Ülkemizde 16 milyon 250 bin öğrenci var. Bu öğrencilerin her yıl yaklaşık 2 milyonu, adına ÖSS denilen bir kıyma makinesinden geçiriliyor. 2 milyon öğrenciden sadece %20`si yani 400 bin kişi üniversiteye girme hakkı elde ediyor. Bunların ise sadece %6’sı yani 120 bini, 4 yıllık bir lisans programına yerleştirilebiliyor. Dahası da var. İstediği bölüme girme şansını yakalayanların oranı sadece %30. Bu ne demek biliyor musunuz? 16 milyon 250 bini aşkın öğrenci içerisinde istediği mesleği yapmasına imkan sağlayacak eğitimi alabilenlerin sadece % 1.8’lik bir grup.  Halbuki meslek seçimi ve gelecek tasarımı bu kadar acımasız bir sisteme mahkum edilmemeli. Meslek seçmek çünkü hayatı nasıl yaşayacağına karar vermek demek. Tamamen kişiye özel bir seçimi, dört ya da beş şıktan oluşan testlere indirgemek ve bir oldu bittiye dönüştürmek ne kadar mantıklıdır acaba? Düşünce Koçu Münir Arıkan bu noktada bize farkıl bir düşünme biçimi öneriyor. Meslek seçiminin gönlümüzle yapmamız gereken bir iş olduğunun altını çiziyor ve buradan yola çıkarak ÖSS’ye mahkum olmamamız gerektiğini söylüyor. Arıkan bir takım alternatifler de geliştirmiş. İlginç önerilerin de olduğu bu meslek alternatiflerini okurken aslında bunların hepsinin aynı mesajı verdiğini hissediyorsunuz: “Sen mesleğini, kendi içindeki sırrı keşfederek bulabilirsin.” İşte size Arıkan’la yaptığımız mülakat ve “Sevdiğin İşe Odaklan” adlı kitabından alternatif meslek önerileri:

Dünyaya ÖSS İçin Gelmedim Diyorsan Sevdiğin İşe Odaklan

- Kitaplarınızda ÖSS`nin tek yol olmadığını, farklı alternatifler bulunduğunu söylüyorsunuz. Bu konuda neler ekleyebilirsiniz?

Şöyle bir şey var: Halının üzerinde bir kalas olduğunu düşünün. Bunun üzerinde rahatlıkla yürürüz değil mi? Niye yürürüz? Çünkü risk yok. Aynı kalası 100 mt. yükseğe kurduk diyelim. Aynı rahatlıkla yürür müyüz? Birinci durumun karşılığı; evde yapılan test, deneme sınavları. Kazansan da kazanmasan da bir şey olmayacak. İkincisi: “Ya kazanamazsam?... Öldüm bittim ben!” İşte gençlerin zihnindeki bu kaygı öldürüyor onları. Alternatifsizlik kaygısı bu.

Ben ilkokul beşte bir şiir yazmıştım: “Diplomasız da olur insan bey. Ama diplomalı alır büyük pey!” Geçtiğimiz 28 Şubat`ta sabah Bilkent`teydim; öğleden sonra da “5. İnsan Kaynakları Zirvesi” için ODTÜ`deydim. Bir rakam vereyim size. Üç aylık taze bir rakam: İki ODTÜ`lüden biri işsiz. Bilkent`te 4. sınıf öğrencileri ağlıyordu ben gittiğimde: “Hocam ne yapacağız?” Hani; bütün Türk gençliği gözünü dikmiş, kedinin ciğere baktığı gibi “Ah bir Bilkent`e girsem!” diyor ya... Girdin de; yapacağın bir şey yoksa, söyleyeceğin bir mesaj yoksa, gönlünü verdiğin, hayatını adadığın bir iş yoksa ne yapacaksın? Hiçbir şey yapamayacaksın. Bu gerçeklerden yola çıktığımızda; bir kere matematiksel olarak %92`nin kazanamadığı bir sınavda herkesi üniversiteye yönlendiremem. Saçma olur. Bir kere %92 sistemin dışında. Onun için “Ben bu dünyaya ÖSS için gelmedim diyorsan sevdiğin işe odaklan” adlı kitabımla insanları sevdikleri bir işe odaklandırmaya çalışıyorum. Kalas örneğine dönelim. Şimdi alta bir tane trapez serdik. Yandan iki tane güvenlik kemeri bağladık. Yürür müsün? Yürürüm. Düşsem de bir şey olmayacak. Üniversiteye giren de girmeyen de, üniversite hayali olan da olmayan da bir kere ikinci alternatifi oluşturduğu anda beyindeki stres bitiyor. Üniversite olmaması, hayatın sonu değil. Belki de daha güzel bir gelecek. Diyorum ki ben; bir alternatif oluşturun.

Üniversiteler: Siyasal Sahte Bilim Baronluğu

Mesleğinle, bilmem neyle değil ama Allah katında başarılı olmak istiyorsan “Farz ibadetlerden sonra Allah`ın en hoşuna giden şey; insanların kalbine sevinç doğurmaktır.” diye bir söz var. Şimdi bakıyorum: Kahvede okeye dördüncü arıyorlar, çekirdek çitliyorlar. En son İlber Ortaylı hocam dedi: “Oğlum! Sizin zamanınızda ilim vardı. Şimdi film var.” “Bunlar filimden okuyorlar.” Bir amaç yok. Bir kere onları yetiştiren rektörler de, koca koca profesörlşerde de bir hedef yok. Var olan hedef de tamamen siyasal. Bu da çok ayrı bir dert.

Geçenlerde Denizli Üniversitesi`ndeyim. Sahnede birisinden bahsettim: Gökhan Hotamışlıgil. Gökhan Hotamışlıgil Amerika’da Başkanlık makamından yılda 4 milyar dolar bütçe kullanıyor. Rektöre dedim ki “Hocam! Sizin aldığınız bütçe ne kadar?”. Dedi ki “358 profesör biz bunun 100`de 1`ini almıyoruz.” Yutkundum. Ben de diyemedim ki “Sen Gökhan Hotamışlıgil`in binde biri oldun mu ki, bütçesinin yüzde birini alasın!” Bir buluşun var mı? Sonra sordum: “İlk 500`de var mıyız?”. Rektör dedi ki: “Tabii ki varız: 482. ve 497. bizden.” “Hocam” dedim. “Hiç söylemesen daha iyiydi.”

