Müsait Bir Yerde İtiraz Edecek Var!
“mademki hücum edince yeniliyoruz, o halde savunalım”
Ünlü filozof:) Fatih Terim
Bazı yazarlar seksenli yılların gençliğini tanımlarken; “x kuşak”, “kayıp kuşak” olarak adlandırmışlar. 70 yılının gençlerini özneci, 90 yılının gençlerini de nesneci olarak nitelendirmişler. Ve eklemişler; 90 sonrası gençlik; idealleri olmayan, zayıf, duyarsız, apolitik, fark etmezci, mücadeleden yoksun bir gençliktir.
“mücadeleden yoksun gençlik”… Bu lafa itiraz ediyorum!
Dedemin beyninde mücadele denilince; “Tatar oku, Rum ateşi, Türk süvari kılıcı, belki biraz küflü peksimet ve kurtlu et” canlanabilir.
Babamın beyninde canlanan tek şey ise Mustafa Armağan’ın tabiri ile “skor tarihçiliği” olabilir. “Savaş kaç kaç bitti” cinsinden…
Ya ben? Gerçekten mücadeleden yoksun muyum? Nasıl böyle “nesneci kuşak” oldum ben? Hüdayı nabit gibi kendi kendime mi oluştum? Yoksa o “özneci”, o “x kuşağı” mı beni böyle araz kıldı?
Mücadele denilince benim beynimde ilk şekillenen şey “karmaşıklık”… Evet, “karışık bir dünya”… Yeni şeyler keşfedildikçe daha da karışıyor her şey. Mercek bir karışıklığı çözerken başka bir karışıklığa bulaştırıyor beni.. Uzayda bir yıldız keşfedilince, usturlap merakımı dürtmeye devam ediyor. Çok şey bilmek çok fazla sorgulamayı da beraberinde getirir çünkü… Bu yüzden sorgulamak ve cevaplamak aslolan mücadeledir. Hatta karmaşa içinde doğru soruyu sorabilmek bile başlı başına bir mücadele demektir.
Ülkenin bekasını düşünen adam ile kendi sefasını düşünen adamı ayırmak, ruhu kanatlandıracak hoş bir yazı bulmak adına bir çöplük dolusu kitabı yutmak, doğru bir haber adına dev bir medya ordusunun altında ezilmek… Web sayfalarında yerlerini almış her bilgi için beyninde bir yer ayırmak, sonra o yeri unutmamak… Belki asıl mücadele budur.
Birbirini yalanlayan tarihçiler ve kıyameti anlatan âlimlerle yüz yüze yaşıyorum her gün. Bu yüzden başkasının yüzünü kullanıp, başkasının ağzını taşıyor gibiyim. Binlerce kulağım binlerce gözüm var gibi... Bunca karışıklığın için de “kalp yordamı” ile ancak bu kadar ilerleyebiliyorum. Buna rağmen mücadeleden yoksunum öyle mi?
“apolitik gençlik”… En çok buna bozuluyorum.
Tarih gibi karmaşıklık da tekerrürden ibaret olsa gerek. Bazı kişiler “temel ilkeleri korumak” adına temel hak ve hürriyetleri kuşa çevirdikçe, ortak paydada halk değil de, çete ve darbeciler buluştukça bu karmaşıklık devam edecek. Çevremde sürekli beni bana karşı korumaya çalışan vasıflı(!) sultanlar olmaya devam edecek… “hukuka aykırı olsa da kendi içinde tutarlı bir karar” şeklinde abuk sözler söylenmeye devam edecek.. Ve ben daha “ne oluyor” diyemeden başka bir karmaşıklığın içinde, başka bir haberin kucağında, bambaşka bir gündemin eşiğinde buluvereceğim kendimi. Sağlıksız bilgilerle boğuşmaya devam edeceğim. Ve bu iki arada bir derede “politik” oluvereceğim öyle mi?
Sonra “idealleri olmayan gençlik” bu söze de itiraz ediyorum! Belki bir kısım inançsız, ahmak gençliğin ideali idealsizlik olabilir. Çoğu genç de zevk-para-şehvet içinde bön tavuklar gibi dolaşıyor olabilir. Ama ben ve benim gibi nice genç var. Bunca karışıklık bunca yön ve yol içinde vahyi içselleştirmek adına kıvranan… Tarık Tufan’ın bir lafı vardı hani: “susuyor olmam acı çekmediğim anlamına gelmez” diye. Ben de ekliyorum “hareket etmiyor olmam, kıvranmadığım anlamına gelmez”. “dile getirmiyor olmam, düşünmediğim anlamına gelmez”
Çıplak ayakla dut ağacına tırmanan 60 kuşağına benzemiyorum evet. Sınıflar oluşturup, birleştirip, ayrıştırıp, darbecilik oynayan 70 kuşağına da benzemiyorum. Kaybolmuş, ex olmuş x olmuş 80 kuşağına da benzemiyorum.
Ben bunca karmaşıklığın içinde, bunca yozlaşmışlığa rağmen, içinde kalan tek kaleyi yani iman kalesini kaybetmemek adına savunmaya geçmiş araz bir kuşağın elemanıyım. Savunuyorum! Belki bu yüzden savunmaktan ilerlemeye, kımıldamaya, ulaşmaya, kâmil olmaya mecalim kalmıyor!
Ama bilin ki asla vazgeçmiyorum! Her gün duanın gücüne daha çok inanıyorum! Kuranda geçen her kıssayla yeniden şekilleniyorum.. Kırılıp dökülsem de maneviyatın galip geleceği inancımdan zerre kaybetmiyorum. Truva atı gibiyim. Cansız görünsem de içimde bir ordu saklıyorum!
Ve itiraz ediyorum… Lütfen bu “kararmış kuşak”ta beyaz çizgiler yokmuş gibi davranmayın!
Ayşegül Genç'ın Yazısı.