Trafikte, herkesi kendinden câhil bilmedikçe, rahat edemezsin. ‘Bilmiyor ki yanlış yapıyor, bilse yapmaz’ diyeceksin.

Üstünlük Kimde?

Bir kavşak. Trafiğe bir hâller olmuş yine. İki aracın şoförü, arabalarından inmiş, birbirlerine, etraflarına toplanan insanlara aldırış etmeden, yüksek sesle bir şeyler söylüyorlar. İkisi de çok kızgın.

O iki şoförden, diğerine göre oldukça yaşlı olanı, oradaki ortak fikre göre kabahat kendisinde olmasına rağmen, iknâ olacak gibi değildi.

Genç adam, “Amca! Burada geçiş üstünlüğü bende, niye kırıyorsun önüme ” dedikçe, yaşlı adam ne dese beğenirsiniz:

“Ne üstünlüğü! Üstünlük takvâda! Böyle üstünlük mü olur?”

İslâm’a Göre Trafikte Hâlimiz

Hayatımıza gireli yüz yılı aşmış trafik meselesinde de araç, yol, sokak, cadde, park yeri v.s. kullanımında yine İslâm’ın kılavuzluğuna muhtaç ve mecburuz.

Birilerine bir şey sormaya, kitap, defter, internet karıştırmaya gerek kalmadan kendi kendimize vereceğimiz anlık kararlarla rahatlatacağımız trafikte, bir kısmımız maalesef çabuk öfkeleniyor, duyarsız ve dikkatsiz davranarak, başkalarının hakkına müdahaleye varacak kadar, bir Müslümana yakışmayacak pozisyonlarda olabiliyor.

Ehliyetimi aldığımda “Hayırlı Olsun” telefonu açma nezaketini gösteren, şoför emeklisi bir amcanın şu nasihati, hâlâ gönlüme ışık tutar:

“Trafikte, herkesi kendinden câhil bilmedikçe, rahat edemezsin. ‘Bilmiyor ki yanlış yapıyor, bilse yapmaz’ diyeceksin.”

Aracımıza veya otobüse, dolmuşa, taksiye binerken ya da bunlardan inerken, yolda ilerliyorken, park hâlindeyken, bekleme yapıyorken takınacağımız tavrın, hâl ve hareketlerimizin çok önemi var aslında.

“Yâhu öyle dönülür mü? Bi sinyal ver Allah aşkına! Senin frenin yok mu? Bunu buraya kim park etmiş? Bu yol senin mi, benim mi?!”

“Öfkelenmeyen insan yoktur.” diye bir söz var; doğru.. Ama dilimizin ucuna her gelen kolayca dışarı çıkmamalı.

Araçtaki direksiyonu, freni-gazı, vites, sinyal ve silecek kollarını sakin ve yumuşak kullanmanın bile Müslümanlığımıza daha çok yakışacağını söylesek, bu, yanlış bir ifade olmaz.

Temizlik, tertip ve düzeni istikrarlı olarak sağlanan bir araçla, kimseyi incitmeden, birilerinin tepkisine mahal bırakmadan, saygı ve anlayış çerçevesinde ama yeri geldiğinde, nezaket ve kararlılığı elden bırakmadan hakkına sahip çıkarak trafikte bulunabilmek bir erdemdir.

Bayan Sürücü (!)

Trafik, durağan bir olay değil, aktif, yürüyen bir hareket. Dolayısıyla, beklemeyi, oyalanmayı hatta yavaş olmayı bile kabul edemez çoğu kez.

Bu aralar, özellikle hanımefendi sürücülere dair eleştiride bulunanlarımız, bu çiçeği burnunda şoförlerin, yavaş, tedirgin, ne yapacağı belli olmayan, belki ne yapacağına karar veremeyen hallerinden ötürü çok dertliler.

Evin dışına yaratılan erkekle, evin içine yaratılan hanım arasında, dışarıda, bazı farklılıklar olacak elbet.

Ama hayır. Hiç birimizin sayfası bembeyaz olamıyor bu tekerlek üstü hayatta. Öteden beri kulağımızda olduğuna göre, trafiğe çıkan her araç, trafiğe çıktığı için peşinen bir miktar kusurlu addedilmiyor mu? :)

İster erkek, ister hanım, uygulaya uygulaya yanlışlarını görüp ustalığını kazananlar, sonrakilerin de sabırla bu işi iyice öğrenmelerini beklemeli.

Biraz da kuralların tam olarak uygulanmaya çalışılmasıyla aksayan ve tıkanan bu trafiğe dair, işlek olan her caddede sık aralıklarla bulunmasını istediğim bir cümle var ki, henüz bu hayâlime kavuşmuş değilim:

“Acele etme; pratik ol!”

O direksiyonda ister erkek, ister hanım, kim olursa olsun, asla önü, arkası, sağı ve solundakileri, hatta yayaları, tedbirsizlik, dikkatsizlik, düşüncesizlik ve önemsemezlikle asla “bayan”, usandıran, canından bezdiren olmamak, dikkati üstte tutup hoşgörüyü elden bırakmamak, bizi yeteri kadar “şoför” yapacaktır.


Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.