Türkiye`nin en köklü üniversiteleri de dahil; üniversiteler şu an sadece siyasal sahte bilim baronluğu. Hani 12 Eylül öncesinde silah çekiyorlardı. Şimdi siyasal düşünce çekiyorlar.

Bakınız Umut Özcan… Harvard Tıp Fakültesi`nde; diyabeti tamamen iyileştiren adam. Hangi tıp fakültesi dekanı biliyor bunu? Hangisi modelliyor? Bir çalışma var mı? “Human Genome” projesine bir tane gen katkınız var mı? Yurt dışındaki adamlarımızdan var. Son 20 yılda, yüzyılın bilim adamı seçilen 6 bilim insanından 5`i Türk. Ama T.C.’deki Türklerden değil de, siyasal sahte bilim baronluğundan tamamen kurtulmuş, özgür düşünceli Türklerden çıkıyor bu. Gökhan Hotamışlıgil, Umut Özcan, Gazi Yaşargil, Mehmet Öz, Oktay Sinanoğlu. Bunlar buranın verdiği imkanlarla değil. Mesela Ahmet Yıldız. Ahmet Yıldız, körlük, sağırlık, felç, alzheimer ve kanser gibi hastalıkların tedavisinde temel bilgi olan insan hücresindeki motor proteinlerin tıpkı minyatür insan gibi yürüdüğünü bularak bilim tarihine geçti. Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden Science tarafından 2005’in en büyük genç bilim adamı ödülüne layık görüldü. Yurtdışından birkaç günlüğüne geldi, ağlıyor: “Bir tane rektör beni aramadı. Bir tane üniversite bölüm başkanı tebrik etmedi. Bir dekan davet etmedi. Üniversite bu mu?” diyor. “Ben niye bu üniversiteye geleyim ki?...”

Gönlünün Götürdüğü Yere Git

Şu anda ben bacılarıma, ablalarıma, kardeşlerime diyorum ki: “Bu üniversitelerden uzak durun!” Niçin? Dünya çapında başarılı insanların hayatına bakıyorum: Hiçbiri üniversitede okudukları bölümün getirisiyle iş yapmamışlar. Milletvekillerini inceledim: Hiçbiri milletvekili olmadan önceki titirlerine uygun bir iş yapmıyorlar. Gönülleri başka bir söylüyor çünkü. Ben de diyorum ki: “Gönlünün götürdüğü yere git!” O zaman başarılı olacaksın.

Sırlar Kapısı Odaklandıkça Açılıyor

Bunun sırrı var: 10 yıl odaklanmak. Birinci beş yılda sır kapısı açılıyor, ikinci beş yılda ise, meyve kapısı. Yani nemalarını yiyor, nasipleniyor, kazanmaya başlıyorsun. Tabi sabredebilirsen. Hangi meslekte olursan ol. Sevan Bıçakçı mesela. Dünyanın bir numaralı mücevher tasarımcısı. Topkapı Sarayı adına kapatılan tek kişi. Diyor ki “Hocam! Bizim meslekte üniversite mezunu 10 - 0 mağlup başlar. 5 yaşında, 7 yaşında işe başlamak zorunda.” diyor. “Buraları süpürmek zorunda. Altın tozlarını faraşa almak zorunda. Burada beni seyretmek ve modellemek zorunda...”

2 tane bölüm var kitabımda. Bugüne kadar hiçbir eleştiri gelmedi. Hatta birkaç üniversite rektöründen tebrik de aldım. Bu benim iddiamdır: ÖSS`ye girmeden, hukuk fakültesi okumadan -yemin ediyorum- Türkiye`nin en iyi hukukçusunu ben yetiştiririm. 5 yıl vereceksin bana. 5 yılın sonunda hukuk fakültesini bitirmiş hukukçuyla imtihana sokacaksın benim çocuğu. 5 yıl sonra da ikisinin kariyerlerinde geldiği noktaya bakacaksın. Bir tek sıkıntısı var: Mahkemeye girip avukatlık yapamaz. O da işin hamallık kısmı. Zaten ünlü avukatlar mahkemeye girip orada savunma yapmıyorlar. Dosya hazırlıyorlar. Belediye ihalesi için dosya hazırlıyor; 10 milyon dolar. Siyasi olarak bir yere görüş bildiriyor; 2 milyon dolar...

Şuna inanıyorum: Adil-i Mutlak Rab... Diyelim fincan. Fincana 7 milyar insan içerisinde senden daha fazla odaklanan yoksa sen en iyi fincancı oluyorsun. Çünkü sırlar kapısı o konuya en fazla odaklanana açılıyor.

Geçen yıl 4 yıllık okullara 198 bin kişi yerleştirildi. 2 milyon öğrencinin % 10’u bile değil. Bununla ilgili harcadığımız paraya bakıyorum: 5 milyar dolar. Dersane, özel dersler vb. ile bu rakam 9 milyar dolara çıkıyor. Bu ülkeyi seven bir vatan evladı yok mu “Durun!” diyecek, doğru yolu gösterecek. 9 milyar doları bana verin: Ben her yıl bir Harvard kurayım bu ülkeye.

- Zaten ÖSS saplantısı da ÖSS`den geçinen lobinin desteklediği bir şey değil mi?

Tabi tabi. Okul müdürünün, dershanenin, dershane öğretmenlerinin... Dürüst okul müdürlerini tenzih ediyorum ama çoğu primle çalışıyor. Dershanelere öğrenci gönderiyorlar. Tek övünç kaynakları, sizin okul üniversiteye kaç öğrenci soktu!

