AKUT Tatil Yapar mı?
Hakan Aktaş
Koskoca bir sezon geride kaldı. Sürekli çalıştık. Üstüne bir de şehrin yorucu, bunaltıcı kalabalığı… Sonunda yaz geldi. Bir “oh” deme zamanı. Hiç olmazsa bir haftalığına… Şöyle işten, stresten, koşuşturmacadan uzak sakin bir hafta… Cep kapalı, internet yok, gazete yok, hatta televizyon yok. Sadece ben ve kendim…
Bu duygular, okuyucularımın büyük çoğunluğu için virgülüne dahi dokunmadan imzalanacak kadar doğru ve haklı. Ama sadece büyük çoğunluğu için… Yani herkes için değil. Bakın işte size ikinci perde…
Koskoca bir kış geride kaldı. Hasat mevsimi geldi. Artık çalışma zamanı. Oğlan da karnesini aldı. Damat da izne ayrılır bugünlerde. Çok şükür, onlar da yardımcı olursa bu yaz işleri ancak toparlarız. Eee her geçen gün biraz daha çabuk yoruluyoruz artık.
Hasılı yaz kentli ile köylü için apayrı çağrışımları olan bir zaman dilimi. Ancak köyde ya da kentte yaşıyor olmaktan bağımsız ilköğretim çağında çocuğu olan ebeveynlerin birçoğu için yazın özel bir durumu daha var: Çocuğun din eğitimi sezonu… Çocuk yazın Kur’an okumayı öğrenecek, temel ilmihal bilgilerini alacak, Allah’ını Peygamberini tanıyacak, yani Müslüman bir ailenin evladı olduğunu fark edecek.
Böyle bir endişeyi taşıyan ebeveynlerin bu günlerde kafalarında bir yığın soru var. Ne yapacağını bilemez durumda. Çocukları köye götürse belki dedenin ninenin yanında bir şeyler öğrenmesi mümkün. Camiye yollama imkânı da var. Belki daha derli toplu bir Yaz Kuran Kursu’na da gönderebilir. Ancak çocuk birkaç hafta içinde ne öğrenebilir ki? “Artık ne öğrendiyse…”yle yetinmeli mi?
Türkiye’de ilköğretim çağındaki nüfus 10 milyon civarında. Her yıl 1 milyon çocuk okula başlıyor ve 900 bin civarında çocuk ilköğretimden mezun oluyor. Bu çocukların çok azı (1/10) Diyanet’in açtığı Yaz Kuran Kurslarına devam ediyor.
Kalan çocuklar ne yapıyor? Büyük bir kısmı ebeveynin gözetim ve denetimi altında(!) koskoca bir tatil yapıyor. Bir kısmı köyde tarlada, bahçede çalışıyor. İmkânı olanlar geziyor, tozuyor. Ama büyük çoğunluğu tabir yerindeyse yazı aylak aylak geçiriyor.
Hasılı yeni nesil sadra şifa bir din eğitimi alamıyor. Din eğitimi alamıyor dediysem sadece Kuran okumayı öğrenememiş, temel ilmihal, siyer, ahlak bilgileri edinememiş olmalarını da kastetmiyorum. Çocuklarımızın çoğu besmele ve hamdeleden habersiz yetişiyor.
Okuldan önce “daha çocuk” diyoruz. Okula başladıktan sonra da din eğitimi adına, içeriği ve süreci çok da verimli olmayan bir yaz kursunu takip ediyor. Yani bu kurslar da yetersiz kalıyor. Zaten çocuk yazın öğrendiklerini kış boyu ihmal ettiği için neredeyse gelecek yaza öğrendiklerinin tamamını unutuyor.
Birkaç yıl içinde çocuk sınav maratonuna başlıyor. Artık beşinci sınıftan itibaren her yıl sınava hazırlanmak üzere yazın özel programlara tabi oluyor. OKS’de başarılı da oluyor, İyi bir lise kazanıyor. ÖSS’de başarılı oluyor, iyi bir üniversite kazanıyor. Üniversiteden mezun oluyor, iş sahibi oluyor, evleniyor ve hala bir besmele ve bir hamdeleyi hakkıyla telaffuz edemiyor.
Özetle dininden habersiz kuşaklar yetişiyor. Önceden dedesinden ninesinden, çevresinden bir dinî kültür edinen nesiller çağdaş hayatın baskısıyla ondan da mahrum kalıyor.
Aslında yeni nesil sadece dinini öğrenememekle kalmıyor. Bir taraftan da millî kimlik kodlarından uzak bir kişilik ediniyor. Memleketine, çevresine, ailesine ve neticede kendine yabancı “birey” olarak hayata atılıyor.
Düğün, sünnet, mevlit onun için bir anlam ifade etmiyor. Cami otantik bir mekân halini alıyor. Yeni doğan yavrusuna isim verme merasiminden habersiz neredeyse…
Ey Genç Okuru,
Bu yaz sen de bir tatili hak ettin. Sen de dinleneceksin. Ancak unutma ki sen bu memleketin şanslı evlatlarındansın. Büyük bir ihtimalle temel dinî bilgileri öğrenme fırsatı buldun ve Kur’an-ı Kerim okumayı biliyorsun.
Bu memleket AKUT’la 1999 Depremi’nde tanıştı. Tam anlamıyla bir hayat-memat meselesiydi onların yaptığı iş: Enkaz altında soluk alan bedenlere ulaşmak ve onları Allah’ın izniyle hayata döndürmek.
Ey Genç Okuru,
Unutma ki rûhen ölüler arasında yaşamak, bedenen ölüler arasında yaşamaktan daha kötüdür.
Bir genci daha kurtarmak gücün varsa ve bunu ihmal ediyorsan bir enkaz yanından geçerken kulağına gelen sese duyarsız kalmak kadar büyük bir vebal altındasın.
Bu yaz hiç olmazsa bir çocuğa bu öğrendiklerinin zekatı olarak birkaç haftanı ayır.
Ayır ki yarın bugünden güzel olsun.
Ayır ki barış ve sevgi yayılsın. Ayır ki yaz sonunda doyumsuz bir huzur duyasın. Ayır ki yarın sen de iş hayatının gergefi içinde çocuklarına ayıracak zaman bulamadığında senin çocuğuna zaman ayıracak adaylar yetişsin. Ayır ki birkaç yıl sonra çocuklarının arkadaşlık edebileceği çocuklar çoğalsın. Sağına soluna bak. Gerçekten çevrende bu hizmete ihtiyaç duyan hiç kimse kalmadıysa o zaman artık senin de gönül huzuruyla tatil yapma vaktin gelmiş demektir.
İyi tatiller dilerim.
GENÇ'ın Yazısı.