Ebubekir Kalkan

Bütünlük-Tutarlılık ya da Vicdan…

"Godfather" serisini hemen hepimiz izlemişizdir. Şöyle bir olay gelişir serinin bir bölümünde: Bizim Carleone`lerden birisi bir yakınlarını öldürmeye gider. Elinde tabancayla kurbanın yanına gelir ve öldürmeden hemen önce ona şöyle der;

"Beni yanlış anlamıyorsun di mi dostum, burada sadece işimi yapıyorum."

İşini yapar ve gider. Fırıncının ekmek satması, terzinin elbise dikmesi gibi bir şeydir bu onun için. Kendince tutarlıdır da hani.

Buradan şöyle bir çıkarım yapılabilir mi?

Bir asker ya da bir polis işi icabı bir insanı öldürüp eve dönüp küçük oğlunun başını okşarken vicdanı da rahat olmalıdır. Evet.

Şöyle bir çıkarım yapılabilir mi peki; işini yaparken bir insan, “Bu iştir çoluğumun çocuğumun rızkını kazanıyorum, aç mı kalsınlar kardeşim, iş yaparken her şey mübahtır!” diyerek birtakım yalan, iftira, hile vs.`ler yoluyla ya da yardımıyla parasını kazanır. Evine gider. Ve..

Vicdan mı?

Geçiniz efendim! Öyle bir şey yok!

Kendimizi böyle bir yalanla, böyle bir demagojiyle kandıramayız!

Hayır, "iş hayatında her şey mübahtır" diye bir şey yok! Hile, yalan ancak savaş halinde mübahtır. İş hayatında insanlar yeteneklerini, iş güçlerini ya da sermayelerini kullanarak rızık temini amacıyla çalışırlar.

Normalde yapmadığı, aile içinde, dostları, arkadaşları arasında yapmadığı davranışı iş hayatında yapan kişi "Carleone Mantığı"na sahiptir. Sadece “hile-hurda”dan bahsetmiyorum. Cebinde yeterince parası olduğu halde borcunu ödememek, alacaklısına gaddarca davranmak, “mobbing” yapmak da buna dâhildir bence.

İşte o zaman bütünlüğümüz bozulur. Tutarlılığımız kalmaz. Vicdanımız yaralanır ve Michael`in başına gelenler gibi etrafımızdaki değerli insanlar bir bir uzaklaşır bizden. Film boyunca izlediğimiz, hayran olduğumuz karakterlerden Don Vito Carleone mesela işe adi bir halı hırsızlığıyla başlamıştır aslında. Michael Carleone ise düpedüz kardeş katilidir. Coppola`nın başarılı yönetmenliği Puzo`nun eserini bize öyle bir sunar ki defalarca git geller yaşarız. Bir severiz, bir nefret ederiz, bir hayran kalırız, bir şaşırırız Baba`lara.. Özellikle 2. bölümdeki uzun mesafeli, asırlık flashback`ler çok başarılıdır-çarpıcıdır. De Niro çok başarılıdır.

Pacino, Brandon çok başarılıdır. Filmin müziği çok başarılıdır. Bir şehir efsanesi olarak anlatılır; günümüz Türkiye mafya babalarından birisi kararlarını alırken bu müziği dinleyerek alır, malikanesinde düşünceli bir şekilde volta atarken bu müziği ıslıkla çalarmış.

Saygılar...


GENÇ'ın Yazısı.