Onun yerine şöyle bir yöntem olabilir: Mesela anne babalarla alakalı: Okuduğunuz okullarda spiker olarak yetiştirilen, özel olarak yetiştirilen birini gördünüz mü hiç? Birisi güzel konuşuyordur, sesi güzeldir, diksiyonu iyidir, onu sunucu seçerler. Doğru mu? Evet. Buradaki problem şu: Biz güzel konuşmanın kıstaslarını bildiğimiz için onu hemen keşfederiz. Aynı şekilde bütün insanlarda mesleki eğilimleri ve yetenekleri ile ilgili bir çok sinyaller vardır. Uçak mühendisi olacak olan sinyalini çakmıştır. Bahçeyle ilgili olan, koltukçu olacak olan, arabacı olacak olan sinyalini çakmıştır. Geçenlerde bir kolejdeyim. Annesi ağlayarak getirdi çocuğu. 6 yaşındaymış. “Hocam! Yemediği dayak kalmadı babasından” dedi. “Hayırdır yenge hanım?” dedim. “Bu” dedi; “babasının arabasını söküyor. Koltuğu söküyor, direksiyonu söküyor, egzozu söküyor...” Tuttum hemen bir otomotiv iç dizayn şirketine yönlendirdim. Şu an orada çalışıyor çocuk. Dedim: “Yenge hanım, senin çocuk bulmuş mesleği. Babasına selam söyle. Allah rızası için dövmesin çocuğu, onunla gurur duysun.” Bu çocuk şimdi orada koltuk değiştiriyor, direksiyon değiştiriyor, tasarım yapıyor. Buldu mesleğini. Hem de gönlündeki mesleğini. Hem mutlu hem de başarılı olur bu çocuk orda.

En Büyük Problemimiz: Ebeveynler Meslekleri Tanımıyor

Bizim problemimiz şu: Biz bir kere anne baba olarak meslek tanımıyoruz. Tek tanıdığımız şey var: “Oğlum üniversite mezunu olsun.” Olsun da, “Acı İlaç” operasyonunda 4 milyon YTL aylık vurgun yapan sahtekar profesör kimdi? Cezaevinde tanıştım ben bu adamla. Mahkumlara terapiye gittiğim cezaevinde. İsim vermiyorum; yargılanıyor hala. İlaç kutularını basıp, süresi geçmiş ilaçları yediriyordu bize. “Hocam, ben yanlış baba ürünüyüm.” diyor. “Nasıl?” dedim. “Ben” diyor; “küçükken karar vermiştim. Antep`in sokaklarında, yol kenarlarında matbaalar olurdu. Tek basmalık, böyle şıkır şıkır. Gider onları izlerdim saatlerce. O şıkırtı beynimde senelerce sürdü. Davetiye bastım... Kartvizit bastım... Broşür bastım, senelerce zihnimde. Üniversite vaktim geldiğinde babama dedim ki ‘Baba! Matbaacı olacağım.’ Babam kızdı. ‘Benim gibi doktor olacaksın.’ Doktor oldum hocam ama kafamdaki o sesi 26 yıl susturamadım. Muayene ediyorum ama umurumda değil. Matbaa beynimde arka fonda hep çalıştı hocam”… “Bir gün” diyor “...bir tane hastam geldi. Masaya bir ilaç koydu. Kutudaki rakam 2.500 dolar. Yahu ben manyak mıyım dedim, 50 YTL`ye kartvizit, 100 YTL`ye broşür basmanın anlamı var mı dedim kendi kendime, artık ne basacağımı bulmuştum, Hocam.” Öykünün sonunu biliyorsunuz. Sahte ilaç kutusu basıp, etken madde süresi geçmiş ilaçları zavallı insanlarımıza yutturdu bu çete. Şu ana kadar 118 kişinin ölümüne sebep oldular. Sayı gün geçtikçe artıyor.

Anne babalar ne biliyor ki!? Üniversiteyi bitirsin tamam da SSK`yı hortumlayan doktor senin çocuğun olacak işte. Malzemeden çalıp, depremzede yaratan adam senin çocuğun olacak işte. Yok mu tacizci öğretmenler: Onların çocukları olacak işte... Bırakın çocuklar size göre değil, gönüllerine göre bir meslek seçsinler. Bütün hayatları o meslekle geçecek çünkü.

Çocuklarınızı Yaşadığınız Çağa Göre Değil Yaşayacakları Çağa Göre Yetiştirin

Ben şuna inanıyorum: Senin genetik şifren biricik, eşsiz, yegane, tek. Bu ne demek? Senin yapacağın iş belli. Mevlana öyle buyuruyor: “Her insan dünyaya Allah tarafından gönderilen bir hazinedir.” O hazineyi cevherden mücevhere çevirecek bir kuyumcu, bir rehber lazım. Anne babalarımız bunu işleyecek durumda değil. Hz. Ali ne diyor: “Çocuklarınızı yaşadığınız çağa göre değil yaşayacakları çağa göre yetiştirin.” Yaşayacağımız çağ ne olacak: Daha kompleks bir yapı, artan virüsler, daha önemli hijyen, daha fazla genetiği değiştirilmemiş bitki ihtiyacı, daha güvenli tarım, daha huzurlu çevre, daha iyi korunmuş bir aile... Aile uzmanı lazım, ninni uzmanı lazım, anne yetiştiren anne uzmanı lazım, ev ergonomisi uzmanı lazım... Nerede? Yok. Öğrenme uzmanı lazım. Nerede? Yok. Üniversitelerde böyle bölüm var mı? Yok.

Bu Ülkeden Adam Çıkar mı?

