmaları ile devam etti. Ayın sonunda ise Gönüllü Eğitimciler Derneği (İGEDER) ile ortaklaşa düzenlenen II. İstanbul GENÇ Şöleni vardı. İstanbul Bağlarbaşı’nda yeni açılan İETT Kültür Merkezi’ndeki buluşmada Bekir Develi’nin stand-up gösterisinin yanısıra öğretmenlerin ve GENÇ Gönüllülerin etkinlikleri sergilendi. Buluşmalarla ilgili intibaları her zaman olduğu gibi yine GENÇ Gönüllülerinden rica ettik; sağolsunlar Mustafa Kaman, Murat Küçükçifçi ve Ahmet Ekrem Kaya bizi kırmadılar, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Gençleşen Gönüller ve Simav 

Geçtiğimiz ay Simav’daydık genç gönüllülerle. Üç dopdolu gün geçirdik derdimizi paylaştığımız dostlarla. Hangi sayıda olduğunu hatırlamıyorum, bir şölen soruşturmasında Sami Yaylalı kardeşimiz, “Katılamayanların yeterince üzülmediğini düşünmek beni üzüyor.” şeklinde dile getirmişti duygularını. Simav buluşması sonrasında ben de bu duyguları yaşadığımı belirtmeliyim.

Katılmayanlardan kim için söylüyorum bunları? Mesela Asım Gültekin abimiz için. Şahsım adına, gelmesini dört gözle bekliyordum. Gelmediğine üzüldüm ama gelmeyerek neler kaybettiğini, sadece Asım abinin değil, gelmeyen bütün kardeşlerimizin neler kaybettiğini anlatmak inanın çok zor. Bu buluşmayı yazmayı deneyerek böyle bir zorluğa giriştim işte.

***

Bir kere bu tarz buluşmaların, şölenlerin esas amacına hizmet eden gençleri tanımak son derece sevindirici bir durumdu. Katılanların çoğu liseli kardeşlerimizdi. Bu kardeşlerimizden yazmaya hevesli olanlar, popüler kültür sayfasını hazırlayan Sami Yaylalı’nın yanına toplandılar ve “Abi nasıl yazıyorsun, iki sayfa zor olmuyor mu, hepsini bir günde mi yazıyorsun?” gibi sorular sordular. Bu kardeşlerimizin yazan kişileri görmelerini, onlarla yan yana yemek yemelerini çok önemsiyorum. Bu toplantılara genç yazarlar katılmalı. Taha Kılınç, Yusuf Deren, Sinan Özgenç, Murat Sözer, Ali Düz ve Asım Gültekin(!) gibi yazarları benimle beraber tüm genç gönüllüler görmek istiyor. Bu yazı vesilesiyle duyurmuş olalım.

***

Buluşmanın ikinci gecesi bir oyun sergiledi Hendek İmam Hatip Lisesi’nden gençler. Tiyatroya meraklı dört imam hatipli, “Yönetmen” isimli oyunlarıyla gecemizi renklendirdiler. İki de şarkı yapmışlar Genç dergisine. Onları da oyun sonunda dinledik. A. Şahin Akbulut’un “Kişisel Organizasyon” konulu semineri ve bu seminer dahilinde yapılan para-maneviyat/maneviyat-para testi de en az oyun kadar eğlenceliydi.

***

“nedendir güzelliği uzakların

dağların, kırın, bayırın

çekiyor yüreğimizi kendisine

çekmediği yerler cep telefonlarının”

Aylar önce yazdığım bu mısraları hatırlattı bana Gölcük’teki piknik. Sonra “Doğayla baş başa kalan her insan çocuk olur.” diye bir söz karaladım top peşinde koşturan Genç editörü izlerken. Her pas hatasında sözümü ispatlamış olmanın sevinciyle “bu sözde iş var” dedim.

***

Bunca güzelliğin yaşanmasında elbette pek çok kardeşimizin emeği vardı. Programın nasıl geçtiğini soran ve organizasyonun bütününde emeği geçen Abdullah Emre Çetiner kardeşimize “Bu buluşmayı yazarak soruna cevap vereceğim.” demiştim: Hafızamızın kara tahtasına en beyaz tebeşirle nakşettik Simav’ı ve Erkam Öğrenci Yurdu’nu. Teşekkürler hepinize… (Murat Küçükçifci)

Genç Dergi Ankara’daydı!

Ankara, tüm resmiyetine, üzerindeki ağırlığına rağmen bir Genç Dergi organizasyonuna şahit oldu geçen ay. Yaşlı(!) gönüllüler Lütfi Arslan ve Asım Gültekin’in öncülüğünde 9 Mayıs Cuma akşamı bir genç topluluğu ile samimi bir ortamda ilk buluşma gerçekleşti. Dergi editörü Lütfi Arslan, Cafcaf editörü Asım Gültekin’in iğneleyici, bir o kadar samimi muhalefetine karşı özgüvenini hiç yitirmeden, kelimelerine hâkim bir şekilde konuştu. Genç Dergi’nin nerelerden nereye geldiği, ne gibi tepkiler aldığı, amacına ulaşıp ulaşmadığından bahsetti. Her zamanki gibi, joker kelimemiz “dert” üzerine yoğunlaştı, dertlerimizi tazeledi. “Bu dünyadan ayrıldığında bu dünyadan ne eksilecek, ne eksilmeli?” sorularını zihnimize nakşetti. “Dünyaya ait olmadan, sadece dünyadan beslemeden, göklerden beslenerek” de dünyada bir şeylerin ortaya konulabilineceğinin sinyallerini verdi gençlere.

