Şadi Evren Şeker

Bu mesleği ilk seçtiğim zamanlardan beri düşünürüm, acaba bilişim sektöründe emeklilik nasıl olur, acaba bizim yaşlılığımız nasıl olacak diye.

Üniversiteye yeni başladığım yıllardı, Türkiye`deki az sayıda bilgisayar mühendisi aktif bir şekilde, Türkiyenin en kritik noktalarında çalışıyor ve piyasa standartlarına göre oldukça yüksek maaşlar alıyordu.

İş bulmak gibi bir sorun neredeyse yoktu. O kadar aç bir sektördü ki, arkadaşlarımın bazıları 6 ay çalışıp geri kalan 6 ayda kazandıkları parayı yemek için işten çıkıyorlardı. Bir daha iş bulmak gibi bir dertleri de yoktu.

Bu yıllarda tanıştığım ve acaba bizim yaşlılığımız nasıl olur sorusunu üzerinden hiç eksik etmediğim bir kişiden bahsetmek istiyorum, ismi Abdullah Ramazanoğlu. Elbette kendi gözümden, kendi anlayışımdan anlatacağım. Gerçekler ise çok farklı olabilir.

Kendisi bankacılık sektöründe bilgi işlem departmanında çalışıp daha sonra emekli olmuş, sosyal sorumluluk kapsamında bir projede karşılaştığım ve bir insan hayata bu kadar mı kanaatkar bakar sorusunu hep sorduğum birisi.

Linux’un yeni çıktığı ve isminin yeni duyulmaya başladığı yıllarda, kendisinden çok şey öğrenmiştik. Çünkü kendisinde, bu sektördeki ve belki de çoğu sektördeki en önemli özelliklerden birisi olan sürekli okuma ve araştırma aşkı vardı. Herhangi bir konuyu kendisine sorduğunuzda, bilmiyorsa kesinlikle cesurca “bilmiyorum” der, ardından gidip araştırıp bir iki gün sonra konunun uzmanı olarak sorunuza cevap verebilirdi.

Uzun süredir kendisine özgü mütevazi bir evde tek başına bilgisayarları ile birlikte kendi geliştirdiği matematiksel ve istatistiksel modellerle finansal analizler yapıp aynı zamanda GNU organizasyonuna katkı sağlıyordu.

En son görüşmemizde bisikletle Türkiye’yi turlamaktan bahsetmişti. Aşağıda bu turundan çektiği bir resmi var.

Kendisi, bu yolculuğunu aşağıdaki şekilde ifade ediyor:

"Bisikleti seviyorum. Spor, doğayla ve kendimle başbaşa kalmak, "yolda olma" duygusunu, yolcu olmayı seviyorum. Ve normal hayatımda tanıyamayacağım farklı kültür ve hayat biçimlerine sahip insanları yakından tanıma fırsatı."

Kendime soruyorum, muhtemelen bu yazıyı bilgisayarları başında okuyanlara soruyorum, sosyal medya ile sosyalleştiğimiz sandığımız bu yıllarda gerçekten kaç kişi tanıyabiliyoruz? Kaç kültür ve hayat biçimi görüyoruz? Ben cevap vermesem daha iyi olur sanırım :)

Ama hepsinden önemlisi, Facebook`ta paylaştığı resimde de görülebilir, hepimizin hayali olan, “bir gün bilgisayarsız bir hayat” ana fikrinin yaşadığı bir kişilik artık.

Bu sektörde çok kişiyle konuştum ve bir gün her şeyi bırakıp bir bağ evinde, kendi yetiştirdiği sebze ve meyveleri yiyen, teknolojiden uzak, sessiz sakin ve mütevazi bir hayat hayali kurmayan görmedim neredeyse.

Belki de bizim neslimizin bir özelliği bu bilmiyorum, yeni nesil nasıldır, artık kimler bu sektöre girer gerçekten ipin ucunu kaçırdım. Ama bildiğim bir gerçek varsa, bu sektörün yıllar içerisinde insanın karakterine etki ettiği ve benzer hayalleri kuran çok kişinin aslında hiçbir zaman bu iş hayatından kopamadığı.

Kendi hayallerimizdeki ayrılık vaktine geldiğimizde ise bilgisayara ne kadar bağımlı olduğumuzu fark edişimiz.

Harcanamayan bir parayı kazanmak için harcanan bir hayatın ne anlamı olabilir ki?


GENÇ'ın Yazısı.