Bu ülkeden adam çıkar mı? Çıkar. 14 kıl çadırdı Şeyh Edebali. Ne oldu? 14 milyon, Bizans, doğu, batı... Durabildi mi önünde? Bu teçhizatla alakalı bir şey değil. Bana iş başvurusunda bulunanların diplomaların yırtıyorum. -Orijinaline dokunmuyorum fotokopiyle geliyorlar zaten- Yırtıyorum, şok oluyorlar. “Hocam n`aptın!?” “Oğlum!” diyorum. “ Bu diploma senin koruma kalkanın olursa mahvolursun. Diplomanı yırtayım; onun ardındaki seni bir göreyim.” “Hocam bak bu mezunuyum, şu mezunuyum...” Orada okurken ne aldın? Ne gördün? Ne buldun? 4 yıllık üniversite hayatı: Bir tane buluşları yok. Yurt dışında birinci sınıfta proje ödevin var. Laboratuvara gireceksin. Ödevin sosyalse toplumun içine gireceksin. Orası da bir laboratuvar. Bir şey yapacaksın yani. Bizde mezun oluyorlar: “Eee.... Şimdi ne yapacağım?...” Staja bile almıyorlar biliyor musunuz mezunları. Türk öğrencileri üniversiteden mezun olduktan sonra staja bile kabul edilmeyecek kadar kalitesiz mezun oluyorlar çünkü. Stajyere para vermiyorsun. Sigorta yapmıyorsun. İstediğin angarya işi yaptırıyorsun. Sorumluluğun yok. 100 tane stajyer al. “Hocam” diyor. “Bunları aldığım zaman benim sistemim bozulur.” Kurumsal kültür yok, iş disiplini yok, iş ahlakı yok, görgü yok... Ondan sonra: “Üniversiteyi bitirdik iş vermiyorlar.” Hak ettin mi? Bir işte bir çözüm buldun mu? Bir kafa yordun mu? Dört yıl. En azından bir asistanla bir profesörle üçlü bir grup kurup da herhangi bir konuda bir proje çalıştın mı?

Jeremo Lemelson (http://www.lemelson.org) diye bir buluşçu var: İnsülin iğnesini bulan kişi. Merdivenden çıkan tekerlekli sandalyeyi bulan kişi. Faks makinesini bulan kişi. Dünya şu anda sahip olduğu teknik kolaylıkların birçoğunu ona ve onun yetiştirdiği öğrencilere borçlu. Bir tanesinin hayatını anlatacağım: Sally Fox diye bir kızcağız. 8 yaşında. Benim en fazla anlattığım ve örnek alınmasını istediğim kişi. Bizimkiler üniversiteden kaç yaşında mezun oluyorlar: 22. Jeremy Lemenson geliyor sınıfa. 8 yaşında. Ve beyin fırtınası yaptırıyorlar çocuklara. “Çocuklar!” diyor “Pamuk ne renk olur?” Çocuklar hep bir ağızdan: “Beyaz!” diye bağırıyorlar. Sally Fox diyor ki “İstediğiniz renk olur hocam” Sınıf gülüyor. Beyazdan başka pamuk mu olur? Ona değer veren Jeremo diyor ki “Nasıl olur peki yavrum?” “Öğretmenim çok basit:” diyor. “Evde begonya saksıları var. Annem onun içerisine hangi renk toz atarsa begonya o renk açıyor.” Kızcağızın bu farkındalığı, bu bakış açısı, bu keşfi sayesinde şu anda dünya yıllık 200 milyar dolar kazanıyor. 4 ana renkte pamuk yetiştiriliyor. Çevreyi kirletmeyen, suyu tüketmeyen, kimsayal kullanmayan, detarjandan tasarruf sağlayan renkli pamuklar. Üretimi kolay, daha sağlam ve daha kalıcı renkte. En önemlisi cilt kanseri, v.s. yapmıyor. Tamemen doğal. 10 yılda 2 trilyon dolar demek. Hangimizin 2 trilyon dolarlık buluşu var, katkısı var? Bizim bir kere bu çocuklara güvenmemiz lazım. En iyi mücevherci, en iyi sanatçı, en iyi tekstilci, en iyi doktor bile bunlardan çıkacak.

Özgüven Eksikliğinin Nedeni: Ailede Demokrasi Yok

- Tamam sıradışı düşünme yetisi yok. Peki bu niye böyle? Toplumdaki genel kabullerden mi? Sürüye uyma mantığından mı? Bunu aşmak 17-18 yaşlarında bir yandan hayatının en tecrübesiz dönemini yaşayan ama bir taraftan da hayatının en zor seçimlerini yapmakla karşı karşıya kalan gençler için nasıl mümkün olacak?

Elimde bir gazete kupürü var. Ben bunu 7-11 yaş arasındaki çocuklar üzerinde uyguluyorum. Kupürde diyor ki: “Verimli Ampuller Bize iki Keban Kazandıracak.” Baraj yapamıyoruz. Yağmurlar da azaldığı için yeterli su yok. Elimizdeki bu barajlarla nasıl % 50 tasarruf yapabiliriz? Akla ne geliyor? Ampulleri söndür. İleri yaz saati uygulaması yap. Şöyle yap, böyle yap... Hayır! Hiç ampulleri söndürme. Verimli ampul bul. Daha az yakan daha çok ışık veren. Mesela yaptığımız bir beyin fırtınasında yeni bir buluş çıktı. Şimdi söz etmeyeceğim bundan. Aynı barajdan farklı bir yöntemle enerji elde etme projesi ve böyle bir beyin fırtınasında çıktı bu fikir. Ama bu ülkede demokrasi yok. Bunu her gittiğim yerde söylüyorum. Sebebi asker, yargı, medya falan değil. Anne ve babalar. Evde demokrasi yok çünkü. Ne olacağına anne-baba karar veriyor; nereye gidileceğine, ne yenileceğine, nerede tatil yapılacağına... Anne baba karar veriyor. Anne baba çocuklarına danışıyor mu? Öyle bir şey gördün mü? “Anneciğim babacığım dünyayı kurtaracak bir fikrim var.” “Hadi oradan! Git önce karnendeki zayıfı kurtar!” Anne-babanın mantığı işte bu. Bu toplumda % 86 özgüven eksikliği var. Topluluk önünde konuşamayız. Bir fikir söyleyemeyiz. Bir proje yapamayız. Ortak bir grup kurup, bir faaliyet yapamayız. Sebep: Anne baba. Bizim önce anne babayı elden geçirmemiz gerekiyor. Onlarda bir zihniyet devrimi gerekiyor. Bir kere annelerimizde aşağılık komplesinin zirvesi var. Şu söze meftunlar: “Ne mee’zunusun sen?” Hemen kafa öne eğiliyor. “Ben bir şey mezunu değilim.” İlla bir şey mezunu olman mı gerekiyor bacı ya!? Bala Hatun, Nene Hatun... Nere mezunuydular? Yaptığın bir şey yok mu? Hayatını adadığın? Başardığın?

