Bırakın Bu Entel Ayakları
Aydın Başar
Bakın ağabeycim! Herkese karşı küçümser bir dil kullanmak ve topluma yukarıdan bakmak hatalı bir yaklaşımdır. Sizi de hesaba çekecek bir Molla Kasım olur elbet.
Balzac`ın "İhtişam ve Sefalet" adlı eserinde Lüsyen adında genç bir şairden bahsedilir. Bu delikanlı Paris`in soylu sınıfı arasında kendine bir yer açmak için birçok yollara başvurur. Lüsyen dikkat çekmek için her türlü soylu taklidini yapmaktan geri durmaz. Oysa Lüsyen’in bir yanı ihtişam, bir yanı sefalettir.
Ben bu durumu bizim İslamî kesimdeki bazı taşralı yazarların, geldiği yeri unutarak, kendilerini fildişi kulede göstermeye çalışmalarına benzetiyorum. Tabi bu kulelere tırmanma gayreti biraz abartılınca, doğrusu biraz sırıtıyor ve iğreti duruyor. Yani fötr şapka giymiş bir köy muhtarını çağrıştırıyor bize…
Aslında genç yazarlardan da bahsetmiyorum. Onların Türkçeyi iyi kullanamadığı, kelimeleri yanlış kullandıkları, ne kadar da gizlesek saklayamayacağımız bir gerçek. Biz bizi biliriz nitekim… Bu durumu çok görmüyoruz, normaldir… Kendi adıma konuşayım, bizler de zaman zaman çok hatalar yapıyoruz.
Fakat şu var ki yapmacık üslupla yazan ağabeylerimize biraz sinirlenmiyor değiliz. Yani kendini entelektüel gösterince ne olacakmış sanki… Söylemek istediğinizi güzel bir şekilde anlatabilmek yetmiyor mu? İlla ki olduğumuzdan yukarı mı göstermeniz lazım kendinizi? Hem kendinizi öyle gösterince hemen sınıf mı atlayacaksınız? Tatil diyince, yaylaya veya köye gitmeyi anlıyorsanız, bunu karizmamız çizilir diye korkmadan mert bir şekilde söyleyebilmeniz gerekir.
Bakın ağabeycim! Herkese karşı küçümser bir dil kullanmak ve topluma yukarıdan bakmak hatalı bir yaklaşımdır. Sizi de hesaba çekecek bir Molla Kasım olur elbet. Toplumdan intikam alırcasına, ben sizin bir parçanız değilim dermişçesine, toplumu küçümsemeniz, onun hiçbir şeyden anlamayacağını zannetmeniz veya sürekli birilerini doğrultmaya çalışmanız sizin kalitenizi artırmaz.
Üslubunuzu da buna göre seçmek zorundasınız. Bizim kültürümüzde kendini bir şey zanneden mütekebbir insanların küçümser üslupla söyledikleri sözlere itibar edilmez. Bu üslubu halkımıza reva görmeyiniz.
Burada edebi türlerdeki üslubun seçkinliğini tartışmıyoruz. Elbette farklı kesimlere hitabeden tarzlarda edebi türler olacaktır. Bizim tartıştığımız mesele sanki toplumdan intikam alırcasına sahte bir asalet davası gütmektir. Hele ki İslamî kesimin gazete ve dergilerinde yazıyorsanız, kendi gerçeğinizle yüzleşmek zorundasınız. Soylu sınıfın arasına girmeye çırpınmamalısınız. Şayet böyle yaparsanız zannetmeyin ki bu fark edilmez. En az birisiyle röportaj yapılırken, kameraya gözükmek için arkadan kafasını uzatanlar kadar fark edilir.
Bizler Müslüman isek, üslubumuz da elbette ki bize yakışan bir şekilde kaliteli olmalıdır. Fakat üslubumuz asla fildişi kulelere tırmanmaya çalışan köylü çocuğunun üslubu gibi olmamalıdır. Köylüysek köylüyüz, değilsek değilizdir. İkisini ortasında kalmış isek işte budur iğreti duran...
İnsanlar arası ilişkilerde nazik olmak bir erdemdir. Hitap ve belagatta kibire yer olmamalıdır. Eğer terbiyemiz müsait olsaydı bazılarına şöyle derdim: Bugüne kadar iktidar da kim varsa onlara yağcılık yapmaktan başka ne yaptınız da kullandığınız bu kibirli üslupla halkımızı küçümsüyorsunuz? Artık bu tip şeylerden vazgeçmelisiniz. Bir de şimdi dilerseniz anlamayanların anlaması için halkımızın ifadesiyle söyleyeyim: Bırakın bu entel ayaklarını!
GENÇ'ın Yazısı.