Ali Osman Üzümcü

Dünya temaşası varlığımızı kudret elinde tutan ile beraber idrak edilmeden anlaşılabilir mi?

“İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur. Mâruz kalmaz, seçer” demişti Cemil Meriç. Belki de bu söz üzerinden Türkiye’nin bugününü anlayabilmek mümkün. Hatta yarınını… Evet, bugünlerde işlerin İslam dünyası eksenli olarak pekiyi gitmediği hepimizin mâlumu.

Buraya kadar herkes hemfikir. Ama bunun ana nedenini bulabilmekte neden ıskalıyoruz da, slogancılığın sığ ve anlaşılmaz boşluğuna kendimizi yuvarlıyoruz? Neden bu işlerin artık bir hikmet üretebilmek ile düzeleceği şuuruna kavuşamıyoruz? Yoksa bunun farkında bile olamadık mı; 200 yıl geçmesine rağmen?

Memleketimizdeki herkesin genel dünya siyasetine dâir muhteşem analizleri olduğu hakikâtiyle yüz yüze geliyoruz her geçen gün. Hepimiz birer uzmanız! Ortadoğu uzmanı, Avrupa uzmanı, Asya uzmanı vesaire. Ama acaba gerçekte neyiz ve kime bakıyoruz. Ulaşmaya çalıştığımız şeyin adı ne? İslam mı? Yoksa başka bir şey arıyoruz da adına İslam mı diyoruz? Kılıfına İslam ismini geçirince muhtevasında ne olduğu ile ilgilenmiyor muyuz acaba?

Peki, son zamanlardaki doludizgin ahmaklık ve ahlaksızlık ile politik reel çerçevesi içinden dünya meselelerini gören, vicdanı körleşmiş, çocuk ölümlerine bile mantıklı çıkarımlar ile mâkul bakabilen bir zihniyetin varlığını nasıl tanımlıyoruz? Bu insanları el üstünde tutarak neye ve kime hizmet ediyoruz? İrfanın arka plana atılması ile oluşan zihin ve şuur dünyamızı ne ile dolduruyoruz? Kültürün yerine irfanı koyabiliyor muyuz yoksa Avrupa medeniyetini hâlâ turnusol kâğıdı olarak mı görüyoruz vicdanımızın izan kefesinde? Onca riyakârlık ve ikiyüzlülüklerine rağmen karşılaştırıldığımız vicdan orası mı? Örnek alabileceğimiz ‘Hikmet’in kaynağı burası mı? Bütün bunlara madden değil, mânen bir cevap bulmak gerektiğine dâir kanaat kalplerde ne zaman oluşacak?

Tabii olarak tüm bu meselelerin can çekiştiği dönemin adı modern dönemdir. İçinde yaşadığımız zulümlerin şaha kalktığı, mazlumların ezilerek susturulduğu, kanlarının oluk oluk akıtıldığı bu dönem. Modern dönem yani. İlerlemeci mantığın, refah seviyesini uç seviyelere demokrasi bayrağı ile çıkarttığı bu dönem. Suriye ve Mısır’da akan kana seyirci kalınan, kalmamaya çalışanlara küfredilen, türlü iftiralarla zalime başkaldırana hakaret edilip, tahkir ve tazyiklerin sürekli mazlumlara yöneltildiği dönem. Modern Dünya’nın temellerinin oturduğunu müjdeler, hepimize hayırlara vesile olmasını dilerim.

Küçük burjuvanın üzerimize çöreklenmiş bir vampir gibi kanımızı emdiğini ne zaman anlayacağız? Ne zaman hakikâtin yatağına keskin bir dönüş yapabileceğiz? Eldekilerle görünen sıfır değildi, hiçbir zaman da sıfır olmadı ihtimaller. Hiçbir zaman da sıfır olmayacak.

Zira ‘O’ bize demedi mi ki Hicr Suresi 56. Ayetinde: “Rabbin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser ki?” 


GENÇ'ın Yazısı.