Başakşehir`de Nuray Hanım diye bir komşumuz var. Sabahlara kadar kerpetenle eline çorap bağlıyor, klipsle, -eli kanıyor çünkü kangren gibi- iki yavrusuna bakıp, onları kolejde okutmak için sabahlara kadar balık ağı örüyor. Klipsle. Cennet böyle annelerin ayağı altında. Şimdi o çocuk artık üniversite peşinde koşmaz. Bakar annesi bir şey başardı, modeller onu. Hangi çocuğumuzun “Ben balık ağı öreceğim” diye bir düşüncesi var? “Ben masa başında bir iş istiyorum.” Ama bulamayacaksın yavrum be. Öyle bir iş yok. Kimse seni o konuma getirmeyecek.

Geleceğin Aradığı İnsan

Gelecek üç tane insan istiyor. (İyi huylu – istekli ve hevesli) Sabancı da ölmeden önceki son konuşmamızda bunu tasdik etmişti. Ona sordum: Nasıl elemanlar arıyorsunuz? “İyi huylu” dedi. Bir hadis-i şerif okudum, ağlamaklı oldu adamcağız. “Mü`min iyi huylu, geçimli kişidir.” İyi huylu, hevesli ve istikrarlı insan arıyor iş dünyası. İyi huy nereden alınır? Okuldan alınmaz. Dünyanın en iyi 10 havayolundan bir tanesi Emirates. Bahar Hanım Türkiye Bölge Müdürü. Diyor ki: “Emirates rezervasyon bölümünde istihdam edilmek üzere eleman arıyoruz”. Üniversite mezunu olup olmaması ya da tecrübeli olup olmaması önemli değil. İyi huylu olsun, istekli olsun, hevesli olsun, İngilizce bilsin yeter. 2.500 dolar maaş var. İlkokuldan üniversiteye kadar kaç yıl okuyoruz 17 yıl. 17 yılda bir İngilizce öğrenilmez mi ya? Çok basit: Bir Çince bir Japonca öğrenilmez mi? Bu sistemde öğrenilmez. Çünkü anne babadan başlıyor. Onlar evde İngilizce konuşacak ki, çocuğu alacak işyerine götürecek ki... Oysa çocuk babasının ne iş yaptığını bile bilmiyordur.

Bir İşte Uzmanlaş

Üç sektör seçin diyorum, sektör ne diye soruyorlar seminerlerde. Bir seminerde arkadaşlar dedim “İşletmeci olmak isteyen var mı?”. Atladılar hemen. “Hocam biz.” Çağırdım bir tanesini. “İşletmeci mi olacaksın?” dedim. “Evet hocam.” dedi. “Allah`ın adına yemin ediyorum ki işletmeci olamayacaksın!” dedim. Şok oldu yavrucak. Benim 35 yıl Almanya`da Başhekimlik yapmış bir doktor abim var. Kartviziti nasıl biliyor musunuz? Erkek, sporcu, futbolcu, kaleci ortopedisti. “Abi niye kız erkek filan diye ayırdın?” dedim. “Münirciğim” dedi “bundan 30 sene önce bir kasabayı kurtarabilirdim. Sünnet yapardım, doğuma girerdim. Kalp cerrahı olurdum. Böbreği alırdım. Her şeyi bilebilirdim. Çünkü hastalıklar, uzmanlık bu kadar artmamıştı. Erkeklerin bayanlarla vücut anatomileri birbirinden farklı. Şimdi sadece bir konuda uzman olabilirim 30 yıllık ömrümde.” “Tamam” dedim “o zaman erkek ortopedist yazsaydın?” “Münir!” dedi “bunu sorman ayıp. Şimdi spor yapanla yapmayan bir mi?” “Tamam.” dedim. “Niye futbolcu?” dedim. O zaman: “Münir” dedi “Bunu sorman daha ayıp. Cirit atan, gülle atan, yüzen, binicilik yapan, futbol oynayan bir mi?” dedi. “Tamam abi anladım” dedim. Erkek, sporcu, futbolcu... “Niye kaleci?” “Münir” dedi; “...gözler önünde: Kalede duran 1.80`lik, ızbandut gibi adamla o cılız, gol atmaya giden adam bir mi?”. Dedim “Abi tamam. Şimdi anladım.”

Bu doktor Real Madrid’in kaleci danışmanı. İki ay önce özel uçak gönderdiler. İki saat kaldı. Sadece baktı adam: Raporlara baktı, filmlere baktı. Kaç bin dolar aldığını söylemiyor. Hayat bu işte. Ben üniversiteye; günümüz şartlarında, Türkiye`de karşıyım. Ben yurt dışındaki üniversiteye karşı değilim ki. Garibim Bulgaristan`da bile -iki Anadolu şehrinin toplamı kadar nüfusu var sadece- proje var, iş dünyasıyla eğitim dünyasını buluşturmuş. Bilim şenlikleri yapılıyor. Bizde ne yapılıyor? Bahar şenlikleri. Ben seni götüreyim: Salsa, dans, tango... 50 bin saat tango yapsan bu ülkeye bir katkın olur mu?

Süreyya Üzmez var. Çok enteresan. Trilye diye bir restoran açmış. Yarbay olacaktı bu adam. Emekli maaşıyla bu restoranı açtı. Şu anda dünyada bir numara. Amerikan başkanı Beyaz Saray`da balık partisi yapacağı zaman özel uçakla bunu buradan alıyorlar. Yapacaksan böyle yapacaksın işte. Bunu üniversitede öğrenemezsin.

Zihniyet Devrimi Gerek

- Özelliği neymiş bu adamın?