Yoğun bir dert terapisinden sonra, Asım Gültekin, mürekkebimizi kurutmayan adam, bizi Rasim Özdenören’in evine bir ufak çay ziyaretine götürdü. Naif insan, büyük mütefekkirin çayını yudumlayıp, anılarından hissedar olduktan sonra günümüzü tamamladık.

Ertesi gün, misafirlerimiz, Fatih ve Vadi Kitabevlerini, ardınan Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi’ni ziyaret ettikten sonra Kübra Gül Erdoğan’ın öncülüğündeki bir grup Ankaralı Genç Gönüllü’nün, Kızılay Adnan Ötüken Kütüphanesi salonunda düzenlediği bir söyleşiye katıldılar. Popüler kültür yazarımız Sami Yaylalı’nın da konuşmacılara eşlik ettiği, söyleşide gençler olarak ne yapabileceğimiz, neleri değiştirebileceğimize yönelik çözümler arandı. Kendimizi değiştirmeden, başka şeylerin değiştirmeye kalkmanın anlamsız olduğu vurgulandı. Bu noktada, tabii ki, Genç’in misyonu konuşuldu, sorgulandı. Elimizde bulunan araçları nasıl kullanabiliriz, kendimizi en iyi nelerle ifade edebiliriz gibi sorulara cevap arandı. Söyleşide yeni yüzler birbiri ile tanıştı, görüştü. Söyleşinin ardından, misafirlerimiz, Ankara’da bir buket gönüllüyü bırakarak Sakarya’daki Genç Şölenine doğru hareket ettiler. Onları memnun edebildiysek ne ala, biz fazlası ile memnun kaldık. (Mustafa Kaman)

Adıyaman ve Urfa’nın GENÇ’leri

48 yaşında bir GENÇ ile tanıştım Urfa’da; adı Ahmet (Abi). Soyadını vermeyelim. Onunla akran olduğu mikyasta Genç olan başka bir Ahmet abimizle de Adıyaman`da. Bu yaşlarda GENÇ mi olur kardeşim diyorsanız, ya siz bizim dergi(/di)mizi ilk defa okuyorsunuz ya da 21 aydır bizi yanlış anlıyorsunuz. :) Hizmet etme bilincini vücudunun her zerresine yerleştirmiş,başkasının derdiyle dertlenmek sizin şiarınız olmuşsa GENÇ olmak için yaş sizin limitiniz olamaz. Vücut gençliği değil bizim GENÇ’likten anladığımız; 80 yaşına gelmiş olmasına rağmen Peygamber Efendimiz’in (sav) övgüsüne layık olmak amacıyla atının sırtına atlayıp İstanbul surlarına dayanan sahabe-i kiram efendimizdeki ruh yüceliğinden bahsediyorum. Neyse GENÇ tanımı yapmak değil yazıdaki amacım. Hatice Sarı kardeşimiz Mart sayısında (hadi torpil geçip sayfasını da vereyim: sh. 51) bunu ziyadesiyle yapmış zaten. Bu yüzden ben seyahatimizden bahsetmek istiyorum.

Kadri (Afacan) abi, Lütfi (Arslan) abi ile beraber 16-17-18 Mayısta Urfa, Adıyaman ve Malatya`yı gezdik dergimizi tanıtmak amacıyla.

Lütfi abi bize Bursa`da derginin 3.sayısında yapmış olduğu çağrıyı oralardaki abilerimize/ablalarımıza/kardeşlerimize de yaptı bu üç günlük sürede. Hamdolsun bereketli geçti . (Bu da Süleyman Ragıp’ın cümlesine benzedi. :) Hakikaten öyleydi ama.

Toplantılarımızın hepsi dolu dolu geçmiş olmakla beraber ben ilk sıraya Adıyaman`ı yakıştırıyorum. Urfa da bizi doyurdu ama. (Kebapları kastetmiyorum lütfen yanlış anlaşılmasın. :) Gezimizin üçüncü ayağı Malatya`da ise disiplin, samimiyet ve teslimiyet karşıladı bizi; ruh tazeliği beden yaşlarını geçmiş abilerle karşılaştık. Ruhu gibi yaşı da genç olan yok muydu diye aklınıza geldiyse Adıyaman`ı zirveye oturmamızın boşuna olmadığını düşünmenizi isterim.

En genel anlamda Urfa farklıydı. ``Peygemberler şehri`` ifadesi bu cümlenin açıklaması. İbrahim (a.s)`ın teslimiyetinden, Eyüp (a.s)`ın sabrından nasipdar olmak için dua ettik ve Eyüp (a.s)`ı şifaya kavuşturan sudan tüm hastaların şifa bulması niyetiyle içtik.

Lütfi abinin üç ilde de dinleyicilere özellikle sorduğu ``6.5 milyar insan içinde Allah SEN’i niye yarattı?`` sorusu -kendisi cevabını vermiş olsa da-hala dimağımda tazeliğini korumakta. Kendim bir cevap bulmalıyım bu soruya diye düşünüyorum. Bu çok mühim bir soru aslında; siz de düşünmelisiniz dememe gerek var mı bilmiyorum.Bu sorudaki amaç aklımıza ilk gelen cevap değil; düşünülmesi gereken Allah`ın bilhassa SEN`i niye yarattığıdır.

Velhasıl biz o diyarlardan memnun ayrıldık, inşallah görüştüklerimiz de memnun kalmış ve seyahat amacına ulaşmıştır.

Not: Yaralı Kuş İzmir civarında görülmüş, dikkatli olalım. :) (Ahmet Ekrem Kaya)


GENÇ'ın Yazısı.