Palamutu dünyada en iyi yapan adam. “The details make different.” Schiller`in sözü. Detaylar fark yaratır. Bu üniversitede detay öğretilmiyor ki adama. Zihniyet devrimi gerekiyor. Hani Yunus`un bir sözü var: “Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası.” Her gün yeniden doğuyor muyuz? İki günün eşit geçiyorsa ki ziyandasın. 300 yılımız eşit yaa!... Özellikle üniversitelerde. Buluş yok, makale yok, bilimsel bir literatür yok, yeni bir kitap yok. Kitap çok, çoğu çalıntı. Ben bu profesörden ne öğrenebilirim? Çalmayı çırpmayı. Bana bir ideal vermez. Mimarî açıdan Anadolu’nun en önemli eserlerinden olan Divriği Ulucami’ye daha önceden yapılan müdahalelerin tarihî binaya zarar verdiği ortaya çıktı. Kim veriyor bu zararı. Sinan’a küfreden profesörler. Yahu sen O büyük insanın hayatına 658 eser sığdırmış, sen 300 profesörle, bir tanesini tamir edemiyorsun daha. Sonra da ecdadın arkasından konuşmaya hakkın var mı? Bir de utanmadan “ellemeyin, üstünü örtün yeter” diyor, restorasyon başkanlığı yapan bir profesör. Yazık yahu.


KENDİ İŞİNİ NASIL BULACAKSIN?

Duygusal anlamda büyük bir dönüşüm, zihniyet devrimi gerekiyor ama röportajı okuyan bir genç kardeşimiz “Hakikaten ben böyle bir işi yapabilirim!” diyebileceği işi, o içindeki gizi nasıl bulacak?

Allah razı olsun süper bir soru. Bir kere dünyada 600`e yakın sektör var. Mesela tıp bir sektör. Bunun da altında binlerce alt sektör var. Hemşirelik onun alt dalı. Mesela; cerrahi alt dalı, dâhiliye alt dalı, özel hastanecilik alt dalı, poliklinik alt dalı, huzur evi, bakım evi, evde bakım v.s. Hukuk da ana dallardan biri ve aile hukuku, borçlar, ticaret, medeni hukuk gibi bir sürü alt dalları var. 600`e yakın sektörden bir kere 3 tanesini seçecek. Diyelim işletmeciği seçtin: Bir sığır çiftliği işletmecisiyle, bir özel sağlık sektörü işletmecisi, eğitim kurumu işletmecisi bir mi? Bir sektör seç ve onun alt dalını seç. Bizimkiler işletmeci mezun ediyorlar. Odan sonra da 600 sektörden birine girecek. Tofaş`a girecekse bu adam araba işletmecisi nasıl olacak? Birinci madde: 3 sektör seçsinler. Bunu 1 yılda seçebilirler. Ben öyle yaptım. İlk yılımda ücret almadım. Bursiyer gibi, stajyer gibi çay yaptım, halı yıkadım, evrak getirdim götürdüm, temizlik yaptım. Ama kariyerim 6 ay sonra belli bir yerdeydi Ankara`da. DPT`de, Başbakanlık’ta, Hazine Müsteşarlığı’nda iş takibi yapacak düzeye gelmiştim. Yatırım teşvik belgesi hazırlayacak seviyeye gelmiştim. Kendini adarsan, işin kölesi olursan sektörün efendisi olursun. 16 saatini vereceksin. Uykuya yatmadan önce ne yapmam lazım diye düşüneceksin.

Hemen Bir İşe Gir

İkincisi: Hemen bir işe gir. Ama o seçtiğin üç sektörden birine. Üniversiteye girecekse de girmeyecekse de. Bir kere amele pazarına bir gitsinler. Şok olacaklar. 7 milyar insandan bir farkın yoksa niye sana geleyim ki? Senden çok var. Bu seni öldürür. Eğer sen teksen kralsın. Maaş çekine sen karar verirsin. İki tür insan var: 9:30 da gelmezsen mesaiye; muhasebe arar. “Abi yarın da gelmene gerek yok. Bir saat geç kaldın.” İşinin efendisiyse: 11:30, 12:30, 13:30`da gelmezse patron arar: “Canımın içi der. Şoförümü göndereyim mi, para göndereyim mi, hasta mısın?...” Bu ne? Kendi işinde bir numara olmuş. Otorite olmuş. İşte o zaman tasalanman, kaygılanman falan hiç gerekmiyor.

Gözlem Yap

Üç numaralı önerim şu: Günde yarım saat, onbeş dakika bile olsa gözlem yapsınlar. Mesela fırına gittiler. Fırıncıyla konuşsunlar: “Abi ne yapıyorsun? Ne kadar kazanıyorsun? Şu içeri girip bir gezebilir miyim?”. Saç traşı yaparken kuaförle konuşsunlar: “Abi kaç tane müşteri geliyor? Memnun musun? Ayaklarına kara sular iniyor mu? Özel terlik kullanıyor musun?” Farkındalıkları yüksek olsun yani.

Ekibini Kur

Dört numaralı önerim bir network kursunlar. Biz bencil yaşıyoruz. Cemaatleşemiyoruz, arkadaş grubu kuramıyoruz. Mesela beş tane arkadaşları olsun. Sizi zaten bir numara yapacak olan o. Sürekli arkadaşlık peşinde olsunlar. Onlarla zaman zaman bir araya gelip, tartışsınlar, değerlendirme yapsınlar. Meşhur ve başarılı kişileri ziyaret etsinler.

Anne Babanızı Eğitin

Beş numarada: Anne babalarını mutlaka seminerlere getirsinler. Çünkü anne baba bilmediği bir konuda çocuğunu mahvediyor. 53 ÖSS ve OKS birincisinin öykülerini kitaplaştırıyorum. İçlerinde bir tane evliliğini kurtarmış insan var. Bu sistemle ailede ve işte başarı mümkün değil. Çünkü hak etmeden bir yerlere geliyorlar. Hak etmeden aldığın zaman elde tutamazsın. Hak etmeden birinci oluyorlar. Otur test çöz. İş dünyasında siz böyle yapıyor musunuz? Mülakatta sadece test usulü var mı? Hayır. Bütün detaylar arasında inceleyerek, en farklıyı, en fark yaratanı, özgür iradenle seçeceksin. Şu andaki sistem özgür iradeyi çalıştırmıyor. Sana sunulan seçenekler var hep. Onun için yemin ediyorum bu üniversite sisteminin başarılı insan yetiştirmesi çok zor. Diyor ki: “Ancak benim anlattığımı tekrarlarsan, benim anlattığıma cevap verirsen başarılı sayarım seni.” Kardeşim! Bana hala Mao`un en büyük devlet başkanı olduğunu anlatıyorsun. Düşünsene yanlış olduğunu bile bile; sırf not almak için ona doğru diyorsan başarılı olma şansın var mı? En azından yalancı şahitsin sen. Yalancı şahitlik yaparak kariyer yapman mümkün değil.

Hayatta hiçbir zaman karşımıza, kızım karşındaki erkeklerden hangisi eş olarak en uygunudur diye bir şık hiç gelmeyecek. Gelmeyecek bir şeyin eğitimini vermek kadar abes bir şey olabilir mi? Gençler kendi alternatiflerini, kendi birikimlerine göre kendileri oluşturacaklar. Çoktan seçmeli şıklar yok gerçek hayatta.

Başarılı İnsanların Hikayelerini Oku

Altıncı önerim: “Ben bu dünyaya ÖSS için gelmedim diyorsan, Sevdiğin İşe Odaklan” kitabımı bir okusunlar. Orada değişik meslekler var. ÖSS’siz ve üniversitesiz yüksek başarı sırlarını anlatıyorum. Bir başka önerim yaz tatilinde başarılı inanların hikayelerini okusunlar. Biyografi okusunlar. Türkiye`nin en büyük talihsizliği o: Kısa yoldan köşeyi dönmenin yollarını okur, “lotodan nasıl altılı tutturabilirim”i okur... Kız tavlama kitabı çıktı bu ülkede yaa... Fatih Altaylı`nın çok sevdiğim bir sözüdür: “İnsan gibi yaşamak isteyenler, eşek gibi çalışmalıdır.” diyor. Bir de eşek gibi çalışmanın sırlarını ver ya!

Almaya 04:30 da başlıyor çalışmaya. İslam Konferansı Teşlikatı`na üye 57 üye devletin ürettiği toplam değer: 2.5 trilyon dolar. 83 milyonluk Almanya “tek başına” 2.8 trilyon dolar, 130 milyonluk Japonya 4.5 trilyon dolar, 300 milyonluk Amerika 12.5 trilyon dolar üretiyor… Fazla söze gerek var mı?...

Sosyal Sorumluluk Faaliyetlerine Katılın

Yedinci önerim: Bir sosyal sorumluluk faaliyetinin içine girsinler. Ağaç diksinler, atık yağ kurtarsınlar, yaşlıları ziyaret etsinler... Çocuk esirgeme kurumlarına gitsinler. Görmne özürlülere kitap okusunlar. Haftada bir günlerini bir sosyal sorumluluk faaliyetine ayırsınlar. Varsa yoksa dedikodu, gıybet, bilmem ne... Hayatlarını boşa geçirmesinler.

Evinizde Tertip Düzen Olsun

Sekiz numara da anne babalara önerim: Başarılı bir çocuk istiyorlarsa evde tertip, düzen olsun. Anne mutfağını düzeltsin, baba odasını düzeltsin... Ev temiz ve düzenli olsun. Başarılı çocuklar oradan çıkar. Ev dağınık, çocuklara ders çalış diyoruz. “Anacığım sen kendi sorumluluğunu yapmamışsın!” Bulaşıklar duruyor. Bana senin ders çalış deme hakkın yok ki. İşini düzeltememişsin. Hala asgari ücretle çalışıyorsun. Bana“Git birinci ol!” deme hakkın var mı ey baba! Odaklanmak! Başka bir şey yok. Tek bir şeye odaklanacaksın. Sırlar kapısı başka türlü açılmıyor.

Mutlaka Yeryüzünü Gezip Dolaşsınlar

Dokuzuncu ve son önerim, mutlaka yurtdışına bir gezi düzenlesinler. Yurtdışını bir görsünler. Bu hem kendi yaşıtlarının en durumda olduğunu görmeleri hem de oradaki uygarlığın seviyesini algılamaları açısından önemli. Tamamen bir özgüven tavsiyesi. Hayat, bu ülkeyle kısıtlı değil. Global dünya diyorsak, girişimcilik adına, yurtdışında da yapacakları, başaracakları, muhteşem fırsatlar var.


W.C. Uzmanı

Kendi kültürümüzü ve uygarlığımızı yansıtan tuvaletler tasarla. Bunlarla ilgili yarışmalara katıl. Projelerini benzin dağıtım şirketlerine, belediye başkanlarına, Çevre Bakanlığı`na, Sağlık Bakanlığı`na, Turizm Bakanlığı`na ve Milli Eğitim Bakanlığı`na sun. Görüntü, ergonomi, sağlık, hijyen, kültür, şehircilik, tarih, modernite, kent bilinci, kullanım kolaylığı ve diğer yönleriyle ele aldığın bu temizlik bilincine uygun yepyeni tasarımlarını geleceğimize armağan et. Hem itibar hem de para kazanırsın benden söylemesi.

Mezarlıklar Uzmanı

Mezar bakımları, özel günlerde hatırlanması, mezarlık turları için özel seferler ve mezarlık güvenlik sistemi gibi ilave hizmetler de düşünüldüğünde hem manevi hem de maddi devasa bir sektör çıkmaktadır karşımıza. Eğer ölüm ve ötesi ile ilgilenmek istersen, bu sektörde çalışmak ve ilerlemek istersen işte uzmanlaştığında maddi ve manevi tatmine ulaşacağın güzel bir alan.

Okuma Uzmanı

Bir hızlı okuma uzmanı yıllık 50.000-100.000 YTL arasında kazanıyor. Ve bunun için ÖSS falan gerekmiyor. İyi bir bilinç eğitimi, göz eğitimi ve mükemmel bir genel kültür yeterli. Bir de güzel bir bilgisayar programı ile seminerini destekleyebilirsen topluma katkı sağlayan müthiş bir okuma uzmanı olursun.

Hediye Uzmanı

Yurt dışında büyük hediye mağazaları; dünyanın sayılı tasarımcılarına ve modacılarına özel siparişle hediye yaptırıyorlar. Hatta yeni moda olan son trende göre, kişiye özel tasarım-kişiye göre hediye kural,ı hediyenin en iyisi olarak kabul ediliyor. Ünlü mağaza ve internet siteleri “Gift Guru-Hediye Gurusu” adını verdikleri ünlü uzmanlarla konuşup, yazışıp, size özel bir hediye tasarlatmanızı sağlıyorlar.

Şifalı Bitki Uzmanı

Ülkemiz zengin bir bitki çeşitliliğine sahiptir ve bu konuda uzmanlaşacak, kendisini bitki bilimine verecek araştırmacıları beklemektedir. Biz, ülkemizde var olan şifalı bitkilerimizi yabancılara peşkeş çekerken ya da bilinçsizlik sonucunda kaptırırken; Amerika`da yapay olarak üretilen Aloa Vera adlı şifalı bir bitkiden yıllık dört milyar dolar para kazanan bir şirket mevcuttur.

Öğrenmeyi Öğrenme Uzmanı

Yapay veya doğal yolla. Öğrenme teknolojileri geleceğin en gözde mesleklerinden biri olacak. İster bir öğretmen ol. Çok sıra dışı. Çok özel. Ve çok güzel bir öğretmen ol. İster öğrenmeyi kolaylaştıran bir yöntem bul. İster bilgileri hap yap yuttur. Kana karıştır. Beyne ulaştır. Hiç farketmez. Öğretebildiğin kadar değerli olacaksın.

Hurma Uzmanı

Hurma deyince acaba dünyanın bu konuda en çok ar-ge, en fazla buluş yapan ülkesinin İsrail olması basit bir tesadüf mü? Örneğin; Hadiklaim adlı bir İsrail şirketi, dünyanın ilk organik hurmasını yetiştirmiş. ISO, BRC, EUREP, GAP, BIO USDA ve IFOAM gibi dünyanın bilinen tüm gıda sertifikaları ile üretim yapıyor. Paketleri, ambalajları, hijyen ve temizlik standartları, çeşitleri ve sunum kalitesi ile gerçekten A kalite bir hurma üretiyorlar.

Aile Uzmanı

Aile yeni bin yılın en önemli değerlerinin başında geliyor. Dünyanın en saygın kamuoyu araştırma şirketlerinin her yıl yaptığı “Değerler Eğilimi” adlı bir araştırması var. Değişik ülkelerde yapılan bu araştırmalara göre; insanlar kendileri için en değerli ilk üç şey arasında en başta aileyi görüyor. Dolayısı ile adın ister aile koçu ister aile danışmanı veya aile uzmanı olsun; aile değerlerini önemsiyor ve ailenin toplumun çekirdeği olduğunu düşünüyorsan, aile üzerinde çalışmalar yapmak seni memnun ediyorsa aile uzmanı olabilirsin.

Yabancı Dil Uzmanı

Öncelikli olarak sadece dile yoğunlaşarak, bu konunun uzmanı olabilirsin. Gramer ve dil bilgisi kısımlarını es geçerek, bir çocuğun dil öğrenme modelinin stratejisini çıkartabilsen bile, büyük bir iş başarmış olursun. Bu konuda maalesef bir sektör oluşmuş durumda. Ve bu sektör, yabancı dil öğretmekten ziyade yabancı dil öğretiyormuş gibi yapıyor. Sen gerçek yabancı dil öğretme uzmanı olabilirsin. Sadece bir dile yoğunlaşsan bile yeterli. Yeter ki o dilin sırlarını açıkla bize. Öğret. Konuştur.

Ağaç Dikim ve Bakım Uzmanı

En hızlı büyüyen ağaçlar, en fazla katma değer yaratan ağaçlar, en iyi mobilyalık ağaçlar, yer altı su kaynaklarına zarar vermeyen ekolojik ağaçlar, iklim üzerinde olumlu etkisi olan ağaçlar, astım ve alaejiyi tetiklemeyen ağaçlar...Gördüğün gibi ağaç bu. Dalları saymakla bitmez. Yeter ki hangi dalda olacağına karar ver.

Gezi Uzmanı

Gezi uzmanlığı yeni bir meslek. Turist rehberliğiyle karıştırmayasın. Dünyadaki turizm harcamalarının, indirekt gelirler dışındaki; sırf gezip görme eylemiyle kısmının rakamsal büyüklüğü yıllık 3 trilyon dolar.

Eski Eser- Tarihi Elyazması Kitap Uzmanı

Batıda tarihi eserler için eserin içerik ve değerine ve menşeine göre ahşap muhafaza yapan şirketler bile var. Özel tasarım koruma kılıfı ve kabı yapıyorlar. Her muhafaza en az 500 dolar, el emeği göz nuru. Büyük bir özen ve çok hassas bir çalışmayla yapılan bu kutular layık oldukları yeri alıyorlar çok özel mekanlarda. Sen de böyle bir sanatkar olabilirsin.

Çocuk Bakım Uzmanlığı

Modern dadılığı biz bulmuş olmamıza rağmen bugün bu alanda bir tek uzamanımız bile yok. Osmanlı İmparatorluğu`nun gelişiminde; bir saray eğitimi olan lalalık müessesesinin rolü büyüktür. Ama elimizde bugün lalalık mesleğiyle ilgili bir kaynak yok gibidir. Keşke bir dadılık okulu olsa ülkemizde. Ülkemizin en önemli eğtimcilerinin önderliğinde kurulan bir dadılık okulu.


GENÇ'ın Yazısı.